Boji teorisi

Hayatta kalmak için karnını doyurmak ve barınmaktan başka hiçbir gayesi olmayan, toplu taşıma araçlarına binmesiyle ünlenen ve kendi halinde bırakılsa belki de kavuştuğu ünü bir süre sonra yitirecek olan Boji’ye kurulan kumpas, bir sokak köpeğinden Koç ailesinin yeni üyesini çıkarmış oldu. Böylelikle Boji artık toplu taşıma araçlarında seyahat edemeyecek olsa da özel jetle uluslararası seyahat etme imkânına kavuşmuş oldu. Boji teorisi işte tam da bu; yok etmek için haksızca ve hile ile yapılan hamlenin ters tepmesi.

Kangal ve çoban köpeği kırması sevimli Boji’yi tanımayan yoktur. Geçtiğimiz sene İstanbul’u toplu taşıma araçları ile uçtan uca gezmesiyle meşhur olmuştu. Boji’ye vapurda, tramvayda, metroda, iskele ve istasyonlarda veya buralarda çekilen fotoğraflarıyla sosyal medyada rastlamak mümkündü. Hafta başında ise İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan’ı, Boji’nin sahiplenildiğini duyurdu. Kitap ve tarih sever olarak tanıdığım Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ömer Koç, Boji’yi sahiplendi.

Boji’nin İstanbul sokaklarında sahipsiz ve karnını doyurmak için yaptığı yolculuklarla başlayıp mutlu sonla biten hikâyesini kısaca hatırlayalım:

Boji hayatımıza Ağustos 2021’de toplu taşıma araçlarında çekilmiş fotoğraflarının sosyal medyada yayınlanması ile girdi. Ünü kısa sürede yayılan Boji, İBB Veteriner Hizmetleri Müdürlüğü ekiplerince Kemerburgaz Hayvan Geçici Bakımevi’ne götürüldü. Muayene sırasında derisinin altına mikroçip enjekte edildi. Bu sayede Boji’nin bakımdan geçtiği, kısırlaştırıldığı ve tekrar sokağa rutin yaşamına bırakıldığı da belirlendi.

İBB’nin himayesi altında yaşamına özgürce devam eden Boji mikroçip sayesinde gün içerisinde takip ediliyordu. Eylül ve Ekim Boji’nin yıldızının parladığı aylar oldu. Yerli ve uluslararası haber merkezleri Boji’nin toplu taşıma araçlarıyla şehri uçtan uca gezişini ekranlara taşıyor ve ünü dünyaya yayılıyordu. Boji’nin artık sosyal medya hesapları, İstanbulkart’ı ve adına çıkartılan coin’i bile vardı.

Adı İBB ile özdeşmiş olan Boji bazı kesimleri öfkelendiriyor hatta “Bu köpek bir gün birine bela olacak sonra çıkıp onu da savunacaklar” şeklindeki derin analizlerin konusunu oluşturuyordu. İBB’nin dünyaca ünlü reklam yüzü haline gelen Boji artık durdurulmalıydı.

19 Kasım 2021 tarihinde büyük kumpas için düğmeye basıldı. Üzerinde dışkı olan tramvay koltuğu fotoğrafı sosyal medyada “İBB’nin kadrolu köpeği Boji tramvaya pisledi” şeklinde servis edildi. Fotoğraf sosyal medyada İBB yönetimine hakaret içeren yorumlarla troller tarafından yayılıyordu.

Oysa Boji, olayın gerçekleştiği günü barınakta geçirmişti. Ertesi gün, tramvay koltuğundaki pisliğin Boji’ye ait olmadığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sözcüsü Murat Ongun tarafından yayınlanan görüntüler ile ispat edildi. Görüntülerde cebinde taşıdığı dışkıyı, söz konusu tramvay koltuğuna süren bir vatandaş görülüyordu.

Boji aklanmış, kendisine kurulan kumpas ve itibar suikastından sağ salim çıkmıştı. Operasyon her ne kadar kendisini yok etmek için yapılmış olsa da ününü daha da arttırdı.

Bu korkunç olay sonrası Boji’nin daha büyük bir kötülüğe maruz kalmaması için sahiplendirileceği duyuruldu ve nihayet Boji, Ömer Koç tarafından sahiplenildi.

Hayatta kalmak için karnını doyurmak ve barınmaktan başka hiçbir gayesi olmayan, toplu taşıma araçlarına binmesiyle ünlenen ve kendi halinde bırakılsa belki de kavuştuğu ünü bir süre sonra yitirecek olan Boji’ye kurulan kumpas, bir sokak köpeğinden Koç ailesinin yeni üyesini çıkarmış oldu. Böylelikle Boji artık toplu taşıma araçlarında seyahat edemeyecek olsa da özel jetle uluslararası seyahat etme imkânına kavuşmuş oluyordu.

