12 Mart 1971 ve 12 eylül 1980 darbelerinde, Mamak Askeri Cezaevi’nde kaldım. 12 Mart’ta cezaevi müdürü Albay M.Kemal Saldıraner, siyasi tutukluları ezmek amacıyla “deneme”lerde bulundu…
“Askeri mahkemelerin tutukladığı kişiler asker kişidir” formülünü ortaya attı. Bu doğrultuda kanun çıkarıldı. Artık “asker kişi”ydik. Saçlarımız asker traşı olacaktı. Giysilerimiz, tutuklu askerlerin giydiği siyah-mavi bezden oluşacaktı. Mahkemeye giderken kravat takmak mecbur sayılacaktı…
Çok direniş oldu. Açlık grevleri yaşandı. Uygulama sürdürülemedi.
Daha acımasız uygulama, 12 Eylül 1980’de yaşandı.
Tek tip elbiseye karşı direnişler, ölüm oruçlarında yaşamını yitirenler oldu…
Tek tip elbise, Türkiye’de, bir cunta geleneğidir. Siyasi tutukluları aşağılamak ve ezmek amacıyla uygulamaya konmuştur…
Bu acıları yaşayan biri olarak, “tek tip” konusu gündeme geldiğinde, nasıl bir tedirginlik hissettiğimi, belirtmeme gerek yok.
Daha can sıkıcı olansa, ABD’nin Guantanamo hapishanesinin model alınması. (El-Kaide ve Taliban ile ilişkisi olduğu düşünülen kimseler tutuluyor.)
Yoğun insan hakları ihlallerinin yaşandığı bu hapishanenin turuncu tulumları, Türkiye’de örnek alınıyor.
Guantanamo’daki yasadışı uygulamalara dair, Avrupa Parlamentosu tarafından da, rapor hazırlanmış. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) ve BM, çıkardıkları raporlarda, durumu “insan hakları skandalı” olarak tanımlamışlar.
Aşağılayıcı ve küçük düşürücü
Değişik ülkelerde yoğun tartışma konusu olan “tek tip elbise”, Birleşmiş Milletlerin de gündemine geldi. “Nelson Mandela kuralları” olarak bilinen düzenleme, BM’nin Ocak 2016 Genel Kurulu’nda, ‘Mahkumlara Muamelede Standart Asgari Kurallar” başlığıyla kabul edildi: Düzenlemede, mahkumların kendi kıyafetlerini giymelerine izin verilmemesi halinde, iklime ve sağlık koşullarına uygun giysilerin tedariki, bu giysilerin de “aşağılayıcı ya da küçük düşürücü olmaması” gerektiği belirtiliyor.
Tutukluya giydirmek
Türkiye’de Guantanamo’yu örnek alan giysiler, tutuklulara giydirilecek. Henüz suçluluğu kanıtlanmamış şüpheliler, toplumun önüne turuncu tulumlarla çıkarılacaklar. Aşağılanacaklar.
Örneğin çok sayıda gazeteci, “FETÖ üyesi olmamakla birlikte” denilerek FETÖ’den tutuklu.
Onlara da bu elbiselerin dayatılması halinde ortaya çıkacak gerilim, adil yargılama konusunu daha tartışmalı hale getirecektir. Umarım, siyasi irade, bu sakıncaları değerlendirebilir ve bu yola başvurmaktan vazgeçer.