Meclis hükümeti sisteminin öngörüldüğü 1921 Anayasası dönemi dışında, 1924, 1961 ve 1982 anayasaları uyarınca parlamenter sistemle yönetilen Türkiye Cumhuriyeti devleti, 16 Nisan 2017 tarihli halk oylamasında yüzde 51,41 oranıyla kabul edilen anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişi öngören anayasa değişikliği, Recep Tayyip Erdoğan’ın 24 Haziran 2018 tarihinde düzenlenen seçimlerde yüzde 52,59 oy oranıyla ilk turda cumhurbaşkanı seçilmesi ve 9 Temmuz 2018 günü Mecliste yemin edip resmen göreve başlamasıyla birlikte yürürlüğe girdi.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi 9 Temmuz 2018 tarihinden itibaren özellikle siyasal muhalefet tarafından ciddi bir şekilde eleştirildi ve yaşanan ekonomik, siyasi sıkıntıların sebebi olarak gösterildi. Muhalefet partileri sıklıkla 2023 seçimlerini kazanmaları durumunda mevcut hükümet sistemini değiştireceklerini belirtti. Fakat özellikle bir kesimin istikrarsız ve güçsüz koalisyonlara sebep olduğu gerekçesiyle karşı çıktığı 2018 öncesi parlamenter sisteme geri dönüş eleştirisi karşısında muhalefet temsilcileri eski sisteme geri dönülmeyeceğini ve “Güçlendirilmiş/İyileştirilmiş Parlamenter Sistem” adında, hükümet istikrarını önceleyen bir sistemin benimseneceğini belirtti.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ile ilgili ilk siyasi parti önerisi, Prof. Dr. Ergun Özbudun ve Prof. Dr. Serap Yazıcı’nın birlikte hazırladığı “Siyasal Sistemde Gelecek Modeli: Tam Demokrasi için Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adını taşıyan bir rapor ile Kasım 2020’de Gelecek Partisi tarafından kamuoyuna sunuldu.
26 Mayıs 2021’de ise İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi önerisini açıkladı.
Son olarak, DEVA Partisi, 4 Ekim 2021’de “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Önerisi” başlığı altında kendi hükümet sistemi önerisini açıkladı.
Siyasi partilerin önerileri dışında, onlardan daha detaylı Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ve anayasal mekanizma önerileri getiren çalışmalar da oldu. Bunların arasında, İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü’nün Aralık 2020’de açıkladığı, Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz ve Dr. Berk Esen tarafından hazırlanan “Türkiye için Yeni Bir Hükümet Sistemi: Hükümet Sistemi Kaynaklı Sorunlar ve Çözüm Önerileri” adlı politika raporu ve Prof. Dr. Ekrem Ali Akartürk ile Doç. Dr. Tevfik Sönmez Küçük tarafından yazılan Şubat 2021 tarihli “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adlı kitap çalışmasını sayabiliriz.
Muhalefet partileri, güçlendirilmiş parlamenter sistem önerilerini ayrı ayrı açıklarken bir yandan da CHP, İYİ Parti, DEVA, Gelecek, Saadet ve Demokrat Parti temsilcileri belirli aralıklarla toplanmaya, hükümet değişikliği hakkında ortak bir metin önerisi hazırlamaya başladı. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, DEVA Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp ve Saadet Partisi Seçim İşleri Başkanı Bülent Kaya, üçüncü toplantılarını TBMM’de gerçekleştirdi ve bağımsız Cumhurbaşkanı, güçlü bir yasama organının gibi ortak ilkeler etrafında uzlaşma konusunda müzakere sürecini devam ettirme kararı aldılar.
Bu birlikteliğin amacı, özellikle 2023 seçimlerin öncesinde 6 parti liderinin de ortak bir anayasa önerisi ile halkın önüne birlikte çıkması ve ülkede yaşanan sorunların muhalefet nezdinde temel kaynağı olan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin nasıl değiştirileceği konusunda topluma bir güven verilmesi olarak değerlendiriliyor.
Altı partinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem üzerindeki müzakere sürecini yakından takip etmek ve sonuçları öngörebilmek amacıyla hazırladığım bu yazı dizisinde öncelikle Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem tanımı hakkında bir değerlendirme yapacağım. İlerleyen yazılarda ise önerileri kamuoyuna açıklanmış üç partinin savunduğu anayasal mekanizma önerileri arasındaki temel-önemli farklılıkları ve benzerlikleri cumhurbaşkanlığı makamı, yasama organı ve yargı gibi konu başlıkları altında irdeleyeceğim.
“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” ne demek?
Parlamenter sistem, siyaset bilimci Arend Lijphart’a göre aşağıdaki üç temel özelliği bulunduran bir hükümet sistemidir:
- Hükümetin yasamaya karşı siyasi sorumluluğa sahip olması ve yasamanın hükümeti gensoru oylaması benzeri mekanizmalarla düşürebilmesi;
- Hükümetin başında bulunan başbakanın halk oyuyla değil, yasama organı tarafından seçilmesi;
- Yürütme erkinin kabine tarafından kolektif bir şekilde kullanılması, yürütme erkinin tek bir kişiye devredilmemesi.
