Ana SayfaYazarlarHangi normalleşme?

Hangi normalleşme?

Bu kültür bir sivil sorumluluk kültürü değil bir yaptırım kültürü ve toplumu. Neyi yapıp yapmayacağına kendi kafası ve idrakiyle değil, iktidarın koyduğu kurallara bakarak karar veriyor. O kadar ki, legalite ile realite arasında, ya da mevzuat ile hakikat arasından net bir ayırım yok insanların kafasında. Mevzuata bakıp hakikatın ne olduğuna (veya ne olması gerektiğine) karar veriyorlar.

[13 Haziran 2020] Koronavirüs salgınının neresindeyiz? Bu yazıdaki bütün verilerin kaynağı https://www.worldometers.info/coronavirus/. Önce bir bütün olarak dünyaya, sonra bazı ülke gruplarına bakıp nihayet Türkiye’ye değineceğim.

Aşağıdaki tablo son iki haftanın dünya genelini gösteriyor. Birkaç gün öncesine dönersek, 21-25 Mayıs arasında günlük yeni vaka sayısı 100-110,000 arasında, 26-27 Mayıs’ta 90,000’lerdeydi. Sonrasında yeni ve büyük bir hızlanma görülüyor. Özellikle 4-13 Haziran (bugün) arasındaki on günün sekizinde günlük artışın 120,000’in, altısında 130,000’in üzerinde olması dikkat çekiyor.

 Günlük vaka sayısıToplam vaka sayısıGünlük ölüm sayısıToplam ölüm sayısı
28 Mayıs104,7885,794,0005,215357,509
29 Mayıs116,2605,910,2604,608362,117
30 Mayıs125,0886,035,3484,810366,927
31 Mayıs126,4186,161,4964,091371,018
1 Haziran106,6506,268,1462,962373,980
2 Haziran105,3776,373,5233,604377,584
3 Haziran  79,7436,453,2664,911382,495
4 Haziran121,9116,575,1775,565388,060
5 Haziran130,1436,705,3205,204393,264
6 Haziran147,4986,852,8185,108398,282
7 Haziran130,9166,983,7344,001402,283
8 Haziran109,3877,093,1213,937406,220
9 Haziran108,3597,201,4802,572408,792
10 Haziran124,3597,325,8394,969413,761
11 Haziran135,4347,461,2735,311419,072
12 Haziran138,9927,599,6494,829423,901
13 Haziran142,4207,742,0694,461428,362

Gelelim ülke gruplarına. Aşağıdaki sıralama, Batı Avrupa dışındaki ülkelerin gene bugün (13 Haziran) itibariyle toplam vaka sayısına göre oluşturulmuş, yaklaşık 200 ülkeyi kapsayan Worldometer listesinin “ilk yirmi”sindeki yerini gösteriyor. Adlarından sonraki ilk sütun o ülkedeki toplam vaka sayısını, ikinci sütun ise toplam ölüm sayısını veriyor. Bu vaka ve ölüm sayıları her ülke tarafından Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO, DSÖ) bildirilen resmî rakamlar. Özellikle ölüm rakamlarının doğruluk düzeyini ayrıca tartışmıyoruz. Şu an için gerçeği yansıtsalar bile, sağlık sistemleri artan vaka sayılarına boğuldukça şimdi düşük gözüken bu ölüm sayılarının da yükselip 10,000 barajını aşması kaçınılmaz. Geçelim. Bu yazı ölçülerinde hepsini olduğu gibi kabul ediyor ve sadece yansıttıkları gelişmeyi masaya yatırıyoruz.

