Çok da uzak olmayan bir zaman diliminde sınırlarımızın hemen bitişiğinde bağımsız bir Kürdistan devleti kurulacak. Büyük ihtimalle Musul savaşı sonrasında bu yeni devletin kuruluşu ilân edilecek. Zaten Mesut Barzani de Musul savaşı sonrası bağımsızlık referandumuna gitme sözü verdi. Ancak referandum yolunda zorlu engeller, keskin virajlar var.
IŞİD savaşının artan maliyeti Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin yaşadığı ekonomik krizi daha da derinleştirebilir. Bu da Barzani’nin popülaritesini zayıflatabilir. Ayrıca Kürdistan’daki siyasi partiler arasında henüz bir ulusal strateji etrafında bütünlük sağlanmış değil. KDP, YNK ve Goran hareketi arasında yıpratıcı bir yarış söz konusu. YNK ve Goran’ın Barzani’ye karşı bir ittifak oluşturması, bu ittifaka KCK’nın da destek vermesi Barzani açısından işleri yokuşa sürebilir. Gerçi muhalefet referandum için olumlu bir tutum takınmış görünüyor. Bu da şu aşamada Barzani’nin elini rahatlatmış gibi.
İstikrar mı çalkantı mı getirecek?
Barzani ve Kürtler için sorun sadece iç bünyeden kaynaklanmıyor. Asıl problem referandum sonrasında gelecek bağımsızlığın Kürdistan’ı çalkantılı bir bölge haline getirip getirmeyeceği noktasında düğümleniyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu konuda hayli iç karartıcı senaryolar gündemde.
Yeni ulus-devlet, komşularıyla ilişkilerinde zorluklar yaşayabilir. Bu zorlukları en fazla Irak hükümetiyle ilişkilerde hissedebilir. Musul operasyonuna kadar Erbil ile Bağdat arasında herhangi bir bağ yoktu. Petrol gelirlerinin paylaşılması, Kerkük’te referandum yapılması, peşmergenin Irak sistemi içindeki konumu gibi hususlar Erbil ile Bağdat’ın arasını açan hususlardı.
Kürdistan’ın bağımsızlığından sonra Bağdat ile Erbil arasındaki ilişkiler Kerkük yüzünden çok ciddi bir şekilde bozulabilir. Bağımsızlık sonrasında, petrol ve doğal gaz zengini Kerkük’ün statüsünün ne olacağı konusu gündeme gelecek. Barzani Kerkük’ün bağımsız Kürdistan içinde yer alması için Kerkük’te referandum düzenlenmesini istiyor. Ancak Bağdat buna yanaşmıyor.
Kerkük’le stratejik çıkar ilişkileri bulunan İran ve Suriye, Kerkük konusunda Bağdat’a destek verebilirler. Çünkü bağımsız ve petrol zengini bir Kürdistan’ın kendi Kürtleri üzerinde ciddi etkileri olacağını düşünecekler.
Bu durumda Ankara ile Erbil arasındaki dostluk nasıl seyredecek? Örneğin Türkiye Kerkük’ün Kürdistan sınırları içinde yer almasını kabul mü edecek, yoksa şu ana kadar savunduğu gibi Kerkük’e özerk ve özel bir statü verilmesi tezini mi sürdürecek?
Türkiye için yararlar ve tehditler
Türkiye’nin Barzani ile iyi ve çok yönlü ilişkileri var. Bu ilişki her iki tarafın da yararına. Kürdistan son yıllarda ihracatçı firmalar için çok önemli bir pazar haline geldi. Bu ihracat Kürdistan ekonomisinin de gelişmesine imkân sağladı. Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne ihraç ettiği ürünlerin parasal değeri, gayriresmi verilerle birlikte 15 milyar doları aşıyor.
Kürt Bölgesel Yönetimi ile ilişkiler daha çok Erdoğan ve Barzani üzerinden gidiyor. Çünkü Erdoğan ile Barzani aynı kültürel değerlerden besleniyor, uluslar arası yatırımcılara karşı “önce bizlerin çıkarları” tavrını takınıyorlar. Erdoğan’ın Barzani ile iyi ilişkiler kurması aynı zamanda Barzani’nin Bağdat’la bozulan ilişkileri Ankara ile dengelemesine imkân sunuyor.
Ankara ile Erbil arasındaki ilişki ABD ve Batı tarafından bölgesel istikrar getirdiği için bugüne kadar desteklendi. Ancak bölgesel dengeleri etkileme istidadı kazandığı için de dikkatli gözlerle izlendi, izleniyor.
Türkiye ileride bağımsız Kürdistan konusunu Barzani ile müzakere ettiğinde masada muhtemelen şu konular olacak: KCK bağımsızlıktan sonra da Barzani bölgesinde üslenme olanakları bulacak mı? Bu konuda Barzani Türkiye ile ortak neler yapacak? Yoksa mevcut statükoyu devam mı ettirecek? İki ülke arasında nasıl bir ekonomik entegrasyon modeli hayata geçirilecek? Enerji kaynaklarına Türkiye’nin erişimi nasıl sağlanacak? Türkiye petrol ve doğal gazda ne tür avantajlar elde edecek?
