Yerel dilde “ağaçlıklı alan” anlamına gelen Guatemala 16 milyon nüfuslu küçük bir Orta Amerika ülkesi. Brezilya dışındaki tüm Latin Amerika ülkeleri gibi resmi dili İspanyolca. Ama Devlet Başkanı’nın adı tıpkı bir Amerikalı gibi Jimmy. Hem de anne ya da babası Amerikalı olmadığı halde. José Everardo Morales Orellana ile Celíta Ernestina Cabrera Acevedo’nun yazar, komedyen, televizyoncu oğulları James Ernesto Morales Cabrera 23 Şubat 2011’de mahkeme kararıyla resmen “Jimmy” adını almış bulunuyor. Aslında “James” (Hames okunuyor) de özünde Amerikanlaştırılmış bir isim ama “Jimmy” onu Jimmy Carter gibi tam Amerikalı yapıyor olsa gerek.
Ülkenin büyük gazetelerinden Prensa Libre’ye göre, Morales ’in isim değişikliği Ulusal Kalkınma Eylemi ADN’in (Acción de Desarrollo Nacional) Mixco Belediye Başkan adayı olarak politikaya girişiyle eş zamanlı. Gazete Guatemala’da “Moralejas” isimli televizyon programıyla tanınan yazar, komedyen ve iş adamının uluslararası arenada ilgi çekmek için isim değişikliği yaptığını öne sürüyor. Tıpkı 1974’de ABD başkanlığına adaylığını ilan eden Jimmy Carter gibi. Prensa Libre, o zaman Carter için memleketi Georgia’nın Constitution gazetesi bile okurlarına “Jimmy who is running for what!?” sorusunu yöneltmemiş miydi diye soruyor. Guatemalı seçmen de “kim bu Jimmy, neye aday” diye sordu mu bilmem ama komedyen Jimmy Morales ‘in 2015’te devlet başkanı seçilmesinin de dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın yönettiği bir komedinin sonuncunda gerçekleştiğini anımsatmakta yarar var.
ABD’nin elini çekmediği bölge ve ülke
Guatemala aslında İspanyol İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazandığı 1821’den, özellikle Başkan Manuel Estrada Cabrera’nın Kuzey demiryolunun yapımı, bakımı ve işletme haklarını The Central American Improvement Comp’a verdiği 1901’den itibaren ABD’nin ekonomik kontrolüne girmiş bir ülke. 1904’te United Fruit Company’nin sahibi New York’lu Minor C. Keith ve Montreal’li William C Van Horn bu hakları 99 yıllığına devralmıştı.
ABD’nin Guatemala üzerindeki ekonomik temelli hakimiyeti aslında 17 Mayıs 2016’da yayımlanan “Monroe out, Obama in” başlıklı yazımda (https://serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/monroe-out-obama-in-687794) belirtmiş olduğum gibi, Başkan Theodore Roosevelt’in (1901-1909) Monroe Doktrini’nin yeni sürümü (Corollary to the Monroe Doctrine) olarak bilinen Big Stick politikasına uygundu. İspanya ile yaptığı 1898 savaşını kazanan ve aynı yıl imzalanan Paris Barış Antlaşması ile Kuba ve Puerto Rico’yu alan ABD, Roosevelt’in “elinde bir sopa tut ama tatlı konuş” söylemiyle hayata geçirdiği Big Stick politikasıyla bölgeyi fiilen işgal etmekteydi. Bölgenin işgali Amerikan ekonomik çıkarlarına paralel olarak yürütüldüğü için tarihte Muz Savaşları (Banana Wars) olarak adlandırılıyor.
Muz Savaşları denince akla gelen ilk isim olan General Smedley Butler 1935’te yayımladığı “War is a racket” (savaş dolandırıcılıktır) başlıklı kitabında bu savaşlarda Amerikan silahlı kuvvetlerin Wall Street’in çıkarları için kullanıldığını ayrıntılarıyla aktarıyordu. Öyle ki Başkan William Howard Taft döneminde (1909-13) Amerikan dış politikası için “Dolar diplomasisi” (dollar diplomacy) terimi kullanılıyordu. “Barışçıl ve ekonomik” dolayısıyla yumuşak güce (soft power) dayalı bir politika olarak tanımlanıyordu belki ama bölgede silahlı kuvvetlerin, özellikle United States Marine Corps’un (USMC) desteğiyle uygulanıyordu.
İşte Guatemala Amerikan siyasi ve ekonomik vesayetini iliklerine kadar hisseden bu bölgenin bir ülkesi. Halkının yüzde 45’inin Katolik, 42’sinin (hayli yüksek bir oran) Evanjelik olduğu, anayasasına göre laik olan bu küçük ülke, yakın siyasi tarihinde, CIA destekli askeri darbeleri yaşamış bulunuyor. Bunlardan ilki, 1954 yılında demokratik olarak seçilmiş Başkan Jacobo Arbenz Guzmán’a karşı yapılmış olan darbe. Gerekçe, Başkan’ın yaptığı toprak reformunun United Fruit Company’nin çıkarlarına aykırı olması. CIA elbette bu gerekçeden değil, ülkenin Sovyet etkisine girdiğinden, Jacobo Arbenz ’in aslında bir komünist olduğundan söz ediyor. Ayrıntılara girmeden belirtmek gerekirse, CIA darbeyi ordudan atılan Albay Carlos Castillo Armas komutasında oluşturduğu ve özel olarak silahlandırdığı sözde “kurtuluş ordusuna” yaptırıyor.
