Bugünlerde dünyanın dikkati Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi’nin yapmayı kararlaştırdığı bağımsızlık referandumuna yoğunlaşmış durumda.
Herkes nefesini tutmuş, referandumun yapılıp yapılmayacağını, şayet yapılırsa şiddetle itiraz eden ülkelerin neler yapabileceğini tahmin etmeye çalışıyor. Ortalıkta, referandumun yapılması halinde bölgeyi nasıl bir zincirleme felâketin ve kaosun beklediğine dair senaryolardan geçilmiyor.
Gözler Kuzey Irak’ta
Önceleri meseleye epey serinkanlı yaklaştığını gördüğümüz ve düşündüğümüz Türkiye, oluşan havaya kendini kaptırıp giderek sertleşti; alacağı izlenimini verdiği aşırı tedbirlerle, bölgedeki yegane iyi ilişkisini de muhtemelen epey uzun bir süre için yitirmenin eşiğine geldi.
Muhtelif yöneticilerin ağzından gerekçe olarak Irak’ın toprak bütünlüğü(?), bölgenin istikrarı (!), Lozan ve Ankara antlaşmalarından doğan haklar, sınırın değişmesi, büyük bir Kürt nüfusa sahip olmaktan dolayı Türkiye için oluşan tehdit… sayılıp dökülüyor.
Bu gerekçelerin her birinin hayli tartışma kaldıracağı âşikâr.
Türkiye için bölge Kürtleriyle tarihin yüklerinden kurtulmuş ve geleceğe dönük ilişkiler geliştirmek hem gerçekçi, hem de ülkenin bölgedeki konumunu güçlendiren bir yönelim olur/du.
Bu referandum gerçekleşse de gerçekleşmese de, etkileriyle uzun süre konuşulacağı ve bölgemizde bir türlü çözüme kavuşmayan Kürt sorununun, ilgili bütün ülkeleri etkilemeye devam edeceği ortada.
Hamas’tan ikinci hamle
Öte yandan, Ortadoğu’da yaşanan başka dikkat çekici gelişmeler de var.
Filistin dâvâsının tartışmalı örgütü, İslami Direniş Hareketi Hamas, Filistin sorununun seyrini değiştirebilecek ve önemli sonuçlara yol açabilecek yeni bir hamle daha yaptı.
Filistin Kurtuluş Örgütü’nün ve Mahmud Abbas’ın isteğini dikkate alarak, Gazze’de hükümet işlerini yürütmek üzere geçen Mart ayında kurduğu İdari İşler Komitesi’ni feshetti. Gazze’deki bütün yetkiyi Abbas yönetimindeki Filistin Ulusal Uzlaşı Hükümeti’ne devretmeye ve bölgede seçime gitmeye hazır olduğunu açıkladı.
El Fetih ve Filistin Yönetimini’nin lideri Mahmut Abbas, daha önceleri Hamas’a yaptığı pek çok çağrıda, “Gazze'deki İdari Komite'nin koşulsuz feshini, Filistin Hükümeti’nin o bölgede etkin hale gelmesini ve seçimlere gidilmesini” istemişti.
Bu çağrıyı dikkate alan Hamas, Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniyye’nin öncülüğündeki güçlü bir heyeti istişarede bulunmak, ilişkileri düzeltmek, devreye girmelerini istemek ve desteklerini almak üzere 9 Eylül 2017’de Mısır’ın başkenti Kahire’ye gönderdi.
Yapılan kritik görüşmenin ardından Hamas sözcüsü Hazım Kasım 13 Eylül 2017’de basına yaptığı açıklamada, “Filistin Yönetimi ve Fetih Hareketi’yle uzlaşmak için Kahire’de hemen masaya oturabileceklerini… Gazze’de kurulan İdari Komiteyi feshetmeye hazır olduklarını… Filistin Uzlaşı Hükümeti’nin Gazze’de yürütme görevini devralmasına yönelik her türlü kolaylığı göstermeye ve bölgede seçimlerin yapılmasına hazır olduklarını” duyurdu.
Bu ilk duyurunun üzerinden çok geçmeden, 18 Eylül’de Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniyye, Hazım Kasım’ın (şunlar şunlar olabilir kabilinden) söylediklerini kesin kararlara dönüştürdüklerini açıkladı. İdari Komite’yi feshettiklerini, Gazze’nin idari yönetimini uluslararası kabul gören Filistin Hükümeti’ne devredebileceklerini ve bölgede seçime gidebileceklerini bildirdi. Hamas’ın 1 Mayıs deklarasyonuyla başlattığı değişimi sürdürmekte, uygulanan ambargoyu kırmakta ve meşruiyet sorununu çözmekte kararlı olduklarını gösteren ikinci hamleyi yaptı.
Meşruiyet kazanmak kolay değil!
Bilindiği gibi başlangıçta ve uzun süre Hamas kendini Müslüman Kardeşler örgütlenmesi içerisinde tanımlıyor, Filistin Kurtuluş Örgütü şemsiyesinin ise dışında duruyordu. İsrail’e ve Yahudilere bakışı, silahlı mücadelede ısrarı ve şiddet yanlılığı genellikle eleştiri alıyordu. Hakimiyet kurduğu Gazze’de oluşturduğu yönetim yapıları ve tarzı Filistin Yönetimince tanınmıyordu. İran, Türkiye ve Katar’la sürdürdüğü yakın ilişkilere çoğu Sünni Arap ülkeleri ve Batılı devletler kuşkuyla bakıyordu. Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri gibi Sünni Arap yönetimleriyle derinleşen uyuşmazlık ve anlaşmazlıkları vardı. ABD ve Batı ülkeleri açısından varlığı ve meşruiyeti uzun süredir kabul edilmiyor; bir tür “sorun” ve bir terör odağı olarak görülmesi, dışlanması ve tecrit edilmesine yol açıyordu. Son Katar krizinin doğmasının da sebepleri arasında gösteriliyordu.