Siyasette son yıllarda oldukça sık kullanılan güçlendirilmiş veya iyileştirilmiş parlamenter sistem kavramının hukuki temeli ise, ilk kez siyaset bilimci Boris Mirkine-Guetzevitch tarafından kullanılan rasyonelleştirilmiş parlamenter sistem kavramıdır. Rasyonelleştirilmiş parlamenter sistem kavramı, Jean Gicquel, Evgeni Tanchev, Kemal Gözler, Erdoğan Teziç gibi hukukçuların eserlerinde de karşılık bulmuş ve genel olarak parlamenter sistemin temel özelliklerinin korunması suretiyle hükümet istikrarını ve etkinliğini arttırmak amacıyla anayasa belirli mekanizmaların eklenmesi olarak tanımlanmıştır. Hükümetin kurulmasının kolaylaştırılması, düşürülmesinin zorlaştırılması veya hükümetin yasama organına karşı belirli yetkilerinin arttırılması gibi hususlar da bir parlamenter sistemi rasyonelleştiren ve istikrarını güçlendirmek amacıyla sisteme eklenen mekanizmalar olarak değerlendirilmiştir.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem kavramı siyasi partiler tarafından sadece istikrarı sağlayacak mekanizmalarla parlamenter sistemi rasyonelleştiren bir sistem anlamında değil, aynı zamanda temel insan hak ve özgürlüklerinin korunduğu, yargı bağımsızlığının sağlandığı ve demokratik hukuk devleti niteliğinin pekiştirildiği bir düzeni ortaya koyan mekanizmalara sahip bir parlamenter sistem olarak kullanılmaktadır.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, Türkiye örneğinde yürütmenin meclise karşı sorumlu olduğu (başbakan ve kabinesinin güvenoyu ile meclis tarafından seçildiği, gensoru ile meclis tarafından görevden alınabildiği); cumhurbaşkanının mevcut geniş yetkilere sahip olmadığı (ikili yürütmenin bir parçası olan sembolik bir devlet başkanı olduğu); yürütme erkinin kabine tarafından kolektif bir şekilde kullanıldığı fakat aynı zamanda hükümet istikrarı ve demokratik bir hukuk devleti özelliklerini pekiştiren çeşitli mekanizmaları içinde barındırdığı bir parlamenter sistem türü olarak şekillenmiştir.
Partilerin “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” tanımları
Siyasi partilerin metinlerindeki sistem önerileri genel olarak değerlendirildiği zaman oldukça benzer bir güçlendirilmiş parlamenter sistem anlatısı ve tanımı ortaya çıkmaktadır.
Gelecek Partisi önerisi genel olarak değerlendirildiği zaman, karşımıza klasik parlamenter sistemin temel anayasal unsurlarının korunduğu; yasama ve yürütme organları arasında yumuşak ve dengeli bir kuvvetler ayrılığının bulunduğu; yürütmenin tarafsız ve sembolik bir devlet başkanı ve bakanlar kurulundan oluşan ikili bir yapıya sahip olduğu; sembolik devlet başkanı olan cumhurbaşkanının yetkilerin kısıtlandığı böylelikle yürütme içindeki çatışmaların engellendiği; istikrarlı bir hükümetin ortaya çıkması için yürütmenin, denge ve denetleme mekanizmalarının sağlıklı ve demokratik bir şekilde işlemesi için kurucu güvensizlik oyu gibi mekanizmalarla güçlendirildiği bir parlamenter sistem çıkmaktadır.
İYİ Parti’nin çalışmasına göre ise iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem, karar alma süreçlerinde yaşanan tıkanmaların siyasi krizlere dönüşmesini engelleyen; bu krizlerin aşılmasına yönelik çeşitli formüller içeren; denge ve denetleme araçlarının tesis edildiği ve kuvvetler ayrılığının pekiştirildiği demokratik hukuk devletini önceleyen bir parlamenter sistemdir.
DEVA Partisi’nin önerisine göre de güçlendirilmiş parlamenter sistem, Cumhurbaşkanı’nı tarafsız ve sembolik yetkileri olan bir makam olarak düzenleyecek, yürütmeye ilişkin icrai yetkilerin bakanlar kurulunda olduğu, istikrarlı ve hukukla bağlı bir hükümet sistemidir.
Partiler, ilerleyen yazılarda irdeleneceği üzere belirli anayasal mekanizmalarda farklı öneriler getirmelerine rağmen mevcut geniş yetkilerden arındırılmış Cumhurbaşkanı’nın sembolik bir devlet başkanı olduğu; başbakan ve kabinesinin kolektif bir şekilde yürütme erkini kullandığı ve yasamaya karşı siyasi açıdan sorumlu olduğu; hükümet istikrarının sağlanması için kurucu güvensizlik oyu gibi mekanizmalar ile sistemin rasyonelleştirildiği, bir yandan da temel hak ve özgürlüklerin korunması rejiminin ve demokratik hukuk devleti özelliklerinin pekiştirildiği ortak bir güçlendirilmiş parlamenter sistemi önerisi tanımlamaktadır.
Her şey tamam mı?
Muhalefet partilerinin aynı sistem tanımı üzerinde uzlaşması hem anayasa yapım sürecine hâkim olacak ilkeler hem de yeni anayasanın olası hükümleri üzerinde bir birlikteliğin sağlanması açısından oldukça önemli bir husus, fakat muhalefet partilerinin ileri sürdükleri öneriler arasında çok da büyük çaplı olmayan farklılıklar dikkate alındığı zaman cumhurbaşkanının seçim usulü, görev süresi, yürütme ve yasama yetkileri gibi konularda henüz bir birliktelik yok. Bu yazı dizisinde özellikle önerilerin detaylarına inerek bu farklılık ve benzerlikleri irdeleyeceğim ve böylece önümüzdeki günlerin gündemi olacak olan bu uzlaşma sürecini özellikle hukukçu olmayan okurlar için daha anlaşılır kılmaya çalışacağım.