Tarih ya da talih bazen bireylerin, liderlerin ve toplumların önüne muazzam fırsatlar koyar ve bireylerin, liderlerin ve toplumların cesaretine ve uzak görüşlülüğüne göre geleceğe yön verir.
Şimdi ülkemizde böylesi muazzam fırsatların önümüze konduğu bir dönem yaşıyoruz.
Ya bu fırsatları aktörler olarak cesaretle değerlendirip tarih yazacağız, ya da başka aktörlerin projesinde biz tarih olacağız.
Neredeyse 200 yıllık bir geçmişi olan Kürt meselesi, gelinen noktada hem Türkiye hem de Ortadoğu halklarının geleceğini belirleyecek olan kilit bir mesele haline gelmiştir.
Dost-düşman herkes bu gerçeği görüyor; ancak sorunun asıl sahipleri (Türk ve Kürt siyasi aktörleri) ya geleneksel tutucululuklarından, ya dar ideolojik angajmanlarından, ya da kısa erimli küçük çıkarlarından dolayı bu soruna ciddi ve kalıcı çözümler üretemiyor.
Gelinen aşamada artık Türk devletinin önemli bir kanadının da dile getirdiği ve benimsediği görülen büyük Türk-Kürt ittifakının hayata geçirilmesi elzem görünüyor.
Dolayısıyla sayın Öcalan’ın özgürlüğünü de öngören açık bir müzakere sürecinin artık başlaması gerekiyor.
Toplumsal bütün kesimlere açık olan ve onları da sürece katacak olan müzakerelerle beraber, PKK’nin de Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleyi sonlandırması ve gerilla güçlerini Türkiye’den geri çekmesi gerekiyor.
Kaldı ki PKK bunu zaten vaad etmiştir. Dolmabahçe mutabakatı temelinde belli aralıklarla bunu deklare de etmektedir.
Hiç şüphe yok ki böylesi bir gelişme her iki taraf ve halklarımız açısından büyük bir devrimsel çıkış anlamına gelecektir.
Bu süreçle birlikte yeni Türkiye’nin veya Yeni Yaşam’ın yolu açılacaktır.
Bu süreç,Türk-Kürt vd. bu ülkenin bütün insanlarını insan onuruna yaraşır bir sisteme kavuşturacak; yaşanası bir geleceğe taşıyacaktır.
Seçimler öncesinde kaçırılan bu fırsat, dün start alan hükümet kurma süreciyle birlikte şimdi yeniden önümüzde duruyor.
Hızlı ve cesur adımlar bayram öncesi atılır veya bunun işaretleri verilirse, en ideal koalisyon seçeneği olan AK PARTİ-HDP hükümetinin kurulması imkan dahiline girer.
Bu da halklarımızı ve Türkiye’yi her alanda güçlendirir.
Özgürleşmiş, demokrasiye, eşitliğe, adalete ve refaha kavuşmuş; ayak bağlarından kurtulmuş, istikrarlı ve güvenli bir ülke haline gelmiş Türkiye, gelecek vizyonunu gerçekleştirir.
Kürtlerle birleşmiş bir Türkiye dünya çapında büyük bir güç konumuna gelir.
Bu söylediklerimi çok hayalci bulanlar olabilir ama, ben zaten hayallerimi yazdım.
Birileri bunu “imkansız” görebilir ama, evet, ben “imkansız” olanı yazdım.
Ancak biliyorum ki mevcut aktörler (Öcalan, Erdoğan, Davutoğlu, AKP, HDP, KCK…) bu hayali gerçekleştirebilirler.
Bunlar “imkansız” olanı mümkün kılabilirler.
Bu hayal gerçekleşebilir ve bu da biz bu ülkenin ezilenlerini başka bir dünyanın; özgür ve mutlu bir dünyanın insanları haline getirebilir…
Bunun için ihtiyacımız olan tek şey: cesarettir.
Tarih ve toplum bizi orada bekliyor.
Aksini tarihe de topluma da anlatabilmek mümkün değil.
Mevcut aktörlerin bunu da bilmesi gerekiyor…