Türkiye bağımsız Kürdistan’dan azami ekonomik yarar elde etmeye çalışacak. Ama orta ve uzun vadede kendisine şu soruyu soracak: Büyük zenginlik biriktirerek güçlenecek bağımsız bir Kürdistan, ileride Türkiye için ne tür ayrıştırıcı tehditler getirecek?
İran ve Türkiye karşı karşıya gelir mi?
Bağımsız Kürdistan hamlesinin bölgesel dengelere olası etkilerini dikkatli gözlerle izleyen bir diğer ülke de İran. Ortadoğu’da çıkarları Türkiye ile karşı karşıya gelen İran, bu dengelerin değişmesinden en çok rahatsız olan aktör. Bu yüzden YNK ile ilişkisini geliştirerek Ankara-Erbil ilişkilerini dengelemeyi amaçlıyor. İran faktörü devreye girince Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde YNK ile KDP arasındaki çelişkiler artmaya başladı. İran’ın benzer bir hamleyi KCK üzerinden de yapması kimseye şaşırtıcı gelmeyecek.
Diğer taraftan İran, son günlerde kendisine yönelik silahlı saldırılar düzenlemeye başlayan İKDP’den (İran Kürdistan Demokrasi Partisi) çok rahatsız. İKDP’nin bu saldırılarda Barzani bölgesini üs olarak kullanmasına bir an önce son verilmesini istiyor.
Nicola Degli Esposti, London School of Ekonomics’te Uluslararası İlişkiler Bölümü’nün doktora öğrencisi. Türkiye ve ulus ötesi Kürt hareketleri üzerine çalışmalar yürütüyor. Esposti, The National Interest’da “Kürtler bir başka Ortadoğu savaşını ateşler mi?” başlıklı son derece dikkat çekici bir makale yayınladı. Makalede, bağımsız Kürdistan’ın Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirebileceğini ileri sürüyor. Esposti, Kerkük ve Musul’un statüsünün belirsizliği içinde YNK ‘nin İran’a, KDP’nin Türkiye’ye göre hizalanmasının başka bir Ortadoğu vekâlet savaşı için verimli zemin oluşturduğunu vurguluyor.
Çatışmalar Barzani’yi nasıl etkiler?
Peki, bağımsız bir Kürdistan’ın ilânı, Barzani-Türkiye-PKK üçgeninde nasıl bir değişiklik yaratacak?
Esposti, yenilenen TC-PKK savaşının da düşünülmesi gereken bir öğe olduğunu belirtiyor. Bir yandan, diyor, Barzani ile yakınlaşmayı kolaylaştıran çözüm süreci 2015 yazına gömüldü. Diğer yandan, Barzani’nin PKK ile savaşan Ankara’yla iyi ilişkiler kurmasının hem kendi coğrafyasında, hem de diğer Kürtler arasındaki popülaritesini etkileyeceğini kaydediyor. Esposti, PKK’nin bu duruma İran ve YNK ile ilişkilerini geliştirerek yanıt verdiğini, bunun da Kürt-içi aktörlerin savaşına yol açacak bir hareketi tetikleyebileceğini dile getiriyor.
Nicola Esposti, bu tablo karşısında şu yorumu yapıyor: Bu bölgesel iklimde KDP tarafından geliştirilecek tek taraflı bağımsızlık süreci, istikrarsızlığı daha da arttırarak iç çatışma riskini yükseltebilir. Tüm bölgesel güçler, Irak ve Türkiye’yi istikrarsızlaştıracak sıfır toplamlı bu oyunla ilgili görünüyor. ABD’nin bölgeden çekilmesi çatışmaları ateşleyen faktör olabilir. Trump’ın Irak’ın bölgesel bütünlüğüne ilişkin herhangi bir taahhüdünün olmaması, Türkiye ile İran’ın bölgeyi işgal etmesini tetikleyebilir; bu da çok tehlikeli sonuçlar doğurur.
ABD nasıl bir oyun planı uygulayacak?
Peki, bağımsız Kürdistan devletine giden yolda Trump nasıl bir yol izleyecek? Bu henüz belli değil. Ama Esposti, ABD’nin tüm tarafları tatmin eden bir arabulucu pozisyonu izlemesi gerektiğinin altını çiziyor. Esposti’ye göre, bağımsız Kürdistan’ın olası bir Ortadoğu savaşına yol açmaması için ABD’nin şu üç önlemi alması gerekecek:
Bir, Irak devletinin Ninova bölgesi üzerindeki egemenliği garanti altına alınmalı. İki, IŞİD tarafından işgal edilen Sünni bölgeleri için, bölgesel özerkliği de içerecek şekilde yeni bir çözüm bulmaya istekli olmalı. Bu konuda Türkiye’ye belirleyici rol verilebilir. Üç, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin sınırları bölgesel aktörlerle işbirliği içinde belirlenmeli. Bağımsızlık da olacaksa, sınırları anlaşılarak belirlenmiş Kürdistan sınırları içinde kalmalı.
Musul sonrası Kürdistan Bölgesel Yönetimi statüsünün ne şekil alacağı ve nasıl bir uzlaşma (veya uzlaşmalar) ile çözüleceği, yeni Ortadoğu düzeninin önemli bir parçası olacak.