“Oğlum yazı yazmayı öğreniyor. Dün çalışma odamın duvarında bir yazı gördüm: ‘Kahrolsun Baba.’
Oğlana ‘kahrolsun’un nasıl yazıldığını, kızıma da duvara resim çizmek için iskemleye çıkmanın doğru olmadığını anlattım.
Bugün kız beni elimden tutup mutfağa götürdü. ‘Baba aptal’ iskemleye çıkmadan yazdım, diye anlattı.
Pek güzel, dedim, böylece nizamdan ayrılmamış oluyorsun.
Bana Giovanni derler, ama asıl adım Demokrasidir.”
Giovanni Guareschi, “Basın Hürriyeti” kitabına böyle başlar.
İfade hürriyetinin “çerçeve değer” olduğunu, devletin de (paternalist çağrışımıyla baba-devlet analojisi rahatsız edici olsa da) sadece düzenleyici rolü olduğunu anlatan hoş bir metindir bu.
**
Nokta dergisi basıldı ve derginin son sayısı toplatıldı.
Haberlerden öğrendiğime göre isnat edilen suç, “terör örgütünü övmek ve cumhurbaşkanına hakaret”miş.
Terörü övmenin veya hakaretin modern hukukta koruma görmediği doğrudur, ama geniş yorumlanmaması kaydıyla.
Derginin muhtevasını görmediğim için terör örgütünü övmekten neyi kastettiklerini bilmiyorum.
Ama cumhurbaşkanına hakaret, medyada iddia edildiği gibi derginin kapağından ibaretse, bu durumda toplatma kararı bir ifade ve basın hürriyeti ihlalidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı asker cenazelerinin önünde gülümseyerek selfie çeken bir fotomontaj olağanüstü haksız ve zalimce.
Bu ülkenin insanları hayatta kalabilsin diye başını ortaya koyan, Çözüm Sürecini başlatan bir lideri ölümlerden memnun göstermek bence adaletsizliğin daniskası.
Ama kim demiş herkes adil ve hakkaniyetli olacak diye?
İfade özgürlüğü, yukarıdaki pasajda da anlatılmaya çalışıldığı gibi bir “çerçeve değer”dir. Bazıları o çerçevenin içini adilane biçimde doldurur, bazıları zalimane biçimde.
Ama ikisinin de ifade hürriyeti bakımından değeri aynıdır.
**
Başta Mahmut Tanal olmak üzere, bugün bu olay üzerinden bir ifade ve basın özgürlüğü savunusu sergileyen CHP’li vekiller, benzer bir kapak Mustafa Kemal için yapılmış olsaydı aynı göz yaşartıcı tavrı sergilerler miydi?
Yoksa “Ama o ayrı,” “Olayı bir bütün olarak ele almak lazım,” “Her şeyin bir şeyi var” mı derlerdi?
Sanırım cevabı hepimiz biliyoruz.
Daha önce defalarca öğrendiğimiz gibi.
**
Eleştirinin sınırı, siyasetçi, bürokrat ve kamusal figürler söz konusu olduğunda daha geniştir. Bu hem Avrupa İnsan hakları Mahkemesi’nin, hem de artık Türkiye Yargıtay’ının yerleşik içtihadıdır.
Nokta’nın kapağı çok acımasız ve incitici.
Ama bazı insanlar özgürlüğü tam da böyle kullanırlar.
Bu tür durumlarda tek hakim insanların adalet duygusudur ve ona güvenmekten başka yol yoktur.
Devletin ve hukukun elinden ise hiçbir şey gelmez.