Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistanlı bir gazeteci. 1Ekim Pazartesi günü nişanlısı dışarıda beklerken Suudi Arabistan’ın Levent’teki büyükelçiliğinden içeri girdi.
Bir daha dışarı çıkmadı.
Kaşıkçı sıradan bir isim değil. Suudi rejimi tarafından sevilmiyor. Sevilmiyor, çünkü müstakbel kral Muhammed Bin Salman’ın izlediği politikaları yerden yere vuruyor.
Ayrıca Suudi Arabistan’ın Sünnilik yorumu olan Vahabilikten hazzetmiyor. Müslüman Kardeşler’in esas aldığı, demokratik siyaset çizgisini benimsiyor. Bu yüzden Arabistan’ın Mısır ve Suriye’de izlediği siyasete sert eleştiriler yöneltiyor.
Kaşıkçı bu özelliklerinden dolayı kendi ülkesinde tutuklandı. Sonra serbest bırakıldı. Serbest kalınca da Amerika’ya yerleşti. Türkiye’ye de nişanlısını görmeye geliyordu.
Türkiye, Kaşıkçı’nın büyükelçilikte sır olmasına çok sert tepki gösterdi. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın, olayın insani, uluslararası ve Türkiye hukuku boyutu olduğunu söyleyerek, Kaşıkçı’nın hâlâ büyükelçilikte tutulduğunu, konuyu emniyet güçlerinin yakından izlediğini açıkladı.
Suudi Arabistan konsolosluğu ise Kaşıkçı’nın büyükelçilikten girip daha sonra ayrıldığını, kaybolmasının başka bir yerde söz konusu olabileceğini bildirdi.
Kaşıkçı Suudi Arabistan’a kaçırılmış olabilir mi? Güvenlik güçleri, Kaşıkçı’nın kaçırıldığına ilişkin şu ana kadar bir ipucuna ulaşmadıklarını vurgulayarak Kaşıkçı’nın büyükelçilikte olduğunda ısrar ediyorlar.
Suudi yetkililerin bir süre daha Kaşıkçı’yı büyükelçilikte tutacağı, konuyu zamana yayarak gündemden düşmesini bekleyeceği, daha sonra bir fırsatını bulup yurt dışına çıkaracakları da konuşulan ihtimaller arasında.
* * *
Suudi Arabistan büyükelçiliği, dünyadaki tüm akredite diplomatik misyonlar gibi diplomatik imtiyazdan yararlanıyor. Bu yüzden Türk makamları buraya müdahale edemiyor.
Ancak konunun kriminal boyutu var. Türk yasaları, her yerdeki kriminal vakalarda olduğu gibi diplamatik misyonlarda da geçerli. Dolayısıyla Türkiye’ye yasal yollarla girmiş, hakkında herhangi bir yasal takibat bulunmayan bir kişinin Türkiye toprakları içinde alıkonması veya kaçırılması, Türk yasaları açısından ciddi bir suç.
Bu açıdan bakıldığında Suudiler için en hayırlı seçenek, Kaşıkçı’nın bir an önce serbest bırakılması. Ancak buna yanaşmıyorlar.
Bu hadise ile Suudiler zaten kötü olan insan hakları sicillerine yeni bir suç eklediler. Kaşıkçı’nın savunduğu tezlerin daha da popülerleşmesini sağladılar. Kaşıkçı’nın daha önce fikirlerini ulaştıramadığı kesimlere bu hadiseden sonra daha çok ulaşabilir olmasına zemin sundular.
Fakat bence bir muhalifi susturmaktan da daha önemli boyutları var meselenin.
Suudiler daha önce Fırat’ın doğusundaki YPG’ye finansal destek sunarak öfkesini kabarttıkları Türkiye’nin egemenliğine bu yolla da meydan okuyup, ülke toprakları içinde alenî bir kaçırma operasyonu gerçekleştirerek sabrını taşırmak istiyorlar.
Suudiler bunu neden yapıyor, dersiniz?
Eğer ileride ABD, İran ile anlaşırsa (ki AB’nin müdahaleye karşı çıkması, ABD’ye bundan başka seçenek bırakmadı), klasik Suudi-İran düşmanlığı sona erecek. Gizli bir el, bu düşmanlığın yerine Türk-Suudi düşmanlığını ikame edilmesini istiyor olamaz mı?
Ortadoğu’yu dizayn edenler, halklara dama oynatır, kendileri satranç oynarlar.
Ancak dama oynamaktan fena halde canı sıkılan Türkiye’nin, artık iyi bir satranç oyuncusuna dönüştüğünü unutuyorlar.