Ana SayfaYazarlarCHP’nin tarihi fırsatı (2): Avantajlar

CHP’nin tarihi fırsatı (2): Avantajlar

 

Geçen haftaki yazıda, iktidar olmayı neredeyse unutan CHP’nin son seçimlerin ertesinde önemli bir imkân yakaladığını ve bunun değerlendirilmesi için CHP’nin Kürt meselesinde elini taşın altına sokması gerektiğini belirtmiştim. Mevcut koşullar altında böyle bir adım atması noktasında CHP’nin hem bazı avantajlarının hem de bazı dezavantajlarının bulunduğunu eklemiştim.

 

Dezavantajlar bahsinde de Kürtlerle aradaki buzları eritmek için cesur bir siyaset üretmenin mecburiyetine, böyle bir hamlenin kendi seçmenlerinde doğurabileceği sıkıntılara, ittifak ortağı İYİ Parti’nin çıkarması muhtemel marazlara ve sorunun uluslararası bir boyuta evirilmesinin yarattığı ekstra zorluklara değinmiştim.

 

Makuliyet çizgisi

 

Bu yazıda ise CHP’nin sahip olduğunu düşündüğüm üç avantajından söz edeceğim. İlk avantaj, Kürt meselesinde makul bir çizginin oluşmaya başlamasıdır. Makul olmak derken şunu kastediyorum:

 

Çözüm süreci bitti. Çatışmalar başladı. Devlet, dağlarda PKK’ye ve şehirlerde HDP’ye nefes aldırtmamak için her türlü mekanizmayı devreye soktu. Vekilleri hapse attı. Belediyelere el koydu. Teşkilatları işlemez hale getirdi. Sivil topluma baskı uyguladı. Hak ve özgürlüklerin üzerini çizdi. Medyayı büyük oranda kontrol altına aldı. Muhalefeti susturdu. Muazzam bir propaganda ile kendinin dışında hiçbir sesin duyulmasına izin vermedi. Yani devlet askeri, siyasi ve hukuki olarak elinden gelen her şeyi yaptı.

 

Ancak bu seferberlik durumu devlet bakımından arzulanan neticeleri yaratmadı. Zira Kürt meselesini çözemedi. Kürtlerin taleplerini buharlaştıramadı. Kürt meselesinin ve kimliğinin taşıyıcılığını üstlenen HDP’nin siyasi ağırlığı zayıflatamadı. Yani Kürt meselesi orta yerde duruyor. Dolayısıyla devletin yüzleşmesi gereken bir hal, çözmesi gereken bir sorun var.

 

Kırmız kart

 

Beri yandan her taraftaki Kürtler de alınması gereken derslerle dolu bir dört yıl geçirdi. Türkiye’de şiddetin Kürtler çıkmaz bir yol olduğu –ne yazık ki- bir kez daha tecrübe edildi. Hendek faciası, şiddetin en fazla Kürtlere kaybettirdiğini kanıtladı. Devleti şiddetle yola getirmenin mümkün olmadığı ve şiddette ısrarın en çok Kürtlere zarar verdiği görüldü. Şiddet, halk nezdinde de prim görmedi; siyasete desteğini kesmeyen halk şiddete kırmız kart gösterdi. Ve herkesin anlayabileceği bir dille, geleceğini siyasetle şekillendirmek istediğinin mesajını verdi.

 

Irak’ta, bağımsızlık için atılan adım ters tepti. Uluslararası arenada gerekli hazırlıkları yapmadan, aktörleri ikna etmeden ve en mühimi içte birliği sağlamadan yapılan atak, Kürtlere altından kalkılması güç bir yük olarak geri döndü. İçine girilen krizin aşılması hem çok zaman aldı hem de maliyeti yüksek oldu. Suriye’de ise bugün için “kazanım” olduğu farz edilen her şey ABD’nin iki dudağı arasından çıkacak söze bağlı. ABD’nin desteği sürse bile, Türkiye ile mutabakata varamadan bölgede istikrarlı bir yapının oluşturulabilmesi imkânsız.

 

Hülasa madalyon iki taraflı: Bir tarafta bütün alet- edevatı devreye sokmasına rağmen Kürt meselesinin hal yoluna sokamayan bir devlet var; diğer tarafta ise, güçlerinin sınırlarını gören Kürtler. Hem çözülmesi gereken bir sorun var hem de talepleri gerçekçi bir zemine oturtma mecburiyeti. Tarafları aşırılıktan arınmaya zorlayan bu vaziyetin, CHP için yeni bir fırsata tekabül ettiğini düşünüyorum. Çözüm zorunluluğunu ifade eden ve makul talepleri karşılayan bir siyaset, CHP’nin etki sahasını büyütebilir.

 

Eli CHP’ye gitmek

 

İkinci avantaj, Kürtlerin ellerinin giderek daha fazla CHP’ye oy vermeye alışmasıdır. AK Parti’nin, Kürt meselesinde her türlü demokratik ve özgürlükçü adıma karşı çıkan MHP ile ittifakını derinleştirmesi ve hatta bazen MHP’yi bile geride bırakması, bunda en önemli faktör. AK Parti içte ve dışta anti-Kürt bir çizgiye kaydıkça, Kürt seçmenlerin CHP’ye yönelmeleri normal.

 

Özellikle Türkiye’nin Batısında AK Parti ile CHP arasında birini seçmek zorunda olduğunda, mührünü CHP’ye vuranların sayısı artıyor. Son İstanbul seçimlerinde muhafazakâr Kürt seçmenlerin bir kısmının da CHP’yi tercih ettiği biliniyor. AK Parti’nin Kürtlerle irtibatı zayıflarken CHP’nin giderek daha fazla sayıda bağlantı noktası kurmaya çalıştığı görülüyor. Sonuç itibariyle Türkiye siyasetinde AK Parti’nin Kürtleri kaybetmeye CHP’nin ise Kürtleri kazanmaya başladığı bir eğilim yükseliyor; büyük şehirlerde AK Parti’nin belediyelerden olması bunun bir göstergesi.

 

Demokrasi kaybı

 

Üçüncü avantaj ise, ülkenin son yıllarda girdiği anafor ve yaşadığı demokrasi kaybıdır. Demokrasi ve özgürlüklerde Türkiye o kadar geriye gitti ki, bu durum muhalefet –ister istemez- bir alan açıyor. En temel haklarda atılacak küçük bir adım, hukuksuzluğa karşı gösterilecek bir tepki ve demokrasi için takınılacak bir tavır bile Kürtleri –doğal olarak- CHP’ye yaklaştırır. İktidar blokunun toplumu sürekli olağanüstü halde ve diken üstünde tutma çabasına karşı CHP insanları soluklandıracak ve normalleşmeye katkı sağlayacak bir çizgi üretebilirse bunun siyasi karşılığını da alır.

 

CHP, Kürt meselesinin kavram çerçevesini değiştirebilir. Bölünme, ayrılıkçılık ve terörizm çemberinden kurtarıp bu meseleyi bütünleşme, büyüme ve demokrasi eksenine oturtabilir. Müsebbibi olduğu bir sorunu çözmek için sorumluk üstlenebilir. Tarih, bu bağlamda, CHP’nin önüne tarihi bir fırsat koydu. Eğer bir parti tarihin cömertçe sunduğu bu fırsatı değerlendirmez de heba ederse, zaten iktidar olmayı hak etmemiş demektir.

 

Kürdistan 24, 02.10.2019

https://www.kurdistan24.net/tr/opinion/cdd576c4-70bd-49dd-8740-437413001195

 

 

 

 

 

 

- Advertisment -