2. Brezilya                              829,902           41,901

3. Rusya                                 511,423             6,715

4. Hindistan                           309,603             8,890

8. Peru                                   220,749             6,308

10. İran                                  182,525             8,659

11. Türkiye                            175,218             4,778

12. Şili                                    160,846             2,870

14. Meksika                           139,196           16,448

15. Pakistan                           132,405             2,551

16. Suudi Arabistan              119,942                893

19. Bangladeş                          81,523             1,095              

20. Katar                                 76,588                  70

2020 Ocak-Nisan arasındaki ilk dört ay boyunca bu “ilk yirmi” (a) salgının çıkış noktası olan Çin’i ve yakın komşularını; (b) bir dizi Avrupa, özellikle de Batı Avrupa ülkesini kapsıyordu. Çünkü yukarıda başlık resmi yerindeki haritanın da gösterdiği gibi, mevcut ekonomik ilişkiler örüntüsü çerçevesinde salgın Çin’den ilk Avrupa’ya sıçramıştı. Bu yüzden, en tepede İtalya, İspanya, Fransa, Almanya, İngiltere vardı; onları Belçika, Hollanda, İsveç ve İsviçre izliyordu. Şimdi ise görüldüğü gibi çok farklı bir durum söz konusu. COVID-19’un ilk ve ağır vurduğu ülkelerden İngiltere şimdi 5., İspanya 6., İtalya 7., Fransa 13. sırada. Yukarıda saydıklarımdan son dördü, yani Belçika (22), İsveç (24), Hollanda (25) ve İsviçre (34) ise tümüyle ilk yirmiden düşmüş bulunuyor. Buna karşılık ilk yirmiden aşağıdaki 12’si artık Avrupa (ve ABD) dışından. Ocak-Nisan aylarındaki durumları itibariyle birçoğu çok aşağılardan geliyor ve hızla tırmanıyor. Nitekim Haziran sonu veya Temmuz başı itibariyle bileşimin daha da değişmesi; örneğin Şili, Meksika ve Pakistan’ın tırmanıp “ilk on”a girmesi kaçınılmaz gözüküyor.

Çünkü son iki ayda virus özellikle Latin Amerika, Orta Doğu, Afrika ve Güney Asya’da çok hızlı yayılıyor. Yukarıdaki 12 ülkeye biraz daha yakından bakarsak, (a) Brezilya, Peru, Şili ve Meksika belirgin bir Latin Amerika odağını; (b) Hindistan, Pakistan ve Bangladeş belirgin bir Güney Asya odağını; (c) İran, Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar keza belirgin bir Orta Doğu odağını meydana getiriyor. Asıl en tehlikeli konumda olan, yeryüzünün en yoksul ülkelerinden birçoğunu barındıran Afrika. Gerçi enfeksiyonun bu kıtada geç start alması nedeniyle henüz felâketin “ilk yirmi”sinde yer almıyorlar. Ancak günlük yeni vaka sayılarına baktığımızda, topun ağzında oldukları çok net görülüyor.

Yer sıkışıklığı nedeniyle, ek bazı verileri iki ayrı tablo halinde sunacağım. Aşağıdaki ilk tablo, halen “ilk yirmi”de yer alan, sadece sıralarını ve baş harflerini verebildiğim 12 ülkenin, 1-12 Haziran arasındaki günlük vaka sayılarını (gene yer darlığından ötürü) en yakın 1000’e yuvarlanmış olarak gösteriyor.

 2.BR3.R4.H8.Pe10.İ11.T12.Ş14.M15.Pa16.SA19.B20.K
 
1/6159  8631533222
2/6279  9531434232
3/627910431544232
4/632910441545222
5/6309  9431444332
6/628910421545332
7/618911521645332
8/6199  8321535331
9/6319  9421435332
10/633912521645432
11/630811621656431
12/624911621756432

Aşağıdaki şu ikinci tablo ise, henüz “ilk yirmi”de yer almayan, beşi Orta Doğu’daki bazı ülkelerin gene 1-12 Haziran arasındaki günlük yeni vaka sayılarını, en yakın 500’e yuvarlanmış biçimde yansıtıyor. Bunlar da bize, genel klasmanın 21-50 arasındaki basamaklarında neler olup bittiği hakkında belki bir fikir veriyor. Burada ürkütücü olan bir husus, bu ülkelerden bazılarının nüfusu çok küçük olduğu halde vaka sayısının her gün 500 – 1000 – 1500 dolayında artıyor olması. Buna benzer vaka artış sayıları, pek çok Afrika ülkesinde de yaygın olarak gözlenebiliyor.

 21.G.Afrika28.BAE29.Mısır31.Endon.33.Kuveyt41.Umman46.Irak
 
1/61.50.51.50.50.510.5
21.50.510.510.50.5
31.50.510.50.50.51
430.510.50.510.5
52.50.51.50.50.511
62.50.51.510.511.5
72.50.51.50.50.511.5
82.50.51.510.50.51
920.51.510.50.51
102.50.51.510.50.51
1130.51.510.511.5
123.50.51.510.511

Özetle, Avrupa’daki düzelmeye karşılık dünya çapında durum hiç iyi değil. Türkiye’ye gelince… Günlük yeni vaka sayısı Mart sonundan itibaren sürekli arttı. 31 Mart – 3 Nisan arasında 2000’lerde, 4-7 Nisan arasında 3000’lerde seyretti. 8-21 Nisan’da hemen hep 4000’lerde kaldı. Bu 14 günün aritmetik ortalaması 4,392 oldu. Sonra düşüş başladı. 22-24 Nisan’da 3000’lere, 25 Nisan – 1 Mayıs arasında 2000’lere dönüldü. 2-19 Mayıs arası 1000 bandında, 20-29 Mayıs arası kâh 900’ler kâh 1000’lerdeki salınımlarla geçti. 30 Mayıs – 2 Haziran arasının 983 – 839 – 827 – 786 rakamlarıyla, günlük vaka sayısında Mart sonlarından bu yana ilk defa net bir şekilde 1000’in altına inildi.

