Hafta sonu demokrasinin askeri bir darbe girişimine karşı Türkiye’de kazandığı dünyada eşi görülmedik zaferin yıldönümünü kutladık. 15 Temmuz eşi görülmedik bir zaferdi çünkü çoğunun arkasında Batı’nın gizli servislerinin bulunduğu askeri darbe girişimleri genelde pek başarısız olmuyor. O bakımdan içeriği ayrı bir tartışma konusu olsa bile Batı medyası da 15 Temmuz’un birinci yıldönümündeki görkemli anma törenlerini görmek zorunda kaldı. (https://internacional.elpais.com/internacional/2017/07/15/actualidad/1500145881_974442.html) (http://abonnes.lemonde.fr/international/article/2017/07/15/un-an-apres-le-putsch-rate-le-pouvoir-turc-met-les-grands-moyens-pour-celebrer-cette-epopee_5161038_3210.html)
Aslında Mısır bir tarafa bırakılırsa, son dönemde seçilmiş iktidarları devirmek için askeri darbeye başvurmak artık son seçenek. Darbe girişiminden tam 15 ay önce 15 Nisan 2016’da yayımlanan “Beyaz eldivenli darbeler” başlıklı yazımda ayrıntılarıyla anlattığım gibi, amaca ulaşmak için başka yöntemler yeğleniyor. Bu yöntemler 15 Temmuz’a kadar Türkiye’de de denenmiş ama başarılı olmamıştı. (https://serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/beyaz-eldivenli-darbeler-679617)
Atıfta bulunduğum yazımda beyaz eldivenli darbelere verdiğim örneklerden o tarih itibariyle güncel olduğu için Brezilya’da Devlet Başkanı Dilma Rousseff’i devirmek için başlatılan “impeachment” süreci üzerinde özellikle durmuştum. Konuyu yakından izleyenlerin bildiği gibi, Türkiye’deki Gezi olaylarıyla aynı tarihlerde başlayan sokak gösteriyle tırmandırılan Rousseff ve Emekçiler Partisi (PT/ Partido dos Trabalhadores) iktidarını devirme ve kaos planı, ne kadar ironiktir ki, Bayan Rousseff ve partinin kurucusu efsane Başkan Lula da Silva dışında kalan siyasetçilerin çoğunun karıştığı devasa yolsuzlukları ortaya çıkaran “Ekspres Yıkama” (Operação Lava Jato) operasyonu üzerinden işletilmişti.
Plan tıkır, tıkır işliyor
Brezilya ile ilgili son yazım iki ay önce yayımlananmış olan “Darbenin ardından Brezilya” başlığını taşıyor. (https://www.serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/darbenin-ardindan-brezilya-790750) Bu yazımda belirttiğim gibi, Brezilya Temsilciler Meclisi’nin geçen Nisan ayında başlattığı ve Senato’nun 31 Ağustos’ta üçte iki oyla onayladığı Rousseff’i sorumluluk suçu (crime da responsabilidade) işlediği gerekçesiyle görevden alma prosedürü tamamlandıktan sonra meydana gelen gelişmeler asıl yolsuzluk yapanların kimler olduğunu ortaya koymuştu.
Özetle hatırlatmak gerekirse, “impeachment” prosedürünü başlatan Meclis Başkanı Eduardo Cunha, hakkındaki yolsuzluk iddiaları nedeniyle önce bu görevinden istifa etmiş, Ekim’de tutuklanmış ve nihayet geçen Mart ayında da 15 yıl 4 ay hapis cezasına mahkûm edilmişti. Rousseff’in görevden alınması lehine üçte iki oranında oy kullanan Senato’nun 81 üyesinden 29’u hakkında “Ekspres Yıkama” davası bağlamında soruşturma açılmıştı. Ayrıca Dilma Rousseff’in yardımcısı olarak anayasa uyarınca 2018 seçimlerine kadar Devlet Başkanlığı görevini üstlenen Michel Temer’in 8 Bakanı hakkında da soruşturma var. Dahası Temer’in üzerinde de yolsuzluk iddiaları nedeniyle “impeachment” kırbacı sallanıp duruyor.
