Geçen yazımda Katalan ayrılıkçıların 1 Ekim’de yinelemeye hazırlandıkları bağımsızlık referandumunun 1978 Anayasası’na aykırılığını ayrıntılı olarak hatırlatmış ve bu koşullarda tek yanlı olarak ilan edilecek olası bir bağımsızlığın uluslararası arenada sözü geçen büyük ülkelerin desteği olmadan ayrıca bir anlam taşımayacağını vurgulamıştım. Büyük ülkelerin desteği konusunda da ellerinde şimdilik çok büyük kozlar olmadığının, zira benzeri durumda bağımsızlıkları tanınmış olan örneklerde olduğu gibi bu ülkelerin ulusal çıkarlarına katkıda bulunmayacağının altını şöyle çizmiştim: “bağımsız Katalunya, Kosova ya da Karadağ’da olduğu gibi Rus, Güney Sudan’da olduğu gibi İslam kampından Batı kampına geçmiş olmayacak. Ayrılmak istediği İspanya zaten Batı cephesinde yer alıyor.”
Aslında yukarıda örnek verdiğim ülkelerin bağımsızlıklarının tanınması, önceki yazılarımda hep atıfta bulunduğum BM Genel Kurulu’nun 14 Aralık 1960 tarihli, 1514 sayılı “sömürge halklarına bağımsızlık bildirgesi” başlıklı kararının 6. maddesine aykırı. Buna göre, bağımsız bir ülkenin sınırları içinde kalan halkların “millî birliğin ve ülke bütünlüğünün kısmen ya da tamamen bozulmasını amaçlayan herhangi bir girişimi” BM Yasası ile bağdaşmıyor. Bu ilke kararı BM Genel Kurulu’nun daha sonra aldığı konuyla ilgili kararlarında yinelendiği gibi, ayrıca Helsinki Nihai Senedi’nde, 1989 Viyana Belgesi’nde, 1990 Paris Şartı’nda ve 1991 Moskova Belgesi’nde de benimsenmiş bulunuyor. Özellikle Sırbistan’a karşı tüm bu kararlara aykırı olarak Kosova ve Karadağ için yapılan istisnanın benzerinin İspanya’ya Katalunya için dayatılması pek kolay değil elbette.
Ne var ki İspanya ile öteden beri yaşadığı Cebelitarık sorunu Brexit ’ten sonra alevlenmiş bulunan Birleşik Krallık’ın (BK) Katalunya’nın bağımsızlığına destek verdiğinden başta “lepenist” olarak nitelenen Ulusal Demokrasi DN (Democracia Nacional) olmak üzere bazı milliyetçi çevrelerde kuşku duyuluyor. Nitekim partinin portalında Mayıs ayında yayımlanmış linki ilişik yazı tam da “Britanya hükümeti Katalunya’nın bağımsızlığını destekliyor mu?” başlığını taşıyor. (http://democracianacional.org/dn/esta-apoyando-el-gobierno-britanico-la-independencia-de-cataluna/#comments)
Cebelitarık sorunu ve Brexit
Aslında BK’nın Katalan ayrılıkçılara desteği, İspanyol milliyetçilerinin kuşkularından ibaret değil. Brexit kararından, özellikle Brüksel’in hazırladığı 31 Mart tarihli yol haritasından sonra iki ülke arasındaki üç asırlık Cebelitarık sorunu alevlenmişti. Bilindiği gibi, BK’nın halen denizaşırı topraklarından (British overseas territories) olan Cebelitarık, İspanya’nın içinde 4,8 km karelik bir yarımada (burun) ile onu karaya bağlayan 1 km karelik bir boğazdan oluşuyor. İngilizce ismiyle “The Rock”, İspanyolcasıyla “El Peñón”, Türkçe karşılığıyla “Kaya” ya da “Kayalık” İspanya’nın 1713 tarihli Utrecht Anlaşması ile üzerinde hiçbir hukuki yetki ve kara sınırı tesis etmemesi ve kullanmaktan vazgeçmesi halinde kendisine iade etmesi kaydıyla sonsuza değin BK’ya bıraktığı bir toprak parçası.
Özet olarak hatırlatmak gerekirse, sorunun özünde Birleşik Krallık’ın 1830 yılında Kaya’yı resmen sömürgesi ilân etmesi, ardından yarımadayı karaya bağlayan boğazın bir bölümünü kalıcı olarak ele geçirmesi ve 1934 yılında İspanya’nın tüm itirazlarına karşın bölgede bir de hava alanı inşa etmesi var. BK bir kere kendisine bırakılmış olan toprakları sömürgeleştirmek ve sınırlarını genişletmek suretiyle Utrecht Antlaşması’nı ihlal etmiş bulunuyor.
Altı çizilmesi gereken bir başka husus, Londra’nın 60’lı yıllardaki dekolonizasyon sürecinde Kaya halkının kendi kaderini belirleme hakkını savunmaya başlaması. 1967’deki referandum halkın çoğunluğunun Franco İspanya’sının bir parçası değil, BK’nın sömürgesi olarak kalmayı yeğlemesiyle sonuçlanınca sorun yeni bir boyut kazanıyor. Çünkü Cebelitarık, BM Genel Kurulu’nun atıfta bulunduğum 1960/1514 sayılı kararına aykırı olarak geleceğini belirleme hakkını anayasasına da yazarak savunmaya başlıyor. Malvina (Falkland) Adaları sorununda da benzer bir politika izleyen Londra’nın talimatıyla elbette.
