Fransa’da ikinci turu geçen Pazar günü yapılan “Departman konseyleri” (eski adıyla Conseils Généraux) seçimleri ılımlı sağ- merkez ittifakının zaferiyle sonuçlandı. Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin başında bulunduğu Halk Hareketi için Birlik (UMP-Union pour un mouvement populaire) eski adıyla Cumhurbaşkanlığı Çoğunluğu için Birlik (Union pour la majorité présidentielle) geçen yıl kurulan merkez partisi Demokratlar ve Bağımsızlar Birliği (UDI- Union des démocrates et indépendants) ile birlikte oyların yüzde 45’ini aldı. Denizaşırı olanlarla birlikte 101 departmandan 28’i Sol’un elindekiler olmak üzere 67’sini kazanan ılımlı sağ- merkez ittifakı, tarihi bir başarıya imza atmış oldu. Çünkü Sarkozy’nin de Pazar akşamı altını çizdiği gibi, ılımlı sağ V. Cumhuriyet döneminde, başka bir deyişle 1958’den bu yana bu sayıda departman konseyinde çoğunluğa ulaşamamıştı. Sol’un ağır yenilgisini aktardığımız bölümde de vurgulandığı gibi UMP-UDİ ortaklığının devraldığı konseyler arasında Sol’un tarihi kaleleri ve özellikle PS için önemli merkezler de bulunuyor.
Seçim zaferi Sarkozy’nin başarısı mı?
Eski cumhurbaşkanı için Pazar günkü sonuçlar yerel düzeye sığdırılamayacak kadar önemli. “Fransızların François Hollande ve hükümetinin politikalarını reddettiği” görüşünü dile getiren Nicolas Sarkozy, bu sonuçların (2017 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine atıfla) Elysée’ye giden yolu açtığına inanıyor. Bu inançla da “Fransa için umut yeniden doğuyor. Değişim yolda ve hiçbir şey tarafından durdurulamayacak” sözlerini sarf ediyor.
Eski Cumhurbaşkanı’nın seçim zaferi ardından ön plana çıkması ve gelecekle ilgili coşku dolu sözler sarf etmesi bu zafere kişisel katkısını gündeme getiriyor. Bu konuda parti içinde dile getirilen görüşler değişik, hatta birbiriyle çelişkili.
UMP Genel Direktörü Frédéric Péchenard’a göre, her ne kadar bu seçim zaferi, kolektif çalışmanın bir ürünü olsa da, aslında kendini seçim kampanyasına tüm gücüyle vermiş olan Sarkozy’nin kişisel zaferi de sayılabilir. Ancak parti içinde bu görüşe katılmayanlar da var. Bunlardan biri olan ve Sarkozy’ye karşıtlığı ile tanınan Bruno Le Maire Le Monde’a yaptığı açıklamada, “geçmişte kendilerinin de halkta çok hayal kırıklığı yarattığını, o bakımdan zafer çığlıkları atmak için erken olduğunu” vurguluyor.
Eski başbakanlardan François Fillon da ılımlı sağ-merkez ittifakının Sarkozy’nin eseri olduğu görüşüne karşı çıkıyor. Fillon’a göre, bu seçim zaferinin ardında ilk olarak Sol’un bozgunu, sonra da UMP adaylarının arazideki başarılı çalışmaları var. Dolayısıyla Sarkozy’nin kişisel başarısını ön plana çıkarmamak gerekiyor.
Sarkozy’nin adamı olarak bilinen Turcoing Belediye Başkanı Gérald Darmanin de bu konuda ihtiyatlı değerlendirme yapanlardan. Özellikle seçimlere katılımın düşüklüğüne işaret ediyor ve “Cumhurbaşkanlığı seçimlerini daha kazanmadık. İki seçmenden biri oy kullandı” diyerek, bu konuda aceleci sonuçlar çıkarılmaması gerektiğini vurguluyor.
Partideki Sarkozy yandaşları bu temkinli açıklamaları önemsemiyor. 2017 seçimlerine daha çok vakit var ve eski Cumhurbaşkanı da UMP adaylığını cebine koymuş değil. Bununla birlikte Sarkozy’nin parti içindeki olası rakibi, Cumhurbaşkanı adaylarının başında gelen eski başbakanlardan Alain Juppé’ye karşı bir avantaj elde ettiğine inanlar var.
