Ana SayfaYazarlarAydın kılavuzluğunda Rojava’da çözüm aramak

Aydın kılavuzluğunda Rojava’da çözüm aramak

 

Kürt sorununda etkili bir yoğunlaşması bulunan aydınların bağımsız Kürdistan konusunda sergilediği tutumu Devlet aydınlardan bir adım önde başlıklı yazımda irdelemiştim. Benzer bir çözümlemeyi bu kez de Rojava için yapmak istiyorum. Çünkü aydınlarımızın Rojava okumaları da hatâlarla dolu. Sözünü ettiğim türden aydınlarda dört temel eksiklik görüyorum.

 

(1) Rojava konusunda stratejik bir akıl oluşturamıyorlar. Tutumlarını varolan pratiğin eleştirisi üzerine inşa ediyorlar. Çok az istisna olmakla birlikte, bunun ötesine geçen vizyoner bir bakış açısı yaratamıyorlar.

 

(2) Rojava özgülünde gelişen güç oyunlarını iyi okuyamıyorlar. Bölge üzerinde etkili olan kuvvetlere aşırı iyi niyetli yaklaşıyorlar. Orada etkili olan şeyin değerler değil güç olduğunu fazla önemsemiyorlar.

 

(3) Türkiye’nin Rojava politikasını yeterince bilmiyorlar. Devlet ve hükümet uygulamalarına aşırı önyargılı ve kuşkucu yaklaşıyorlar.

 

(4) Batının ve özellikle Amerika’nın bölgeye ilişkin tahayyülünü ideal bir demokratik form sanıyorlar. Bu forma itiraz eden her direnişi, evrensel değerlere anti-demokratik bir karşıtlık olarak okuyorlar.

 

                                                                    *          *          *

 

Şimdi bu makro bakış açısını, Afrin özgülünde mikro alana taşıyarak somut bir vaka incelemesine dönüştürelim. TSK önceki gün YPG güçlerinin konuşlandığı Afrin’e bağlı köylere topçu ateşi açtı. ABD engeline takılmazsa, muhtemelen ufukta Afrin’e askeri bir operasyon var.

 

Eğer aydınların kılavuzluk ettiği yoldan gitmiş veya gidiyor olsaydık, hükümetin hem Afrin taktiğini hem de Rojava stratejisini yanlış bulup itiraz etmemiz gerekirdi.

 

Çünkü bu aydınlara göre Türkiye, Suriye Kürtlerini düşman olarak görmemeli, iç işlerine karışmamalı, kardeş halk olarak görüp yapmak istediklerine yardımcı olmalı. O yüzden Afrin’e müdahale etmemiz de doğru olmayacak. Eğer böyle davranırsak (hiç müdahale etmezsek) barışa kavuşabileceğiz. Davranmazsak kaosa sürükleneceğiz.

 

Durum, koşullar ve olasılıklar gerçekten de böyle mi?

 

                                                           *          *          *

 

Türkiye’nin Rojava stratejisi çok net: Birleşik ve bütünleşik olmadıktan, Türkiye’ye güvenlik tehlikesi barındırmadıktan sonra, kantonal oluşumlara karşı değil. Ama Suriye’nin kuzeyindeki kantonların birleştirilerek bir bölgesel devlet oluşturulmasına şiddetle karşı. Türkiye birleşik, bütünleşik bir kantonal sisteme itiraz ediyor. Çünkü:

* Kantonlar arasında yer alan, yoğunlukla Arapların ve Türkmenlerin yaşadığı coğrafyalarda etnik temizlik yapılacağından şüphe ediyor (ki uluslararası insan hakları raporlarına bakılacak olursa, yapılıyor da).

 

* Bağımsız Kürdistan ile Rojava’nın konfederal bie sistemle birleşmelerinin gündeme gelmesinden çekiniyor.

 

* Suriye’nin kuzeyindeki kantonların birleştirilmesiyle oluşturulacak bir koridorla Ortadoğu ile arasına bir set çekileceğini, bu açıdan KCK’ya bağımlı bir hale geleceğini düşünüyor.

 

                                                               *          *          *

 

Bu konuya fazla hayırhah yaklaşan aydınların izinden gitmek demek, KCK’ya bu imkân ve kabiliyeti tanımak demek. Peki, bu imkân ve kabiliyete kavuşan bir KCK, gerçekten Türkiye ile barışa yanaşır mı? Veya “bırakalım Suriye Kürtleri ne yapmak istiyorlarsa yapsınlar; biz niyetleri her neyse yardımcı olalım” yaklaşımı, gerçekten de 33 yıldır süren kanlı çatışmaları sona erdirecek mi?

 

Keşke dedikleri gibi olsa! Ama hayır, KCK ile barışı kolaylaştırmayacak; tersine daha da zorlaştıracak. Çünkü Suriye’nin kuzeyinde yarı-bağımsız bir devlet statüsüne kavuşmuş bir KCK, barış masasında maksimalist davranır. Tâviz vermeye de yanaşmaz.

 

Dolayısıyla aydınların kılavuzluğunda izlenecek bir strateji, müzakerelerde PKK’nin elini daha da güçlendirmek dışında bir sonuç doğurmayacak.

 

O yüzden şu yargıyı oluşturmakta bir sakınca görmüyorum: Suriye’de istediğini alan bir örgüt, çözüm müzakerelerinde barışı imkânsız kılan bir fenomene dönüşür.

 

Ben devletin belirlediği stratejinin en gerçekçi, Türkler ve Kürtler açısından en faydalı formül olduğunu düşünüyorum. Ayrıca Öcalan da çözüm sürecinde HDP heyetine sıklıkla “Rojava’da son noktayı burada devletle müzakere ederek ben koyacağım” demişti. Bunu da hatırlatmak istiyorum.

 

- Advertisment -