Bu yazıyı yazmaya oturduğumda Ebu Ubeyde “Kassam Tugaylarının Komutanı Muhammed Dayf’ın Gazze’deki çatışmalarda şehit düştüğünü” açıklıyordu. İçimden sessizce Dayf’a rahmet okuyup işime devam ettim.
Filistinliler tarihimizin en büyük sınavlarından birini veriyorlar; maruz kaldıkları her musibete gösterdikleri tepki, üzerine ölü toprağı serpilmiş, mü’mince ruhunu kaybetmiş müslüman dünya için öğretici, ders verici, yol gösterici.
Bu sırada Arap ve Türk medyasında Gazze elden geldiğince söndürülüyor, ilk sıraya Suriye çıkmış durumda. Elbette geride bıraktığımız iki ayda olup bitenler dikkatleri Suriye’ye çevirmiş durumda. Suriye üzerinde sıkça ve dikkatlice durmak, bunu yaparken sadece kendi hatırına değil, bölgenin yakın geleceği ve özellikle Suriye için Gazze konusunu gündemden düşürmemek, geri plana itmemek lazım.
Bununla bağlantılı olarak Yeni ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’yle ilgili yaptığı açıklama son derece önemliydi, pek üzerinde durulmadı:
Trump, görevi devraldığının haftasında ilk yaptığı işlerden biri Ürdün Kralı II. Abdullah ile görüşmek oldu (25 Ocak 2025). Turmp harabeye dönen Gazze’de konut inşa etme işi yanında 1 milyondan fazla Filistinliyi komşu ülkelere taşıma konusunu konuşmuş. Gazzelilerin ana yurtlarından başka yerlere taşınmasıTrump’ın başkanlık kampanyası dönemindeki vaatlerinden biriydi.
Anlaşılan 47. ABD BaşkanıTurmp seçildikten sonra vadini yerine getirmek üzere harekete geçmiş bulunuyor. Olup bitenlerden habersizmiş gibi davranan Trump’a göre Gazze şeridi tam bir karmaşa içinde, bu yüzden Ürdün Kralı’nın daha fazla sorumluluk üstlenmesi gerekir.
Ürdün’ün seçilmiş olması tesadüfi diğil, Birleşmiş Milletler’e göre Ürdün halihazırda 2,39 milyondan fazla kayıtlı Filistinli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Kayıtlı olmayanlarla birlikte Filistinliler, yurtlarına dönecekleri günü bekliyorlar.
Trump, söz konusu teklifi Ürdün’ün yanı sıra Mısır’a da yapmış. Turmp, pek alışık olduğumuz diplomatik dil kullanmaz, açık sözlüdür–veya kaba bir kovboy gibi- duygu ve düşüncelerini muhatabının yüzüne vuruyor. Suudi Arabistan Kralı’na “Biz olmasak üç hafta tahtınızı koruymazsını” demişti, bizim Cumhurbaşkanımıza da “akıllı olması” uyarısında bulunmuş, aslında tehdit etmişti.
Trump’ın görünürdeki gerekçesi gayet basit:
Gazze’de 2 milyon 300 bin insan yaşıyor, 7 Ekim 2023’te başlayan İsrail katliamı soykırıma dönüştü, yaklaşık 50 bin Gazzeli hayatını kayetti, bunların üçte ikisi kadın ve çocuk. Enkaz altında kalanların sayısı henüz açıklanmadı, onbinlerce yaralı ve sakat var. BM’nin kayıtlarına göre, 15 ay süren İsrail hava saldırıları sonucunda okul, hastane, cami, kilise vb. yapıların yüzde 60’ı, evlerin de yüzde 92’si kullanılamaz hale gelmiş durumda. Mevcut durumda 130 milyon ton moloz söz konusu, bugünden başlansa molozlar 14 senede kaldıılabilir. Ortaya çıkan manzaradan açıkça anlaşılan şu ki, İsrail’in hava saldırılarının amacı sadece Hamas’ın askeri kapasitesini kırmak değil, Gazze’yi yaşanabilir bir yerleşim yeri olmaktan çıkarmaktır.
