Ana SayfaYazarlarAntidemokratik adımlarla demokrasi olur mu?

Antidemokratik adımlarla demokrasi olur mu?

Bir süre önce AKP’nin bazı antidemokratik adımlarının demokrasiye ulaşmak açısından olumsuz olmadığını söylediğimde, ideolojik aptallıktan sıyrılamamış olan bazı nörotik aydınların itirazıyla karşılaşmıştık. Onlara göre denklem basitti… Demokrasiye gidiş ancak demokratik adımlarla olabilirdi. Çünkü araçlar amaçları belirlerdi ve eğer otoriter bir yol izliyorsanız bunun sizi demokrasiye götürmesini bekleyemezdiniz. Bu basmakalıp doğruya genelde itiraz edecek kimse yoktur herhalde ama kafamızın bir kenarında da şu soru olmalı: Her zaman ve her koşulda böyle midir? Tersten bakalım: Demokratik adımların atılması bizi her zaman ve her koşulda demokrasiye taşır mı? Bu yolu garanti eder mi? Tarih böyle bir garanti olmadığının yığınla örneğiyle dolu. Diğer bir deyişle demokratik adımlar demokrasiye gidiş için ‘yeterli’ değil. Ama yine de söz konusu aydınların yanıldığını öne süremeyiz, çünkü onlar yeterli olmasa da ‘gerekli’ diyorlar. Yine tarihe dönüp bakarsak, örneğin Osmanlı döneminde birçok reform adımının ülkenin daha demokratik olmasına hizmet ettiğini ama özünde epeyce otoriter mahiyette olduğunu tespit edebiliriz.

Mesele atılan adımın hangi siyasi kültür ve siyasi yapı bağlamında işlevsel olduğu ile ilişkili. Eğer bir demokrasiniz varsa attığınız her otoriter adımın onu ‘yaraladığını’, sistemi bozduğunu varsayabiliriz. Ama ya sistemin kendisi demokrasi değilse? Ya otoriter zihniyet içinde şekillenmiş bir siyasi yapıdan ve kültürden söz etmekteysek? Böyle bir durumda her demokratik adımın bizi demokrasiye götüreceğinden veya her antidemokratik adımın bizi demokrasiden uzaklaştırdığından nasıl emin olabiliriz?

Örneğin demokrasilerde yargı tarafsız ve bağımsızdır… Ama eğer Türkiye’de de yargıyı tarafsız ve bağımsız olarak varsayarsanız, attığınız siyasa adımlarının garip biçimlerde geri teptiğine, yargıyı daha da taraflı kıldığına tanık olabilirsiniz. Çünkü bağlamı göz ardı eden bir ‘demokratlık’ tanımı anlamsızdır. Evrensel ölçütlere göre demokratik olan bir tasarruf, Türkiye gibi ülkelerin kendine has koşulları içinde daha da antidemokratik sonuçlar üretebilir. Eğer Türkiye’de yargıya ‘tarafsız’ muamelesi yapılır ve daha da bağımsız kılınırsa, sonuç demokrasinin tümden rafa kalkması olacaktır.

Bu durumda yargının niteliği ile demokrasi arasındaki ilişki tersyüz hale gelir. Normalde bir sistemin demokrasi olup olmamasının ölçütlerinden biri yargının niteliğidir. Yargı tarafsız ve bağımsız ise sisteme demokrasi deme şansınız artar. Ancak eğer sisteme baştan demokrasi muamelesi yapar ve yargıya ona göre davranılmasını şart koşarsanız, sonuçta demokrasiyle ilgisi olmayan bir sisteme demokrasi der, bu antidemokratik niteliği yapısallaştıran yargıyı da ‘demokrasinin’ ölçütü kılarsınız. Sonuç demokrasi olmayan bir rejimin ‘demokrasi’ olarak sistemleşmesidir.

Dolayısıyla bu konuyu ele alırken başlangıç noktası Türkiye’nin bir demokrasi olmadığı olmalı. Bu durum hükümetin her antidemokratik adımının olumlanmasını ima etmez. Ama bazı antidemokratik gözüken adımların da gerçek bağlamları içinde reformist olabileceğini hatırlatır.

- Advertisment -