Hadi bilinen bir ifadeyle başlayalım söze. Türkiye 2002 yılından bu yana köklü ekonomik, sosyal ve siyasi değişimlere sahne oldu. Bu, aslında eski yapıya ve iktidar biçimlerine yeni güç odakları ve alanlarının eklenmesi demekti. Ben son on-on beş yıla özgü yeni konumlanmaları, yani piramidin tepesinde durma mücadelesi veren güç odaklarını, aşağı yukarı ve kabaca dört büyük grup olarak görüyorum. Bu şemaya göre alt çemberlerde, kuşaklarda yer alanların konumunu ve durumunu anlamak sanırım mümkün olacak. Bu yazı şimdilik en üsttekilerle ilgili. Anlamaya çalıştığım söz konusu konumlar, 15 Temmuz sonrası daha bir görünür ve açık seçik hale geldi sayılır.
Siyasi ve/ya ekonomik güç piramidinin en tepesinde dört ayrı güç alanı var. İlki ve fazla değişmeyeni, laik/seküler kesimler olarak da adlandırılan kentli “beyaz Türk” orta sınıf ve üst sosyo-ekonomik sınıfların temsil edildiği güç alanı. Bu alanın yaşı Cumhuriyet’le eşit. Devletin bir zamanlar kalkınma amacıyla desteklediği kentli büyük burjuvazinin ekonomi ve piyasa üzerindeki; bunlara bağlı olarak da medya ve siyaset alanlarındaki tekeliyle, onları ideolojik açıdan destekleyen kentli orta sınıflardan oluşuyor. Dünya görüşü Kemalizmle sınırlı, demokrasiyi sadece kendine demokrasi olarak görme lüksünü bugüne değin tepe tepe kullanmış ayrıcalıklı kesimlerden oluşan bir ağ bu.
İkinci büyük grup, Anadolu’nun uzun yıllar büyümesi engellenmiş kent ve kasabalarından 2002’den bu yana âdetâ duvarları ve önyargıları yıkarak ortaya çıkan yeni muhafazakâr zenginler ve çevrelerindeki alan. Bunlar, yukarda sözünü ettiğim birinci grubun hegemonyasını kırıp kendilerine yer açan yepyeni bir oluşum. 2002’den beri olan biten de zaten bu “yer açma”dan ibaret. Bu ikinci grup tüm sınıfları enlemesine kesiyor. Siyasetteki başarılarıyla bir şekilde yoksulların, kendini ezik hissedenlerin de bağlandığı, kendini içinde hissettiği, alışıldık herhangi bir toplumsal analize/yapısal çözümlemeye fazlaca uymayan, kendine özgü bir güç alanı. Artık iktidarı paylaşan, hem de en üst düzeyinde yer alan nur topu gibi muhafazakâr bir kesimimiz var. 2002’den beri biriktirdikleri güç, onları kentlere ve kamusal alana taşıdı ve böylece görünür kıldı. Laik kesimlerden farkı, yeni oluşu, doğası gereği belirgin bir iç devinime sahip olması. Demokrasi ve özgürlükler açısından düz veya ters her yöne gidebilen, fazla oturmamış, dolayısıyla değişken bir kesimden söz ediyorum.
Ben, çoğu düşünce insanı ve siyasetçinin iddia ettiği gibi muhafazakârlığın son yıllarda arttığı düşüncesinde değilim. Muhafazakârlığın tam da bu değişimle görünür hale geldiği, kamusallaştığı fikrindeyim. Görünmeyen ve bastırılanların görünür hale gelmesi, mutlak nicel boyutlarının arttığı anlamına gelmez. Kadınların örtünmesi açısından da benzer bir saptama yıllardır söz konusu.
Üçüncü ve dördüncüler ilk ikisinden geçicilik, ekonomik sınıflara dayanmama, ideolojik katılık ve kendilerini destekleyen dar bir kesimin aşırı bağlılığıyla ayrılan, bu özellikleriyle tanımlanabilecek güç alanları. Tarihsel olarak aşağı yukarı aynı sıralarda ortaya çıkıp bugüne değin güç biriktirerek gelen PKK’dan ve Cemaat’ten söz ediyorum. Şiddet kullanımları öncekilere göre daha açık, çünkü toplumda tam yer edinememiş, ekonomik temeli zayıf güçler. Dolayısıyla öncekilere göre biraz daha suni, geçici, dönemsel olmakla malûller; bu nedenle de daha saldırgan bir yol ve politika izliyorlar. Ayrıca zafiyetleri onları başka her türlü güç odağıyla ittifak yapabilir olmaya zorluyor.
2010’lu yıllarda, somut olarak 15 Temmuz 2015’e değin bu dört gücün birbiriyle kıyasıya iktidar mücadelesi yapmasına tanık olduk. Zaman zaman birbirine geçişler ve ittifaklar olsa da esas olarak kıyıcı, yıkıcı, kırımcı bir iktidar savaşı sürüp gitti.
15 Temmuz, söz konusu güçleri yeniden masaya oturup nasıl ilerleyeceklerini düşünmeye zorladı. Bu noktada yeni bir dizi ayırım yarattı. İşte karmaşa da bu ayırımda başlıyor. Hangi güç odakları birleşti, hangileri uzlaşmaz karşıtlar haline geldi, sanıldığı gibi tüm güç muhafazakâr kesimde mi yığıldı — bu sorunların cevabını hemen vermek kolay değil. Ancak görünenlere bakıp bazı tahminlemeler yapabiliriz.
Bir alt halkada, üsttekilere zaman zaman bağımlı, bazen bağımsız daha küçük güç alanları var. Burada Aleviler, liberaller, sosyalistler, demokratlar, kadın hareketi, eşcinsel hareket vb grup ve çevreler yer alıyor.
Tahminlemeler bir sonraki yazıya kaldı.