Hatırlanacağı gibi, 1 Mayıs 2017’de Katar’ın başkenti Doha’da Meşal’in deklare ettiği yeni politik belge ve ardından İsmail Haniyye’nin Siyasal Büro Başkanlığı’na getirilmesi ise Hamas’ın yukarıda sıralanan durumu değiştirmek üzere ortaya koyduğu ilk ve önemli bir hamleydi (Bunu Serbestiyet’te yayınlanan 23 Mayıs 2017 tarihli ‘Hamas’ın Meşruiyet Arayışı’ başlıklı yazımda etraflıca ele almıştım).
Gazze yıllardır İsrail ve Mısır’dan kaynaklanan yaptırımlara muhatap oluyordu. İsrail’in muhtelif zamanlarda yaptığı saldırılar bölgede yaşama şartlarını yıkıma uğrattı ve alt yapıyı çökertti. Bölge ağır yara aldı.
Buna ilaveten, Hamas’ın Gazze’de yürütme organı olarak kurduğu İdari Komiteyi tanımayı kabul etmeyen Abbas yönetiminin bölgedeki memurların maaşlarını ödemeyi reddetmesi ve elektrik kısıtlaması uygulayarak günde iki saatle sınırlaması halkın hayatını çok olumsuz etkiliyordu.
Mısır ve İsrail’in son yıllarda Gazze’ye uyguladığı ağır abluka ve ambargo zaten katlanılmaz durumdaydı.
Tavırlar değişiyor
Hamas’ın önceki adımı büyük yankı uyandırmasına rağmen, tereddütleri ve mesafeli duruşları tamamen bertaraf edememişti. Bu son hamleyi de şimdiden “geri adım” veya “mecburiyet” diye niteleyenler var. Dolayısıyla İsrail, ABD ve AB ülkeleri tarafından olumlu bulunsa bile, bunun açıkça beyan edilmesini beklemek gerçekçi olmayacaktır.
Türk Dışişleri Bakanlığı ise “Filistinliler arası uzlaşı bakımından önemli bir adım teşkil eden açıklamayı memnuniyetle karşılıyoruz” dedi: “Filistinli kardeşlerimizin birliğinin sağlanması yönünde ortaya çıkan bu fırsatın değerlendirilmesi için tüm ilgili taraflara çağrıda bulunuyoruz. Uzlaşı sürecinin ivedilikle sonuçlandırılması, iki devletli çözüm ve bölgenin istikrarı bakımından bir gereklilik arz etmektedir. Bölgede barış ve istikrarın sağlanmasına yönelik çabalarımız çerçevesinde Filistinliler arası uzlaşı sürecine desteğimiz devam edecektir.”
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, Filistin resmi ajansı WAFA’ya yaptığı aaçıklamada, “Hamas’ın İdari Komite’yi fesih kararından, Filistin Ulusal Uzlaşı Hükümeti’nin Gazze Şeridi’nde yürütme görevini devralacak olmasına ve bölgede seçimlerin yapılmasına olanak sağlanacağından duyduğu memnuniyeti” dile getirdi. Haberde Mahmut Abbas’ın yönetimiyle toplanarak konuyu takip edeceği de yer aldı.
Filistin’deki siyasi bölünmeye son vermek amacıyla kurulan komisyonda El Fetih heyetinin başkanı olarak yer alan Azzam el-Ahmed de Hamas’ın kararlarını olumlu karşıladığını, bunların Filistin’i güçlendireceğini belirtti.
Bundan sonra izlenecek yolla ilgili olarak da, öncelikle Hamas’la Fetih arasında ikili bir toplantı yapılacağını ilave etti. Sonrasında ise, 2011 tarihli Kahire Anlaşması’nın maddelerinin uygulanmaya başlaması için bütün Filistin örgütlerinin toplanacağını belirtti. Uzlaşı Hükümeti’nin önümüzdeki günlerde, Batı Şeriagibi Gazze’de de yürütme görevini üstleneceğini ifade etti.
Bir dönem kapanıyor
Bugünden öngörülemeyen bir engel çıkmadığı takdirde, Filistin’deki siyasi bölünmenin sona ermesi ve siyasi örgütler arasında diyalogun başlamasının önündeki engellerin aşılması mümkün görünüyor. Elbette her şey tam anlamıyla yoluna girmiş değil, ama önemli bir dönemecin dönüldüğü kabul edilmelidir.
Yine bu adımların Hamas’ın meşruiyet sorununu aşmasına yardımcı olacağı, Mısır’la ve diğer Arap ülkeleriyle ilişkilerinin belli bir düzeye çıkmasını sağlayacağı şimdiden anlaşılıyor.
Hamas’ın bu yeni hamlesinin yarattığı yeni durumun, Filistin halkının mücadelesinin geleceği bakımından büyük bir önemi ve değeri olduğunu düşünüyorum.
Ayrıca, Tunus’da Raşid Gannuşi liderliğindeki En Nahda örgütünün geçirdiği değişimi ve oynadığı toplumsal rolü dikkate alınca, bir zamanlar kendini Müslüman Kardeşler örgütünün bir parçası olarak tanımlayan ve halen de epey sorunlu bulunan Hamas’ın da şimdi İsmail Haniyye’nin yönetiminde geçirdiği değişimi ve Filistin sorununun çözümünde oynaması muhtemel yeni rolü pek yabana atmamak gerektiğini sanıyorum.