HDP’de (a) partinin yapısında oluşan çelişkilerden; (b) beklentiler ile pratik arasındaki uyuşmazlıklardan kaynaklanan bir dikotomi, partiyi her açıdan ilginç zamanlardan geçiriyor.
HDP’nin parti yapısını solcular, değerciler, liberaller, milliyetçiler (bağımsızlıkçılar) ve İslâmcılar şeklinde değişik kompartımanlara ayırabiliriz. Partinin Meclisteki vitrininde ağırlığı solcular oluşturuyor. Ancak parti teşkilâtı ve parti tabanında değerciler ağırlıkta. Kürt bağımsızlıkçı milliyetçilerinin, liberallerin ve İslâmcıların partide belirgin ağırlıkları yok.
HDP’nin bu yapısal bileşenleri aslında çelişki yüklü. Değercilerin partiden beklentileri ile solcuların beklentileri farklı. Değerciler daha çok “Kürtlere kazanım sağlayan dinamiklerin” sahiplenilmesi taraftarıyken, solcular ideolojik tatmin ağırlıklı, Erdoğan karşıtlığı yoğun bir siyasetten yana. Ayrıca solcular her ne kadar bu aşamada parti ile değerciler arasında sessiz kalsalar da, ileride bu konuda tutum da alabilirler. Şu ana kadar solcuların tutumu değercileri karşısına almak şeklinde olmadı. Tersine, değercilerden daha fazla değercilik yaparak koltuk kapma veya koltuklarını sağlamlaştırma tutumu sergilediler. Ben yine bu şekilde davranacaklarını, ancak içlerinden çok sınırlı bir iki kişinin farklı hareket edebileceğini düşünüyorum. Bundan en çok partideki milliyetçiler ile liberaller rahatsız olacak.
Temsiliyet-yönetim farklılığı
HDP’de çelişki, sadece yapısal aktörlerle sınırlı değil. HDP, 60-70’lerin sol hareketleri gibi bir ultra-sol (gauchiste) parti görüntüsü vermiyor. Yani parlamento dışı sokağı örgütleyen, radikal bir siyaset izle(ye)miyor. Bu da partinin yüzde 15’lik radikal temsiliyetiyle örtüşmüyor. Bu durum radikal temsiliyet isteyen bir kesitte ve Kandil’de memnuniyetsizlik yaratıyor. Aslında parti radikal siyaset izlemek istiyor; ancak devlet yargıyı bir düzenleme aracı olarak kullanarak bunun önüne geçti ve geçiyor. Ama sonuçta, radikal siyaset izlenmesini isteyen bir kitle var.
Öbür taraftan parti, geriye kalan yüzde 85’lik temsiliyetle de örtüşmeyen bir tutum içinde. Çünkü partiye oy verenlerin ezici çoğunluğu, araştırma şirketlerinin de ortaya koyduğu gibi, HDP’nin barışı ve çözümü kolaylaştıran bir aktör olmasını istiyor. Bu yönde oy kullanarak HDP’nin siyasi özne olmasını arzuluyor. Ancak parti yönetimi ile bu kitlelerin arzuları arasında büyük bir açı var.
Bu haliyle HDP nedir ve kimleri temsil ediyor? Kucakladığı temsiliyetle bu kadar ters düşen bir parti için bu soruyu sormak HDP’ye yapılabilecek en büyük iyilik olacak. Çünkü HDP, Sırrı Süreyya Önder örneğinde görüldüğü gibi lümpen, keyfiyetçi, gırgır, şamatacı, sadece var olmak için var olan, ancak varlığın özüne ilişkin bir iddiası olmayan, postmodern bir partiye dönüşmüş bulunuyor.
Dört açıklayıcı parameter
Partinin içini çelişkiler ve zıtlıklarla dolduran, ancak zıtlıkların temsiliyetini yerine getirmediği halde zıtlıkları parti içinde birleştirebilen bir siyasal durum, dört faktörden kaynaklanıyor olabilir mi?
(1) Gelgitli politikalar. Kürt siyaseti bağımsızlıktan demokratik cumhuriyete, demokratik cumhuriyetten demokratik konfederal sisteme geçişli bir rota izledi. HDP’de kendisini ifade eden siyasal temsiliyet de doğal olarak bu gelgitlerden etkilendi.
(2) Parti yönetiminin değişimi okuyamaması. Kürt siyaseti hâlâ kır ve köy kökenli bir topluluk siyaseti izliyor. Oysa Kürtlerde hızla ilerleyen bir şehirleşme ve buna bağlı olarak bireyselleşme yaşanıyor. Parti yönetiminin bu sosyolojik değişimi yeterince siyasal karar mekanizmalarına dâvet etmemesi, kendisini dışarıya parti yönetimi ile temsiliyet arasında çelişki olarak yansıtıyor.
(3) Popülist siyasetçi profili. HDP’de kendi kariyeri için milliyetçiliği ve değer vurgusunu ön plana çıkartan, bu iki kategoriye kullanışlı bir âlet kutusu gibi başvuran bir siyasi profil gelişiyor. Bu da daha çok PKK’nin sahiplenmesi, Kürtlerin diğer ötekilerden ayrıştırılması şeklinde oluyor.
(4) Kandil’in belirleyici gücü. Kandil’in parti stratejilerinde belirleyici güçlerden biri olması, ancak bu belirleyiciliğini de toplumsal katmanları ve dip akıntılarını görememek şeklinde sergilemesi, HDP’nin çelişkilerle yüklü olmasının önemli parametrelerinden birini oluşturuyor.
Bir dâvâ ve misyon partisi olan HDP, giderek kafası karışık, farklılıkları içeren ancak farklılıkları temsil etmeyen, uzlaşmaz zıtlıkları barındıran ancak zıtlıkları kavga ettirmeyen, temsiliyeti ile politikaları arasında açı farkı yaratan postmodern bir parti haline geldi. HDP’deki bu kaos hayra alamet değil.