Guatemala küçük ama yakın siyasi geçmişi köşe yazılarına sığamayacak kadar yoğun askeri müdahalelere sahne olmuş bir ülke. 1963’te arkasında Washington’un olduğu bir askeri darbe daha yaşıyor. General Alfredo Enrique Peralta, General Ydígoras Fuentes’i deviriyor. 1982 ve 1983’te iki askeri darbe daha gerçekleşiyor. Özetle 1954’den 1986’ya kadar gerçekleşen tüm askeri darbelere ve iktidarda kalan tüm askeri hükümetlere Washington fiilen destek veriyor. http://www.bbc.com/mundo/noticias/2015/09/150831_guatemala_estados_unidos_corrupcion_cicig_ab)
Morales beyaz eldivenli darbeyle mi iktidar oldu?
Jimmy Morales, ikinci turu 25 Ekim 2015’te yapılan seçimlerde Sandra Torres’e fark atarak (yüzde 35’5’a karşı 65.5) Başkan seçildi. Ama selefi, ülkenin demokratik olarak seçilmiş ilk asker kökenli Başkanı olarak tarihe geçen Otto Pérez Molina kendi dönemini tamamlayamadı. Ayrı bir yazı konusu olduğu için özetle belirtmek gerekirse, yardımcısı Roxana Baldetti’nin bir gümrük yolsuzluğundan (caso La Línea) sorumlu tutulması üzerine Kongre tarafından dokunulmazlığının kaldırmasının ardından istifa etti. Brezilya’da Dilma Rousseff’in başına gelene benzer bir durum kısacası.
Yolsuzluk suçlamasını Guatemala’da BM’nin desteğiyle kurulmuş bağımsız bir organ olan Uluslararası Cezasızlıkla Mücadele Komisyonu CICIG (Comisión Internacional contra la Impunidad en Guatemala) yapmıştı. BBC’nin yukarıda linkini verdiğim 3 Eylül 2015 tarihli haberinde de yer aldığı gibi, Biden CICIG’in görev süresinin uzatılması için Guatemala’ya sürekli baskı yapıyor ve ABD Kongresi’nin bölgeye yönelik yardım paketinin akıbetini bu konuya bağlıyordu.
ABD Dışişleri Bakanlığı Pérez Molina’ya yönelik suçlamalarla ilgili açıklamasında, ülkesinin bağımsız, tarafsız yasal süreçleri desteklediğini vurgulamıştı. Açıklamada ayrıca CICIG’in Guatemala’da hukuk devletinin geliştirilmesinde hükümetin ve halkın ortağı olduğunun altı çizilmişti.
Yardımcısı Baldetti ile birlikte tutuklu yargılanan Pérez Molina ise 14 Haziran 2016’da medyaya yansıyan beyanında ABD’yi Guatemala’da darbe yapmakla suçladı. Bu elbette bu kez askeri değil beyaz eldivenli bir darbeydi. Eski Devlet Başkanı “beyaz eldivenli” yerine “yumuşak” (blando) sıfatını yeğledi ve Guatemala’daki ABD Büyükelçiliği’ni sosyal medya manipülasyonuyla bu konuyu aleyhine alabildiğine körüklemekle suçladı. (https://www.informador.mx/Internacional/Perez-Molina-acusa-a-EU-de-golpe-de-Estado-en-Guatemala-20160614-0105.html)
Washington’un bölgede bugüne kadar yaptıkları Pérez Molina’nın haklılığı bakımından somut bir gösterge olabilir. Ama Jimmy Morales’in dokunulmazlığının da geçen Aralık’ta CICIG’in talebiyle Pérez Molina’nınki gibi Kongre’nin gündemine getirildiği göz önüne alındığında ABD’nin bu konuda hâlâ tatmin olmadığı anlaşılıyor. Gerçi konuya ilişkin oylamada 158 üyeli Guatemala Kongresi’nden aleyhine sadece 25 oy çıktı ve Morales biraz olsun nefes aldı ama bu belki de kendisine yapılan ne için olduğunu bilmediğimiz bir uyarıydı.
Yukarıda özetle aktardıklarımdan da görüleceği üzere, Guatemala Washington’un vesayeti altında bir ülke. Başının üzerinde dokunulmazlık sopasının gezdirildiği bugünkü Devlet Başkanı Jimmy Morales, isim değiştirmesinden anlaşılacağı gibi, Amerikan kültürüne yatkın bir Başkan. Ayrıca Evanjelik bir aileden geldiği, ilk ve orta eğitimini Latin Amerika Evanjelik Enstitüsü IEAL’de yapmış olduğu dikkate alınırsa, Trump yönetiminin kulağına fısıldaması ile komedisini bu kez televizyon kanalında değil uluslararası alanda oynaması anlaşılabilir. Guatemala’nın BM Genel Kurulu’ndaki Kudüs oylamasında ABD ve İsrail’in safında yer alması ve Washington’un ardından Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyacağını açıklayan ilk ülke olması çok da şaşırtıcı değil kısacası.