Londra’nın sorunu çözümsüz hale getirerek statükonun devamını sağladığı Cebelitarık’ta işler Brexit’le sarpa sarıyor. Kaya halkının referandumda yüzde 96 oranında AB’den çıkılmasına “hayır” demesi bir yana, Brüksel’in hazırladığı Brexit yol haritasında, 27’lerle BK arasındaki her anlaşmanın Cebelitarık’a da uygulanması konusunda İspanya’ya söz (veto) hakkı tanıması Londra’yı çılgına çeviriyor. Hatırlanacağı üzere Nisan başında Ada’dan gelen açıklamalar ve özellikle Muhafazakârlar’ın eski liderlerinden Lord Michael Howard’ın Malvina savaşına atıf yapması “Londra 35 yıl önceki çılgınlığını yineler mi?” sorusunu akla getirmişti.
Katalan ayrılıkçılar Cebelitarık ve Londra ile dayanışma içinde mi?
Bu soru Katalan sorununu bilenler için anlamsız kuşkusuz. BM Genel Kurulu’nun 1960/1514 sayılı kararına aykırı olarak Katalunya’nın geleceğini belirleme hakkını savunan ayrılıkçıların kendileriyle aynı durumda olan Cebelitarık halkının bu hakkını savunmaları mantığın gereği. Nitekim Avrupa Parlamentosu’nda (AP) Nisan başında yapılan Brexit görüşmelerine katılan “Junts Pel Sí” koalisyonu üyeleri Josep-Maria Terricabras, Jordi Solé (ERC) ve Ramon Tremosa (PdeCat) Britanya’lı parlamenterlerle birlikte, metne Cebelitarık halkının geleceğini belirleme hakkına da atıfta bulunan bir cümle eklenmesi için değişiklik önergesi vermişlerdi. Bu öneri 209’a karşı 440 oyla reddolunmuştu.
Rajoy hükümetine dışarıdan destek veren Katalunya merkezli Ciudadanos’un sözcüsü Javier Nart El Español’a o zaman yaptığı açıklamada, Katalan ayrılıkçıların Brexit’le ilgili tasarıya Cebelitarık konusunda bir değişiklik önergesi vermesinin ardındaki tek mobilin “İspanya’nın çıkarlarına zarar vermek” olduğunu öne sürmüştü. PdeCat etiketli Ramon Tremosa ise, bu iddiayı reddederek kendisi için Cebelitarıklıların iradesinin göz ardı edilmemesinin önemli olduğunu, aksi takdirde Katalunya ’daki gibi kabul edilemez bir durumla karşılaşılacağını dile getirmişti.
Aslında Cebelitarık halkının AB içinde kalma arzusu Brexit’le, dolayısıyla BK halkının aldığı karar ve May hükümetinin politikasıyla çelişiyor gibi görülse de kendi geleceğini belirleme hakkını savunmak Londra’nın politikalarıyla örtüşüyor. Sonuç olarak Katalan ayrılıkçıların Cebelitarık halkıyla dayanışmasının İspanya’nın değil, BK’nın ulusal çıkarlarıyla bağdaştığı son derece açık.
Eski bakanlardan Lord Norman Tebbit, o tarihlerde (2 Nisan) The Telegraph’ta yayınlanan yazısında bu bağlantıyı kurmakla kalmamış, açıkça da savunmuştu. İspanya’nın Cebelitarık politikasını “ateşle oynamak” olarak niteleyen ve Merkel’i Madrid’e baskı yapmaya çağıran Lord Tebbit o yazısında Katalanlara övgüde bulunmayı da ihmal etmemişti. İspanyollardan farklı olarak, Katalan halkının yüzünü bin yıldır dışarıya ve özellikle Atlantik’e çevirmiş olduğunu söyleyen Tebbit, “Downing Street 10 numarada ben oturuyor olsaydım, Katalan bağımsızlıkçılarının liderlerini Londra’ya davet etmeyi, hatta bağımsızlık arzularını BM’ye taşımayı düşündüğümü Madrid’in anlamasını sağlardım” diye eklemişti.
Lord Tebbit ’in bu sözlerinden sonra başlıktaki soruyu sormak herhalde mantıksız değil. Yukarıda atıfta bulunduğum DN’in portalında yer alan haberde Foreign Office’in “Katalan ayrılıkçılığı” konusundaki gizliliği kısmen kaldırılan belgelerinden söz ediliyor. Bu haberde, Londra’dan yapılan açıklamada, kısmi gizliliğin aslında “ikili ilişkilerin zedelenmemesi” için sürdürüldüğünün ve “BK yetkilileri ile İspanyol hükümeti ve Generalitat temsilcileri arasındaki görüşmeleri” kapsadığının bildirildiği aktarılıyor.
Buraya kadar aktardıklarım Birleşik Krallık’ın Katalunya’nın bağımsızlığını desteklediğini söylemek için belki yeterli değil. Ama dünyanın gelmiş geçmiş en büyük emperyalist imparatorluğunun Cebelitarık konusundaki ilkesiz ve haksız politikasını sürdürmek amacıyla Katalan sorununu gizli servisleri aracılığıyla kaşıyor olması, Katalan bağımsızlıkçıların aşırı güvenine bakılırsa pekâlâ mümkün. Uluslararası hukukun ayaklar altına alındığı örneklerin çoğaldığı bir dönemde Katalan sorununun bu gizli veçhesini de göz önüne bulundurmakta yarar var.