Ana SayfaYazarlarCizre'nin kaderi, Kürt sorununun geleceği

Cizre’nin kaderi, Kürt sorununun geleceği

Cizre, son gerginlik ve PKK'nın tırmanan saldırılarının yönü/ geleceği bakımından bir niregi noktası olarak görülebilir. Cizre'deki "özyönetim" modeli denemesinin, ciddi bir geçmişi var. Sokaklara hendek kazıp mahalleye güvenlik güçlerini sokmama eylemleri, epeyce eskiye dayanıyor.

 

6-7 Ekim (2014) Kobani olaylarının ardından Cizre'de, Silopi'de hendekler kazılmış, güvenlik güçleri şehre sokulmak istenmemişti. Yaygın çatışmalar günlerce sürmüştü. Çözüm sürecinin henüz kesilmediği koşullardaki bu eylemler, Abdullah Öcalan'ın çağrısıyla Mart 2015'te sonlandı. Bu çağrının ardından, hendekler, yöre belediyesinin araçlarıyla kapatıldı.

 

PKK-HDP ve Türkiye

 

Cizre örneği, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve bölgedeki Kürt yurttaşların önüne, “ikili bir model” koyuyor. Bu iki model bir anlamda test ediliyor. Cizre gibi HDP'nin çok yüksek oy oranları elde ettiği şehirlerde, PKK de aynı oranda örgütlü ve güçlü.

 

HDP, bu kentlerde seçilmiş yönetimlere sahip. Bu yönetimlerin üzerinde güçlü bir PKK hegemonyası var. Çözüm süreci boyunca bölgede rahat hareket imkanları elde eden PKK, eskisinden daha da güçlü bir şekilde, ciddi bir bölgesel egemenlik elde etti. PKK’nın silahlı güçleriyle oluşturduğu hegemonyayı da göz önünde bulundurduğumuzda, bu şehirlerde asıl iktidarın artık bir anlamda PKK'nın elinde olduğunu görüyoruz.

 

PKK hegemonyası karşısında HDP

 

HDP'nin 7 Haziran seçimlerinde bölgede kazandığı büyük üstünlük, PKK'yi hem cesaretlendirdi hem telaşlandırdı. Cesaretlendirdi, çünkü artık bölgenin ciddi bir kısmında hemen hemen alternatif bir siyasi akım kalmamış durumda.  Ama telaşlandırdı da: Sonuçta, HDP, Türkiye'nin çok değişik kesimlerinden giderek yoğunlaşan bir destek alıyor. Batı'daki meşruiyeti, adım adım artıyor. HDP’nin “Türkiye'nin demokratikleşme arayışının bir parçası olma perspektifi” güçleniyor.

 

PKK, varlığını silahla oluşturmuş, kabul ettirmiş ve bu yolla örgütsel zemin yaratmış bir yapı. HDP ise, PKK'nin yarattığı siyasi ortamda gelişmiş olmasına rağmen, giderek yasal ve barışçı zeminden güç almaya başlıyor. PKK'nin silahlı varlığı bir yere kadar bir güvence gibi görülse de; HDP'nin güçlenmesi, PKK'nin ötesindeki kitlelere ulaşabilmesi, iki siyasi güç arasında potansiyel bir farklılaşmayı da mümkün kılabilen bir ortam yaratıyor.

 

Cizre'de uzun zamandan beri HDP yönetimi var. Şehirde neredeyse başka hiçbir partinin seçmeni ve oyu kalmamış durumda. Yalnız Cizre değil, bölgenin önde gelen merkezlerinin birçoğunda, artık neredeyse başka hiçbir siyasi güç kalmadı. Bu gerçeklik, bir kopuş olarak da algılanabilir; farklı bir bağlamda yeni bir birlik konsepti için imkan olarak da kavranabilir.

 

Kopuş ya da birlik

 

PKK-HDP ilişkisini (belki daha kapsamlı anlamda Kürtlerle Türkiye'nin nasıl birlikte var olabileceğini) işte bu çerçevede değerlendirebiliriz.

 

"Özyönetim modeli"nin silahlı gruplar yoluyla ve çatışma konsepti içinde uygulanmaya kalkışılması, PKK'nin bir projesi. Şimdi bu proje Cizre'de test ediliyor. HDP ise, böyle bir şekilde yürütülen bağımsızlaştırma modellerinin asıl aktörü olamaz, olabilemez. Yapısı, kitlesi, bileşenleri bu zemine uygun değil. Sarsıntı geçirir. Zorlanır.

 

Bu modelin bir “kopuş modeli” olarak anlaşılma ve o doğrultuda ilerletilme ihtimaliyle karşı karşıyayız. Bu çerçeveden bakınca, devletle PKK çatışmasının tırmanması, kaçınılmaz gibi görünüyor. Israr; bölgede felaketi, çatışmayı, yıkımı beraberinde getirebilir.

 

HDP, bu gelişmeler ışığında, bir anlamda sınavdan geçiyor. Türkiye'yi yöneten irade de; bu farklılaşma  ihtimalini  okuyabilmesi, görebilmesi bağlamında sınanıyor.

 

Şu soru, önümüzdeki aylar ve hatta yıllarda da kamuoyunu meşgul etmeye devam edecek gibi görünüyor: PKK'yi HDP ile aynı görmek mi, yoksa aradaki farklılığın anlamlı olduğunu görüp ona uygun siyasetler geliştirmek mi? Bir yandan "kamu düzeni" sağlanmaya çalışılırken, diğer yandan da, yeni gerçekliğe nasıl bir çözüm üretileceği meselesi, kaçınılmaz olarak masada olacak.

 

“Cizre örneği”yle şehirlere yönelen PKK, şimdilik anlaşıldığı kadarıyla, bunu bir “bağımsızlık denemesi” olarak sınıyor. Daha ileri hedefler de gelişebilir. Başka bir ihtimal ise, HDP'nin araya girebilecek bir gücü bulması veya Öcalan'ın devreye girmesiyle; Türkiye içi bir çözüm, Türkiye ile birlikte bir çözüm imkanının masaya gelmesi…

 

Şu bir gerçek: Cizre'de yaşananların, bir kentin kendini yönetmek istemesinin çok ötesinde sonuçları olabilir. Zaten, direnişi örgütleyen, o kentin insanlarından çok, Kandil. KCK'nın hazırladığı bildiriler okunuyor ve “özyönetim” ilan ediliyor.

 

Cizre'de, Kürtlerin Türkiye ile ilişkileri ve kendi iç ilişkileri üzerine bir deneme yapıldığını söylemek mümkün.  

- Advertisment -