Ya da öyle sanıldı veya bu iniş bir şekilde çok aşırı önemsendi. Hazır yaz da  gelmiş veya gelirken, ekonominin kötü durumunu turizmle telâfi etme umutlarıyla birleşti. 1 Haziran’da başlayacağı önceden ilân edilen “normalleşme” programının haklılık gerekçesini oluşturdu. Tek tek küçük adımlar da atılmadı. Şehirler arası seyahat yasağı, hafta sonu sokağa çıkma yasağı, 65 yaş üstünün ve 20 yaş altının sokağa çıkma yasakları… hep birden kaldırıldı. Bu da toplumun zihninde çok güçlü bir “bu iş bitti… kurtulduk… özgürleşiyoruz” algısı yarattı. Gerçi Sağlık Bakanı Fahrettin Koca her akşam ısrarla hayır, salgın bitmedi deyip durdu. Ama dinleyen olmadı.

Çok basit bir nedenle: bu kültür ve toplum, bir sivil sorumluluk kültürü ve toplumu değil bir yaptırım kültürü ve toplumu. Çok derin bir anlamda devlete ve otoriteye odaklı. Neyi yapıp yapmayacağına kendi kafası ve idrakiyle değil, iktidarın (özel olarak bu iktidarı değil, genel olarak iktidar kavramını kastediyorum) koyduğu kurallara bakarak karar veriyor. O kadar ki, (hukuki bir kavram olarak) legalite ile (sosyal bir kavram olarak) realite arasında, ya da mevzuat ile hakikat arasından net bir ayırım yok insanların kafasında. Mevzuata bakıp hakikatın, gerçekliğin ne olduğuna (veya ne olması gerektiğine) karar veriyorlar. Onun için herkes sokaklara döküldü ve ne sosyal mesafe diye bir şey kaldı, ne de maske takma özeni. Ortalıkta bir bayram havası esmeye başladı.

İlk sonuçları belki şimdiden ortada. Yukarıda da sözünü ettiğim, 2 Haziran’daki 786 vaka, bir tür dip noktasına, matematik diliyle bir “lokal minimum”a dönüştü. Daha o andan, yani 1 Haziran “normalleşme”sinin hemen iki gün sonrasından itibaren, zigzaglı da olsa apaçık bir yükseliş başladı. 3-11 Haziran arasında günlük vaka sayısı genellikle 900’lerde dolaştı. 987 – 988 – 989 – 993’leri yokladı. Nihayet 12 Haziran’da küt diye 1,195’e, yani 17 Mayıs’tan bu yana, üç buçuk haftadır gördüğü en yüksek seviyeye sıçradı.

Bundan sonra neler olacağını, tabii yaşayıp göreceğiz. Herkes gibi benim de umudum, bu zıplamanın geçici bir “spike”tan ibaret kalması. Fakat hele sınır kapılarının açıldığı, uluslararası uçuşların başlamak üzere olduğu ve yaz aylarında beklenen turistlere haliyle 14 gün karantina uygulanamayacağı koşullarda, bunlar ciddî tehlike sinyalleri. “Sürü bağışıklığı”ndan söz ediliyor ama tıp profesyonellerinin gözünde “sürü bağışıklığı” eşiği çok yüksek. Belirli bir nüfus grubunun yüzde 66’sının bir şekilde bağışıklık kazanmasını içeriyor. Bu da kısmen hastalanıp iyileşmekle, kısmen aşılamakla sağlanabilecek bir şey. COVID-19 için, henüz aşının sadece lâfı ve “belki sonbahara yetişebilir” rivayetleri var. Güvenilir bir ilâç tedavisi için o kadar da söylenemiyor. Toplam 175,000 vaka ve 150,000 kadar da iyileşen vaka bazında Türkiye (ve bilhassa İstanbul), “sürü bağışıklığı”na ulaşmak için gerekli yüzde 66 seviyesinden henüz çok ama çok uzaklarda.

- Advertisment -