Ana SayfaYazarlarGüney Kürdistan’da neler oluyor?

Güney Kürdistan’da neler oluyor?

 

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Süleymaniye kentinde 18 Aralık günü sokağa çıkan bir grup öğretmen, maaşlarının ödenmemesini protesto etti. Kısa sürede diğer kamu görevlileri ile vatandaşlar da katılınca, gösteri büyüyerek on binlerce kişiye ulaştı. KDP ofislerini ateşe veren protestocular, “artık yeter” sloganları atarak maaşlarının ödenmesini, yolsuzluk yapanlardan hesap sorulmasını istedi. Aynı gün Halepçe, Çemçemal, Kelar, Ranya ve Seyid Sadık gibi ilçelerde meydanlara çıkan gruplar da hükümet aleyhine gösteriler yaptı. Ertesi gün eylemler dalga dalga yayılmaya devam etti. Halepçe, Kerkük, Ranya ve Hewler’de meydanlara çıkan on binlerce kişi, “Yıkılsın iktidar… Hükümet istifa… 26 yıllık hükümdarlığa son” sloganları attı; KDP, YNK, Goran ve İslami Birlik Partisi bürolarını ateşe verdi.  

 

Eylemler aralıksız tam beş gün devam etti (hâlâ da sürüyor, ancak ilk beş günün temposu ve yoğunluğu yok). KDP ve YNK, gösterilerde “dış parmak” olduğunu iddia etti, eylemlere sert müdahalede bulundu, yoğun gözaltılara girişti. Süleymaniye merkezli yayın yapan NRT TV binası, güvenlik güçleri tarafından basılarak birçok çalışanı gözaltına alındı. Hewler’de Yolsuzluğa Dur De Derneği izin belgesi olmadığı gerekçesiyle kapatıldı.

 

Şimdiye kadar toplam yedi kişi yaşamını yitirdi, 100’ü aşkın da yaralı var.  Değişim Hareketi (Goran) ile Kürdistan İslami Topluluk Partisi (Komel) hükümetten çekilme kararı aldı.

 

Halk neden sokağa çıkıyor?

 

Pek çok Kürt aydını Güney Kürdistan’da vuku bulan eylemleri raperin (ayaklanma) olarak tanımlıyor ve protestoların doğasını anlamaya çalışıyor. Herkes, gösterileri ekonomik kaynak yetersizliğinin ateşlediği konusunda hemfikir. 1.4 milyon olduğu ifade edilen memurların maaşları iki aydır ödenmiyor. Bu durum ekonomik sıkıntı içinde olan “maaşlı kesimi” sokağa çıkarmış görünüyor.

 

Memurların dışında kalan toplumsal kesimleri sokağa çıkaran saik ise, kötü yönetime ve yolsuzluk rejimine duyulan öfke. Ancak öfkenin kendisini ne şekilde ifade ettiğine gelince, iki önemli olgunun altını çizmemiz gerekiyor. İlki: Güney Kürdistan’da günlerdir vuku bulan protestolar, örgütlü bir iradenin yarattığı ve oluşturduğu eylemler değil. Ortada, gösterileri koordine eden bir özne yok. İkincisi: Gösteriler şu ana kadar Talabani’lerin alanı olarak bilinen Soran bölgesi ile sınırlı kaldı. Henüz Barzani’lerin alanı olarak bilinen Bexdinan bölgesine sıçramış değil.

 

Gösterilerin bu yönlerine vurgu yapan bazı Kürt aydınları, protestoları bir halk isyanından ziyade bir sosyal huzursuzluk olarak tanımlıyor. Bu tezi savunanlar “eski politik kurumlaşma ve siyasal yapıların toplumun gerisinde kaldığı” uyarısını yapıyor.  Bunun da anti-demokratik bir yönetim anlayışına ve gelir dağılımındaki dengesizliğe yol açtığını; aile ve aşiret yönetimlerinden duyulan rahatsızlığı körüklediğini ifade ediyor.

 

Meseleye protestoların sosyolojisini anlamak yerine daha farklı bakanlar da var. YNK ve KDP’nin yanı sıra, bu örgütlere yakın pek çok aydın da, ayaklanmaların arkasında bölge ülkelerinin olduğu tezini işliyor. Özellikle Türkiye’nin ismi öne çıkıyor. Bu propagandanın başını ise Al-Monitor isimli internet sitesi çekiyor.

 

PKK nasıl bakıyor?

 

PKK de gelişmeleri yakından izliyor. KCK Yürütme Konseyi, 21 Aralık’ta yazılı bir açıklama yaparak gösterileri değerlendirdi. Halkın ayağa kalkmasını olumlu gören KCK, “Başure [Güney] Kürdistan demokratikleşmiş olsaydı ekonomik sorunlar ortaya çıkmayacaktı” tezini savundu. KCK, Başure Kürdistan’da siyaset krizi olduğunu, krizin de ancak demokratikleşilerek aşılacağını, bu yüzden geniş kesimlerin içinde yer alacağı bir demokrasi hareketi ve demokratik program oluşturulmasını istedi; halka da şiddetten uzak durmalarını tavsiye etti.

 

KCK’nın gösterileri istismar ettiğini söyleyebiliriz. KCK açısından asıl amaç, mevcut huzursuzluğu kendi açısından siyasi bir avantaja dönüştürebilmek. Bunun için KCK gösterileri “tüm Güney Kürtleri isyanda” havasında ele alıyor. Oysa yukarıda da belirttiğim gibi Barzani bölgesi protestoculara katılmış değil. KCK demokratikleşme şablonu dışında bir çözüm de önermiyor. Güney Kürdistan’da yaşanan problem “kendi kendine yetmeyen, memurlara maaş dahi bulamayan” bir yoksunluk sorunu iken, meselenin sadece demokratikleşmeyle çözüleceğini savunmak, KCK’nın toplumsal realiteleri ne kadar görebildiği sorusunu akla getiriyor.

 

Protestolar Güney Kürdistan’da bütün taşları yerinden oynatabilir mi? Barzani bölgesine sıçrarsa, evet, oynatabilir. Sıçrama ihtimali var mı? Evet, o ihtimal de var. Çünkü Barzani bölgesinde de halk açısından ekonomik sıkıntılar artık dayanılabilir değil. Eğer halkta “ekonomik sıkıntıları kötü yönetim doğurdu” algısı gelişir ve büyürse, özelde Barzani ailesi, genelde KDP için zor günler kapıyı çalabilir.

 

O yüzden Barzani ailesinin, artık Mesut Barzani’nin oğlu Mensur Barzani’nin etkisinde kalmaktan çıkarak, süratle Türkiye ile yeni bir yol haritası belirlemesi gerekiyor. Zira bakmasını bilen görebiliyor: Barzani bölgesinde dipte derin bir huzursuzluk, üstte ise dibi görmeyen mutlu bir sükûnet hüküm sürüyor.

 

- Advertisment -