Trump, hasarın büyük olduğuna işaret ettikten sonra “bazı Arap ülkeleriyle ilişki kurmayı ve değişiklik olsun diye Gazzelilerin barış içinde yaşayabileceklerini düşündüğüm farklı bir yere konut inşa etmeyi tercih ettiğini” sylüyor.
Trump’ın açıklamalarından iki şeyi net olarak anlıyoruz:
Bir, İsrail ne yaptıysa yaptı. Siz buna katliam, soykırım, savaş suçu, insanlık suçu veya başka şey deyin, artık önemli değil, bunların tümü geride kaldı. Bundan sonra ne yapılabilir, ona bakmalı.
İki, dolaylı, dolambaçlı diplomatik dil kullanmayan Trump, dilinin altındaki baklayı çikarıveriyor: Gazze, İsrail’e ilhak olunacak, Gazzeliler oradan sürülecek. Bu, sıkça sözü edilen İsrail ve Filistin için iki devletli çözüme vurgu yapan ABD dış politikasında temel bir değişikliğe gittiğinin ilk işaretlerini veriyor.
İsrail’in bunu istediği sır değil, mevcut yönetim bunu dillendirmese de hükümet ortağı aşırı sağ Gazzelilerin sürülmesini sıkça dile getirir; denize dökülmelerini veya üzerlerine atom bombası atılıp tamamen imha edilmelerini önerenler de var. İşin dehşet verici yanı gerçekleşecek olursa etnik arındırmanın Gazze’yle sınırlı kalmayıp Batı Şeria’yı da içine alacağı korkusudur ki, bunu 2023 yılında Mısır Devlet Başkanı Abdulfettah Sisi dile getirmişti, ona göre Gazze’nin tahliyesi Batı Şeria’yı da içine alan daha geniş kapsamlı bir tahliyenin parçası.
Peki, söz konusu etnik arındırma gerçekleşebilir mi?
Tarihi Filistin topraklarının yüzde 89’unu işgal, eden, dünyanın her yanından getirdiği Yahudileri can acıtıcı sömürgeci yöntemlerle Filistinlilerin toprağına yerleştiren, çocuk kadın katliamı yapıp savaş suçu işleyen ve batının tam desteğini arkasına alabilen İsrail, şüphesiz Filistin topraklarının tamamını ilhak edebilir, Filistinlileri yurtlarından sürebilir. Bu hiç de batı dünyasının, İslam aleminin –hele Sünni lakaplı yönetimlerin- umurunda olmaz.
Gerçek bu ise, soru şudur: Gazzeliler nereye sürülecektir?
Görünürde İsrail ve Trump’ın kafasında Ürdün ve Mısır var.
İlk gelen bilgilere göre, Ürdün ve Mısır hiç de kendilerinden beklenemeyen bir tepkiyle bu planı kabul etmeyeceklerini söylemişlerdir. Eğer sureta, başka deyişle İsrail ve ABD ile danışıklı tepki göstereceklerse, geriye muhtemel bir seçenek kalır ki, bu da Suriye’den başkası değildir.
Amerikan Kongre ve Senato kulislerinde bu yönde konuşmaların yapıldığına dair bilgiler, duyumlar söz konusu. Aylardır, Gazzelilerin çöle sürülmesi veya komşu ülkelere dağıtılması fikrinin İsrail ve ABD’nin ajandasında olduğunu yazdım, şimdi bu planı dünya jandarması ABD Devlet Başkanı dile getiriyor.
Filistinliler en zayıf dönemlerini yaşıyorlar. İsrail ölme noktasına gelmişken Rusya, İran ve Hizbullah’ın Suriye’den çekilmesiyle oksijen çadırına alındı, şu anda İsrail askeri olarak Suriye üzerinde tam hakimiyet kurmuş durumda. Golan ve başka yerlerde işgal ettiği yerlerden çekilmeyeceğini açıklıyor.
Umarım bu kötü senaryo gerçekleşmez ama gerçekleşecek olursa vuku bulan olaylar ve bölgenin tamamını bekleyen musibetler üzerinde oturup düşünmemiz gerekecek.
Gerekecek de, ne işe yarayacak!