Ana SayfaYazarlarGezi ruhu mu demiştiniz?

Gezi ruhu mu demiştiniz?

DHKP-C adını çözüm sürecinin başlamasına eşzamanlı olarak duymaya başladık. Uzun süre uykuda olan örgüt, PKK'nın silahları susturduğu günlerde yeniden uyandırıldı. 19 Mart 2013'te Adalet Bakanlığı'na bombalı saldırıda bulunan DHKP-C, AK Parti Genel Merkezi'nde Tayyip Erdoğan'ın odasının bulunduğu 7'nci katı da LAV silahıyla vurdu. Türkiye, PKK kaynaklı silahlı şiddeti denklemden çıkarırken, karşısında başka bir silahlı terör grubunu buldu. 

Burada acı olan siyasal iktidara karşı olan çevrelerin, özellikle Gezi ayaklanmasının ardından gayrimeşru her türlü harekete, eyleme ve teröre prim vererek, DHKP-C tipi terör örgütlerine meşruiyet kazandırmış olması. 17-25 Aralık darbesi, meşruiyet dışı müdahaleye kapıları sonuna kadar aralayan muhalefetin yarattığı siyasi iklime dayanarak geliştirildi. "Kimden gelirse gelsin…" misali AK Parti hükümetine karşı darbeyi bile "mubah" sayan muhalefet, sonunda DHKP-C destekçisi olup çıktı. Siyasiler, iş dünyası, medya aktörleri şiddeti alkışlamaya başladıklarında, yakılmış araçların önünde "zafer" işaretiyle fotoğraf çekerek terörü yücelttiklerinde, Gezi'nin vandallarını "zeki çocuklar", DHKP-C gibi örgütleri ise "romantik gençler" diyerek sahiplendiklerinde ortaya zaten başka bir tablo da çıkamazdı. 

İş dünyası ve medya patronları, Gülen grubu, CHP gibi vesayet yanlısı güçler, hükümete karşı başlattıkları darbe girişimini topluma, özellikle de gençlere "demokrasi mücadelesi" olarak yansıttı. Onları sokağa, isyana teşvik etti. DHKP-C gibi örgütleri de şiddet güzellemeleriyle canlandırmaya, harekete geçmeye ve teröre sevk ettiler.

* * *

Bu oyun geçmişte tutmuştu; üniversitelerde çıkarılan olaylarla, yönlendirilen terör gruplarının giriştiği rehine eylemleriyle, sağ-sol çatışması ve siyasi suikastlarla ülke yönetilemez hale getirilmiş; asker, bu zemine dayanarak yönetime el koymuş ve demokrasi rafa kaldırılmıştı. 1960'lar, 70'ler ve 80'ler böyle geçti. 1990'larda "postmodern" darbe biçimleri denendi; 2010'larda ise daha sofistike yöntemlere başvurdular. PKK şiddetini devreden çıkaran hükümete karşı Gezi ayaklanması ve Yargı darbesiyle karşılık verildi. Sonuç alamayınca Mısır ve Ukrayna'da olduğu gibi sokağı kışkırttılar; DHKP-C benzeri ne kadar marjinal örgüt varsa nüfuz edebildikleri, hepsini yeniden uyandırdılar.   

Türkiye'deki terör örgütleri, ülke siyasetini dizayn etmek için el altında bulundurulan, ihtiyaç halinde devreye sokulan taşeron yapılardır. Bu örgütlerin ipini elinde tutan derin devlet ve arkasındaki uluslararası güç merkezleri, Türkiye'yi yıllardır bu terör grupları üzerinden kontrol etmeye çalışıyor. AK Parti hükümeti, PKK'yı şiddet denkleminden çıkararak bu terör döngüsünü kırmayı başardı. Buna karşılık olarak muhalefet, Alevileri kışkırtarak DHKP-C'yi devreye soktu. Çağlayan Adliyesi'ndeki rehine krizinin arkasında işte bu siyasi güçler bulunuyor. Eline silah tutuşturdukları gençler ise kandırmayı başardıklarından sadece birkaçı…  

Akşam

- Advertisment -