Boji teorisi işte tam da bu, yok etmek için haksızca ve hile ile yapılan hamlenin ters tepmesi.

“İBB” ve “kumpas” kelimelerini yan yana görünce akla gelen tek hikâye elbette Boji’ninki değil. 1997 yılında okuduğu şiir yüzünden görevinden uzaklaştırılarak ceza evine atılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve 31 Mart 2019’da yerel seçimleri kazanmasına rağmen görevinden alınan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun başına gelenler de en az Boji’nin hikâyesi kadar ilginç ve sonuçları Boji teorisiyle izah edilebilir.

1994 yılında Refah Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Recep Tayyip Erdoğan beklenmedik bir sonuçla belediye başkanı seçildi. Merkezi yönetim tarafından “Topal Ördek” yapılarak çalışamaz hale getirilmek istenen Erdoğan, kendisine olan ilgiyi koruyor ve adını duyurmaya devam ediyordu. Bu noktada ise yine düğmeye basıldı ve 1997 yılında Siirt’te okuduğu bir şiir sebebiyle “halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik ettiği” gerekçesiyle 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Belediye başkanlığı görevinden el çektirilerek 26 Mart 1999’da cezaevine gönderildi. Olay medyada “Siyasi hayatı bitti, artık muhtar bile olamaz” gibi başlıklarla duyuruldu. Dört ay on gün sonra 24 Temmuz 1999’da tahliye edilen Erdoğan çok daha büyük bir ilgi ile karşılaştı ve 14 Ağustos 2001’de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurucuları arasında yer aldı.

Yapılan hamle işe yaramamış, aksine hiç hesaplanmamış bir şekilde ters teperek Erdoğan’ın başbakanlığa ve sonrasında cumhurbaşkanlığına uzanan hikâyesinin kapısını aralamıştı.

Boji teorisi, bir belediye başkanından cumhurbaşkanı çıkarmıştı.

31 Mart 2019’da Millet İttifakı’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu beklenmedik bir sonuçla belediye başkanı seçildi. Bu sefer düğmeye erken basıldı ve olay gecesi Anadolu Ajansı seçim veri girişlerini durdurdu. Rakibine karşı seçimi önde bitiren İmamoğlu, rakibinin gerisinde kaldığı algısı yaratılarak kazandığı haktan mahrum edilmek istendi. İlerleyen saatlerde rakip partinin adayı galibiyetini ilan etti ve İstanbul’u baştan başa “Teşekkürler İstanbul” afişleri ile donattı.

Millet İttifakı’nın İstanbul İl Başkanlıkları tarafından takip edilen sandık sonuçları ise seçimin galibinin Ekrem İmamoğlu olduğunu ortaya koyarak ilk hamleyi bertaraf etti. Rakip parti bu defa tekrar düğmeye basarak “Oyları çaldılar!” iddiasıyla sıkı bir kampanya yürüttü ve İmamoğlu’nun mazbatasına el koyarak seçimlerin yenilenmesi kararını aldırdı.

23 Haziran 2019’da yenilenen seçimde ise Ekrem İmamoğlu, çok daha büyük bir farkla seçimleri kazanarak belediye başkanı seçildi. İptal süreci esnasında ve sonrasında kimin ne çaldığı ispat edilemediği gibi sonrasında da kimse hakkında suç tespit edilemediği için “çaldılar” iddiası havada kaldı ve iftira olduğu anlaşıldı.

Yapılan hamle yine işe yaramamış, aksine ters teperek İmamoğlu’nun İstanbul tarihinin en yüksek oyunu almasını sağlamıştı.

Boji teorisi bu defa bir ilçe belediye başkanından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı çıkarmıştı.

Bugün ise Ekrem İmamoğlu’nun bazı iddialar üzerinden görevden el çektirilmesi ve tutuklanması gündemde.

Kurumların denetlenmesi, görevini istismar edenlerin tespit edilip yargılanması ve suçunun sabit olması halinde cezalandırılması kimsenin karşı çıkmayacağı adli bir süreçtir. Hatta bu süreç parti ayrımı gözetmeksizin adalete bağlı kalarak sıkı sıkıya herkes için işletilmelidir.

Ancak Erdoğan, İmamoğlu ve Boji’nin hikâyelerinde şahit olduğumuz üzere, yine iftira ile bir görevden alma söz konusu olursa Boji teorisine göre İmamoğlu için cumhurbaşkanlığına giden yolda hiçbir engel kalmayacaktır. Bu hamle daha önce de olduğu gibi bir belediye başkanından cumhurbaşkanı çıkarabilir.

Karar iktidarın, son söz ise milletindir.

- Advertisment -