10 yıl önce, 2008’de, Kemal Bingöllü ile 1968 gençlik hareketinin başladığı gün olan 12 Haziran'da, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi anfisinde, 40. Yıl buluşması yapmayı kararlaştırmıştık. O tarihte 60'lı yaşlarımızın başlarındaydık.
Dönemin rektörü Profesör Mesut Parlak'ın da oluruyla onlarca 68'li, anfide buluştuk. Rahmi Saltuk, 40 yıl sonra işgal türkülerini yeniden okudu. Hepimiz heyecan içinde geçmişe yolculuk yaptık. 1968 hareketi, demokratik ve özerk bir üniversite talebi ile başlamanın yanı sıra, bir büyük değişim potansiyelini de içinde barındırıyordu.
Öncesinde yine bir siyasi hesaplaşma sonucunda 27 Mayıs 1960 darbesi gelmiş, seçilmiş hükümetin başbakanı Adnan Menderes ve iki bakan, idam edilmişti.
Şimdi 1968’in 50. yılına ulaştık. Yaşlarımız 70'e dayandı. 68 hareketinin önderlerinden, İstanbul Üniversitesi İşgal Konseyi Başkanı sevgili arkadaşım avukat Kemal Bingöllü'yü birkaç yıl önce kaybettik.
Bambaşka bir dünyada ve Türkiye'de yaşıyoruz. İdeallerimize ulaştık mı? Tabii, ideallerimizi bugünün dünyasında yeniden sorguladığımızda nasıl bir sonuç çıkarıyoruz, o da ayrı bir mesele.
Örgüt ve ideoloji
Kendi adıma o gün devrimci hareketin içinde yer almamın temelini eşitlik, özgürlük ve adalet isteği oluşturuyordu. Bunlar saf idealler olarak aslında tüm insanlık için her zaman anlamlıdır.
Bir feda ruhuyla eylemin içine katıldık. Siyasi mücadele, o mücadelenin hedefleri ve ortaya çıkan örgütler, başladığımız yerde durmadı. İdeolojinin egemenliği bizim ideallerimizin önüne geçti.
“Dünyayı değiştirme” ideali, saf bir ideal olarak, yerinde ve haklıydı. Ancak, örgüt ve ideoloji, bu idealden çok, “otoriterleşme”yi egemen kıldı.
Bugün çok kullanılan "dava" sözcüğünün, o günlerde benzer bir anlamının olduğunu hatırlıyorum. Bir ideal, katılaşmaya başladığında, gerçek hedefleri kararmaya başladığında, "kutsallaştırılıyor" ve ulaşılamaz hale geliyor.
68, bir kitle eylemi olarak, dünyaya egemen kapitalist sisteme karşı bir ayaklanmaydı. Motivasyonu, sosyalizmdi. Sosyalizm, ne yazık ki, uygulandığı ülkelerde olumsuz sonuçlara yol açtı. Başarısızlığa uğradı. Bir seçenek olma şansını yitirdi. İnsanlık günümüzde arayış içinde. Kapitalizmin egemenliği insanlığı mutsuz ediyor.
68'in 50. yılında, dünya ve Türkiye'de "eşitlik", “özgürlük” ve "adalet" hâlâ en temel talepler.