İstanbul Boğazı'nda geminin çarptığı Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı'nda büyük çapta hasar oluştu.
Alınan bilgiye göre, Malta bandıralı, 225 metre boyunda, 32 metre enindeki 38 bin 732 grostonluk "Vitaspirit" adlı gemi, kazanın ardından Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'ne ait römorkörler tarafından çekilerek götürüldü.
Seyir halinde olan geminin makine arızası yaşadığı ve dümeni kilitlendiği öğrenildi.
Kaza sonucu, geminin çarptığı Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı'nda büyük çapta hasar oluştu. Yalı; özel organizasyon, davet ve düğünler için kullanılıyordu.
İstanbul Kırmızısı filmi, enkaza dönen bu ünlü yalıda çekilmişti.
İstanbul Kırmızısı filmi, enkaza dönen bu ünlü yalıda çekilmişti.
Olay yerinde yetkililerce inceleme yapılırken, kaza sırasında yalının boş olduğu bildirildi.
Kazanın nedeninin araştırıldığı belirtildi.
Öte yandan, kaza dolayısıyla İstanbul Boğazı çift yönlü gemi trafiğine kapatıldı.
Olayın duyulmasının ardından bölgeye Kıyı Emniyeti tahlisiye botu ve römorkörleri sevk edildi.
Ödüllü yönetmen Ferzan Özpetek'in 'İstanbul Kırmızısı' adlı filmi de, bugün enkaza dönen ünlü yalıda çekilmişti.
VALİLİK'TEN AÇIKLAMA
İstanbul Valiliği'nden yapılan açıklamada, saat 15.25'de Malta bayraklı "VITASPIRIT" isimli geminin, Rusya'dan Suudi Arabistan'a gitmek üzere İstanbul Boğazı'nda kuzey-güney yönünde ilerlerken Kanlıca önlerinde gemi makinasının tamamen stop etmesi nedeniyle hem ana makina hem de dümen çalışmadığı için hızla karaya doğru sürüklenirken acil olarak demir atıldığı, ancak karaya giden geminin 15.30'da Fatih Sultan Mehmet Köprüsü Anadolu Yakası'nda yalıya çarptığının tespit edildiği belirtildi.
Geminin, kılavuz kaptanla İstanbul Boğaz girişini yaptığı ifade edilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Gemi boyu 225 metre olup 62.623 ton arpa yükü bulunmaktadır. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü'ne ait gemiler ivedi olarak yerine İstanbul Gemi Hizmetleri merkezimizce gönderilmiştir. Nene Hatun Kurtarma Gemisi, Kurtarma-3, Kurtarma-6, Kurtarma-7, Kurtarma-8 römorkörleri ile Kıyı Emniyeti-1 ve Kıyem-1 hızlı tahsiliye botları ve Fener 1 botu ile balık adam ekibi ile kara tahsiliye ekibi ivedi olarak olay yerine intikal etmiştir. Boğaz trafiği çift yönlü olarak askıya alınmıştır.
Kazazede geminin demir alması sonrasında çapasının deniz dibi kablosuna takılı olduğu tespit edilmiş, kablodan kurtarma operasyonuna müteakiben römorkörler vasıtasıyla emniyetli bir şekilde Ahırkapı Demir yerine sevki sağlanmaktadır. Olayda can kaybı ve deniz kirliliği olmamıştır. Olay ana makinanın tamamen stop etmesi nedeniyle yaşanmıştır."
Hekimbaşı Salih Efendi yalıyı 18. yüzyıl başında iki oda bir sofadan oluşan küçük bir yapı olarak satın aldı, daha sonra ilave inşaatlarla büyüttü. Kuzey kısmı selamlık, güney kısmı ise harem olarak inşa edildi.
Selamlıkta güney bölümü gibi kazıklar üzerinde bulunmaktaydı. Kuzey tarafı büyük çiçek bahçesine, batısı denize, doğusu da yalının arkasındaki ormana bakan etrafı çepeçevre şark sedirleri ile döşenmiş, bu büyük salonun ortasına kadar deniz süzülerek girer, ortadaki kapaklar kaldırılarak etrafına limon saksıları dizilir ve denizin sesi dinlenirdi. Bu bölüm Hekimbaşı’nın ortanca kızı Meliha hanım tarafından 1947 yılında yıkılarak satıldı.
Günümüze kadar ayakta kalmayı başaran harem kısmı ise Hekimbaşı Salih Efendi'nin eşi Payidar Hanıma kalan kısımdır. Payidar hanımın ölümünden sonra bu bölüm en küçük kızı Sakibe'ye geçmiş ve onun varisleri tarafından günümüze kadar korundu.