Senatör Pierre Charon bu görüşte olanların başını çekiyor. Ona göre seçim zaferinin ardında UMP’nin merkez partileriyle yaptığı ittifak var. Bu ittifakı savunanlardan biri de Alain Juppé. Seçim akşamı yaptığı açıklamada “UMP-UDİ- MoDem” (MoDem de merkezde yer alan bir siyasi parti) ittifakının zaferinden söz ederek bu zaferdeki payını ima ediyor. Ancak Juppé’nin 2008’den beri Belediye Başkanı olarak görev yaptığı Bordeaux’nun bağlı olduğu Gironde departmanında kazanan Sol oluyor. Charon’a göre başarısızlığın nedeni ittifaka MoDem’in de dâhil olması.
Sarkozy yanlıları, MoDem’in kurucusu François Bayrou’nun 2007 seçimlerinin ikinci turunda Sarkozy’den yana tutum almadığı, hatta ona oy vermeyeceğini açıkladığı için ılımlı sağ-merkez ittifakının sadece UMP ile UDI arasında olması gerektiğini savunuyorlar. Juppé’nin işin içine MoDem’i kattığı ve bölgesinde de Sol kazandığı için parti içi yarışta Sarkozy’ye karşı puan kaybettiğine inanıyorlar.
Aşırı sağa karşı ılımlı sağ-merkez ittifakı
Charon’a göre, UMP-UDI ittifakının başarı hanesine yazılması gereken bir başka husus da oylarını yüzde 22.23'e yükselterek ülkenin üçüncü siyasi gücü konumuna gelen aşırı sağcı Ulusal Cephe’yi (FN- Front National) dizginlemiş olması. FN tarihi bir başarı sağlayarak toplam 62 konsey üyesine sahip olsa da henüz hiçbir departman konseyini alabilmiş değil. Özellikle aşırı sağcıların güçlü olduğu Gard, Vaucluse ve Aisne gibi yüzde 40’a yakın oy aldığı departmanlarda.
Yarın departmanlarda “üçüncü tur” olarak adlandırılan Konsey Başkanları seçimi var. Sol ya da ılımlı Sağ’ın salt çoğunluğa ulaştığı konseylerde başkan seçimlerinde sorun yaşanmayacak elbette. Ama Marine Le Pen’in partisi, salt çoğunluğun olmadığı departmanlarda sahip olduğu konsey üyeleriyle sonuçları değiştirebilme imkânını elinde bulunduruyor.
Marine le Pen söz konusu birkaç departmanda UMP-UDI ittifakını köşeye sıkıştırmak için dün (31 Mart) 8 maddeden oluşan bir “Angajman Şartı” açıkladı. FN’in Konsey üyeleri bu maddeleri kabul eden adayları oylarıyla destekleyecek.
FN’in kamuoyuna açıkladığı 8 maddenin en sorunlu olanları, cemaatçi örgütlere yardım ve sübvansiyonların reddedilmesi ve laikliğin toplumsal yaşamın her köşesinde ödün verilmeden uygulanması ve kreşlerde başörtüsünün yasaklanması. Bu iki maddeyle doğrudan göçmen ve özellikle Müslüman toplumlar hedef alınıyor.
Bu, aslında halktan FN’inkine yakın söylemlerle oy alan UMP adaylarına kurulmuş bir tuzak. Ilımlı Sağ-merkez ittifakına sahip adayların FN’den oy alarak seçilmeleri Angajman Şartı’nı kabul etmiş olmalarına bağlı. Bayan Le Pen bu tuzağı saklamıyor. Bu şekilde “UMP ile PS arasında gizli bir pakt olup olmadığını görecek, maskelerini düşüreceğiz” diyor ve şunu da ilave ediyor: “ya metnimizi kabul ederler ya da departmanı siyasi rakipleriyle birlikte yönetirler”.
Anlaşılan o ki Sol’da olduğu gibi Sağ içinde de bitmeyen bir kavga var. Aşırı sağ bu kavganın bir yan unsuru şimdilik. İki turlu seçimler nedeniyle genelde olduğu gibi yerelde de iktidardan pek pay alamadığı için. Ama siyaset oyununu sonuna kadar oynamakta da kararlı görünüyor.