Planın tıkır, tıkır işlediğini söylememin nedeni, sadece Bayan Rousseff’in Meclis ve Senato darbesiyle görevden alınması nedeniyle 8 yıl siyasi haklarından yoksun bırakılması ve 2018’te yeniden aday olamayacak olması değil. Son olarak efsane Başkan Lula da Silva’nın 2018’de Başkan adayı olarak PT’yi yeniden iktidara taşımaya soyunmasının da önüne geçilmiş bulunuyor. Geçen Çarşamba günü (12 Temmuz) Petrobas davasının yıldız yargıcı Sergio Moro 71 yaşındaki efsane Başkanı “pasif yolsuzluk ve kara para aklama” gerekçesiyle 9 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm etti.
Mahkûmiyet kararı, kısaca belirtmek gerekirse, Lula da Silva’nın, OAS Léo Pinheiro inşaat şirketinden São Paulo yakınlarındaki Guarujá’da satın alma ve tadilat bedeli 3,7 milyon real (1,1 milyon dolar) tutan üç katlı bir villayı “rüşvet olarak” kabul ettiği iddiasına dayanıyor. İddia dememin nedeni Lula’nın evin mülkiyetinin kendisinde olmadığını öne sürüyor olması. Efsane Başkan bu nedenle temyize başvurmuş durumda. Porto Alegre Yüksek Mahkemesi’nin mahkûmiyet kararını bozma olasılığı var ama yargıç Moro’nun getirdiği kamu görevi görme yasağına bakılırsa, asıl amacın Lula da Silva’nın adaylığının engellenmesi olduğu izlenimi ediniliyor.
Getulio Vargas Vakfı öğretim üyelerinden Profesör Thiago Bottino, bugüne kadar hiçbir devlet başkanı için alınmamış olan bu tür bir mahkûmiyet kararının yargıç Sergio Moro’nun siyasi kararlar alma merakından kaynaklandığını söylüyor. Porto Alegre Yüksek Mahkemesi bunun bilincinde ki bugüne kadar yargıç Moro’nun kararlarının yüzde 38’ini bozmuş. Şu sıralarda mahkemenin geçen Mayıs ayında PT’nin eski mali sorumlularından João Vaccari Neto hakkında verdiği mahkûmiyet kararını bozarak yıldız yargıcın karizmasını çizdiği konuşuluyor.
Bununla birlikte, El País’in bu konudaki baş yazısında altı çizildiği gibi Lula da Silva’nın mahkûmiyeti, sonucu ne olursa olsun, ülkedeki siyasi belirsizliği daha da derinleştiriyor. (https://elpais.com/elpais/2017/07/13/opinion/1499966108_346993.html) Çünkü Lula da Silva, manevi kızım dediği Dilma Rousseff’in yasama darbesi ile devre dışı kaldığı 2018 başkanlık seçimini kazanabilecek en güçlü adaydı. Yüksek Mahkeme mahkûmiyet kararını zamanında iptal etse ve Lula da Silva yeniden aday olabilse dahi artık seçmenlerinin önüne karizması çizilmiş bir başkan adayı olarak çıkacak.
El País’in başyazısında ayrıca vurgulandığı gibi, PT’nin 2018 için Lula’dan başka bir B planı yok. Başkanlığı döneminde 30 milyon yoksulu bir üst sınıfa geçirmiş ve Brezilya’yı 6. büyük ekonomi yaparak dünyada sözü dinlenen bir ülke haline getirmiş bir Başkan’ın ve bel altı darbelerle iktidardan düşürülmüş partisinin bu durumda olması öncelikle ülkenin geleceği için hiç iyi bir haber değil.
Brezilya ekonomisi ülkede bugün yaşanan siyasi belirsizlik ve kaos nedeniyle üç sıra birden gerileyerek 9. sıraya düşmüş bulunuyor. Görünen o ki ABD’nin başını çektiği Batı’nın istihbarat örgütleri, 15 Temmuz’da Türkiye’de kaybetmiş olsalar da kaos planları beyaz eldivenli Meclis darbesiyle Brezilya’da amacına şimdiden varmış durumda. Lula da Silva’nın mahkûmiyet kararı onanırsa, Latin Amerika’nın bu dev ülkesi 5 yıl daha uluslararası satranç tahtasında sözü geçen küresel bir güç olamayacak.