Büyük botanik bahçesi Hekimbaşının büyük kızı Übeyde’ye kaldı, varisleri ise bahçeyi 1966 yılında sattı.
HEKİMBAŞI SALİH EFENDİ KİMDİR?
Karadeniz eşrafından İsmail Efendi hacı olup Mekke’den döndüğü yıl 1816’da oğlu Mehmet Salih doğdu. Mehmet Salih, bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe geçerken Osmanlı İmparatorluğu, Sultan II. Mahmut’un yönetiminde her alanda uygar bir ülke olma yolunda ilerliyordu. Yapılan yeniliklerden biri de, 14 Mart 1827'de, İstanbul'da, Batı’lı anlamda ilk tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane'nin kurulmasıydı.
Fransızca eğitim verecek olan “Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane”, 1839’da Sultan II Mahmut tarafından açıldı. Açılış yılında eğitime başlayan öğrenciler arasında Hacı İsmail Efendi’nin oğlu Mehmet Salih de vardı.
Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane’yi bitirdikten bir yıl sonra Doçent, ertesi yıl da Profesör olan Dr. Mehmet Salih Efendi’nin Tıbbiye’deki çalışkanlığı ve serbest hekimlikte gösterdiği başarısı kısa sürede kulaktan kulağa ulaşarak ünü yayıldı. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, çocuklarına öğretmenlik yapmasını isteyince de, Salih Efendi Mısır’a gönderildi. Bir yıl Kahire’de kaldıktan sonra İstanbul’a döndü ve Saray’da, Abdülhak Hâmid’in dedesi Hekimbaşı Abdülhak Molla Efendi’nin yanında, İkinci Hekimbaşılık görevine atandı. Çok geçmeden, gene aynı yıl içinde Sultan Abdülmecit'in Başhekimliğine getirildi.
Hekimbaşı olduğu dönemde Avrupada ve Osmanlı topraklarında müthiş bir veba salgını oldu. 1866'da bütün Avrupa’lı hekimleri de toplayarak Galatasaray Lisesi'nde geniş çapta bir konferans düzenledi ve Uluslar arası Karantina kurallarının belirlenmesinde en önemli rolü üstlendi.
Hekimbaşı olarak saray yaşamının içine katılması, Salih Efendi için önemli değişikliklere atılan bir adım oldu. Sarayda gördüğü bir cariyeye âşık oldu. Onunla evlenebilmesi için Padişah’ın iznini alması gerekti. Ne var ki, bu ilk evliliğinden çocuğu olmayınca ikinci bir evlilik yapacak, bu eşinden 3 oğlu (Muhterem, Cevat, Hayri) doğacak ve 2. eşini de çocuklarını 60 yaşında çeşitli hastalıklardan kaybedince aşık olup evlendiği padişahın kız kardeşinin sevgili cariyesi Çerkez güzeli 16 yaşındaki üçüncü eşi Payidar Hanım’dan üç kızı (Übeyde, Meliha ve Sakıbe) doğacaktı.
Yine Saray'a girip Hekimbaşı olarak çalıştığı yıllarda Dr. Mehmet Salih Efendi Anadolu Hisarı’ndan Kanlıca’ya giden yolda, deniz üzerinde olduğu için o gün 'sahilhane' bugün 'yalı' denilen ahşap bir ev sahibi oldu. Önceleri yalnız orta bölümündeki geniş sofa ile altında ve üstünde odaların bulunduğu bu yalıyı, eline para geçtikçe, her iki yanına ekler yaparak büyüttü. Denizden bakınca sol tarafında selamlık, sağ tarafında harem bölümleri bulunan yalının bahçesi ve kara tarafındaki tepelere uzanan arazide ilaç yapımında kullanılan çeşitli bitkiler, meyve ağaçları ve çiçekler yetiştirmeye başladı.
Sultan Abdülmecit’in ölümünden sonra saraydan ayrılan Dr. Mehmet Salih Efendi ölümüne kadar Tıp Fakültesi'nde Nebatat (Botanik) dersleri verdi. Tıp eğitiminin Fransızca yerine Türkçe okutulması için mücadele etti ve sultanı bu konuda ikna etti. Ders kitaplarının Fransızcadan Türkçeye çevrilmesinde büyük katkıları oldu.
79 yaşına kadar uzun ve üretken bir ömür süren Hekimbaşı Salih Efendi, kızı Sakıbe altı yaşındayken bir Bayram Günü Anadolu Hisarı’ndaki bu yalıda öldü (1895). Cenazesi yalıdan kayıkla alındı ve Eyüp Sultan'a deniz yoluyla nakledilip orada gömüldü.