Cahiller

 

Son zamanlarda en çok keyif alarak ve elimden düşürmeden okuduğum kitap bir çizgi roman. Fransa’nın önde gelen çizgi romancılarından Étienne Davodeau kaleminden çıkan bu eser özgün ismiyle Les ignorants: Récit d’une initiation croisée olarak Fransa’da 2011’de yayımlandı. Türkiye’de ise 2017 yılında Cahiller: Karşılıklı bir aydınlanma hikâyesi adıyla basıldı.

 

Hikâye iki kişinin bir deneyim olarak beraber geçirdikleri bir yılı aşkın sürede yaşadıkları üzerine kurulu. Esasında Étienne Davodeau’nun şarap üreticisi Richard Leroy’ya yaptığı teklifin Leroy tarafından kabul edilmesiyle hayata geçiyor. Davodeau, bağlarında bir sene boyunca ücretsiz çalışmasının karşılığında Leroy’nun kendisine şaraphanesinde olan biteni öğretmesini ve onu tadım olayına sokmasını ister. Karşılığında ise Leroy’ya onu çizgi roman dünyasına tanıştıracağını ve okuması için kendi seçkisi kitaplar vereceğini söyler. Leroy’nun bu teklifi kabul etmesiyle Davodeau zamanının büyük bir kısmını Leroy’nun bağlarında geçirmeye başlar. Şarap yapımı hakkında hiçbir bilgisi olmayan Davodeau ile çizgi roman dünyasının yakınından bile geçmemiş Leroy’un beklediklerinden çok daha fazlasını buldukları emek ve keyif dolu serüven bu şekilde başlar; 2010 yılının mart ayında öğrenmek ve öğretmek üzere birlikte yola çıkarlar.

 

Leroy, Fransa’nın Loire vadisinde bulunan Anjou’da Chenin cinsi üzümden beyaz şarap yapan bir üretici. Kitabın önsözünü yazan Vedat Milor’un Chenin Blanc A+ Ligi’ndeki beş şarapçıdan biri. Ayrıca şarap dünyasının en önemli eleştirmeni sayılan Amerikalı Robert Parker’ın notlandırmasında genelde en yüksek yüzde onda yer alıyor. Fransa’daki birçok şarap üreticisinin aksine bağcılık onun için bir aile mesleği değil; bankacı olarak çalışırken merak saldığı şarap tadımı işini ilerletmiş, sonunda evini barkını satarak kendine iki küçük arsa almış ve ailesi ile 1996’da bağcılığa, 2000’de ise şarap üretmeye başlamış. Biraz aksi, çok zor şarap beğenen, mükemmeliyetçi bir tip.

 

Leroy’yu konvansiyonel şarap üreticilerinden ayıran çok önemli bir özelliği var; üzüm bağları ile kurduğu ilişki. Bağları ile doğa arasındaki etkileşimi anlamak ve bu etkileşime olabildiğince az müdahale etmek, sadece destek olmak, onun birinci prensibi. Toprak, asma, üzüm, güneş, rüzgâr ilişkisini yöneterek en iyi sonuç, yani en kaliteli şarabı üretmek amacıyla gecesini gündüzünü bağlarında çalışarak geçiren biri. Doğanın bu ritmine çomak sokmamak, toprağa zarar vermemek için arsasına ağır traktör sokmuyor, pestisit ve böcek ilacı kullanmıyor; budamadan, gübrelemeye, yabani otların temizlenmesinden üzümlerin toplanmasına kadar kendi emeğini veriyor. Bu yaklaşımın sebep olduğu limitli mahsul alma sonucunu ise baştan kabul ediyor. Leroy’un diğer bir özelliği de üzümü topladıktan sonra şaraphanedeki sürece minimum müdahalede bulunması. Üzümün bağda mükemmelen yetişmesi için her türlü emeği verip şıra haline getirdikten sonra şarabı kendi haline bırakıyor. Ve yine genelin aksine şarabında çok az bir miktar kükürt kullanıyor, amacı onu da sıfırlamak. Leroy’un yaptığı bu işe biyodinamik şarapçılık deniyor; yani doğanın ve mahsulün dinamikliğini esas alarak minimum müdahale ile üretim yapmak, şarabın canlı kalmasına izin vermek. Bu riskli ve meşakkatli tarzı neden seçtiğine gelince; Leroy’nun kendi sözleri çok anlamlı: “Bu işle ilgilenenler insani yönü çok güçlü kişiler. Dikkatli. Saygılı. Mütevazi.”

 

Kitaba dönersek, Davodeau ve Leroy dip dibe geçirdikleri bir yıl boyunca durmadan çalışırlar: kışın çetin şartlarında bağlarda asma budar, dikim ve çapalama yapar, pompa ile gübre sıkar, çift sürer, yazın yakıcı güneşin altında asmaları tele alır, fıçıları temizler ve en nihayetinde bağ bozumu yaparlar. Diğer yandan, Davodeau kitap için durmaksızın yazar, çizer. İşlerinden vakit bulduklarında ise çizgi roman ve şarap fuarlarına katılır, tanıdıkları çizgi romancı ve şarap üreticilerini ziyaret eder, bağ, şarap ve edebiyat dolu sohbetlere dalarlar. Çizgi roman dünyası hakkında hiçbir bilgisi olmayan Leroy onlarca ve onlarca çizgi roman kitabı okur, yazarlarını ve hikâyelerini anlamaya çalışır, çizgi roman dünyasının zenginliğine ve değerine vakıf olur. Davodeau’nun çizimleri için verdiği emek ve yaratıcı dehadan, matbaada kitap kapakları, renk tonları, kâğıt farklılıkları için ortaya konan itinadan etkilenir. Bağlarından başını kaldırıp bu dünyaya penceresini açmış olmaktan memnundur.

 

Şarap ve çizgi romanın birlikte çıktığı bu yolculuk sonrasında 2010 rekoltesinin üretimi yapılmış, kitap da basıma hazır hale gelmiştir. Hikâyenin bitiminde birbirlerinin işine ortak olmuş iki kişinin paylaştıkları keyif dolu duygulara biz de tanık oluruz. Öte yandan esas tanık olduğumuz yaptıkları işe dair sahip oldukları tutku, azim ve kalite arayışı. Ürettikleri şeylerde en iyi kaliteyi yakalayabilmek adına ortaya koydukları emek ve feragat ettikleri maddi kazanç bugünün dünyasında belki istisna ama bu aynı zamanda kişisel bir mesele. Yani kalite açısından önce kendilerini tatmin etme ihtiyaçları ve kalitesizliğe/vasatlığa kendi kişiliklerinin mâni olması. Bağda gösterilen emeğin esas amacı en kaliteli şarabı üretebilmek, masa başında saatlerce çizim yapmanın amacının en iyi çizgi romanı yaratmak olduğu gibi. Ha tabii bir ön kabulleri de var; o da şarabın da çizgi romanın da sübjektif olması!

 

En nihayetinde bu kitabın mümkün olmasının temel sebebi ise merak; insanın bilmediği şeyleri öğrenmeye açık olması, kendine yabancı dünyalara ilgi duyabilmesi, önüne çıkan fırsatları üşenmeden, çekinmeden değerlendirebilmesi. Aydınlanma ancak bu sayede mümkün olabiliyor.   

 

- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik