Yıl 1993.Ülkenin doğusunda savaş var. Devlet rutin dışına çıkmış.Ülkenin batısında da savaş var. Ansiklopedi savaşları.Milliyet’in Büyük Larousse’larına karşı Sabah’ın Grolier International Americana’sı.Milliyet, Sabah’ın vereceğini açıkladığı Grolier International Americana diye bir ansiklopedi olmadığını bangır bangır bağırmakta. Bunun için çekilen reklam filmlerinin esas adamı ansiklopedinin ABD’de Kongre Kütüphanesi’ne kadar izini süren tecrübeli Washington Temsilcisi Turhan Yavuz.18 Aralık 1993 günü. Turhan Yavuz’un telefonu çalar. Arayan 15 yıllık arkadaşı Cengiz Çandar’dır. Bir süre önce Türkiye’den tehditler yüzünde uzaklaştığında 35 gün evinde misafir edecek kadar yakın dostu. Çandar o sırada rakip Sabah’ın yazarıdır.Sonrasını 2007’de kaybettiğimiz Turhan Yavuz’dan okuyalım (Bu arada tape yasadışı dinleme kaydı değil. Bizzat Turhan Yavuz tarafından Milliyet’te yayımlandı):“Cumartesi sabahı Washington saatiyle 06.30’dan itibaren Cengiz Çandar evi aradı. Telesekretere not bırakmış: Turan oğlum uyuyor musun. Aç telefonu… Turan… Cengiz ben, beni gazeteden ara.”Ben erken çıkarak arabamı yıllık bakıma götürmüştüm. Daha sonra 08.00, 09.00, 10.00’da yeniden aramış. Bir keresinde eşim açmış ‘Önemli notunuz var mı?’ diye sormuş. Cengiz Çandar ‘Yok hayır, öylesine aradım. Bir konuyu konuşacaktım’ demiş.Çandar sonra Washington’daki ortak bir arkadaşımızı aramış. ‘Beni bulsun’ demiş. Ben telefonu aradım cevap veren olmadı. 13.00 civarı telefon çaldı, karşımda Cengiz Çandar vardı.Çandar: Ne haber Turan?Yavuz: İyidir beni aramışsın. Arabayı tamire götürmüştüm.Çandar: Oğlum meşhur oldun. 15 dakikada bir televizyondasın. Nereden çıktı?Yavuz: Ansiklopedi konusunda.Çandar: Peki nereden çıktı bu iş… Aydın Doğan mı talimat verdi?Yavuz: Hayır, ben Aydın Bey’le konuşmadım.Çandar: (Kısa bir sessizlik) Peki nereden çıktı bu?Yavuz: Hafta başı gazeteden aradılar. Sabah’ın bir ansiklopedi verdiğini ve benim de Grolier International Americana adında bir ansiklopedi olup olmadığını araştırmamı istediler. Ben de araştırdım. Bu isimde bir ansiklopedi yok.Çandar: Ama var…Yavuz: Grolier diye bir ansiklopedi var. Ama Grolier International Americana diye bir ansiklopedi yok. Ben de onu söylüyorum.Çandar: Bizde var… Hatta Mehmet Barlas televizyondan gösterdi ansiklopediyi.Yavuz: Americana diye bir ansiklopedi var. Tamam, bu konuda bir şey demiyorum. Ancak Grolier International Americana diye bir ansiklopedi yok. Biz de bunu savunuyoruz reklamlarda.Çandar: Ama elimde bir Grolier Americana ansiklopedisi var. Bak işte içeride bir sayfada bunun Grolier America’nın International edition’ı olduğunu yazıyor.Yavuz: Yahu tamam. Americana diye bir ansiklopedi var. Biri 30 cilt. Biri de 20 filan… Ona kimse bir şey demiyor zaten… Bizim yaptığımız Amerika’da Grolier Internaional Americana diye bir ansiklopedi olmadığını söylemek. Gerçekten de bu isim altında yok. Grolier’e telefon etsen zaten adamlar da söylüyorlar olmadığını.Çandar: Grolier çıkarıyor bunu.Yavuz: Ama Grolier International Americana diye bir şey yok. Ben Milliyet’e de söyledim… Yani bu üç kelimenin arka arkaya sıralandığı bir ansiklopedi yok.Çandar: Bak Zafer Mutlu diyor ki Turan orada çok şey yapmasın, karıştırmasın. Yoksa bize alırım onu diyor.Yavuz: (Gülüyorum) Başka ne yapıyorsunuz?Çandar: Maç seyrediyorduk.Yavuz: Galatasaray maçı ne oldu?Çandar: İlk yarının sonunda 2-0 mağluplar… Dinle reklam konusunda Aydın Bey’in talimat verdiği söyleniyor.Yavuz: Ben Aydın Bey’le hiç konuşmadım ki… Gazeteden araştır dediler araştırdım…Çandar: Grolier buraya yolladığı mektupta böyle bir ansiklopedim var diyor.Yavuz: Bak, ben Pazartesi günü Grolier’i aradım. Grolier International Americana diye bir ansiklopedi istediğimi söyledim. Böyle bir ansiklopedi yok dediler. Americanası, Universal’i var ama Grolier International Americana yok dediler.Çandar: Şey sorsaydınız keşke.. Grolier Academic Americana (Burada da kelime oyunu yapıyor. TY)Yavuz: Ama Grolier International Americana diye bir ansiklopedi yok. Sizin verdiğiniz de o.Çandar: Ama bizde Library of Congress’te bulunan bu ansiklopedinin numarası bile var.Yavuz: Biliyorum. AE5 diye başlayan bir numara değil mi?Çandar: Evet.Yavuz: Bu numarayı da konuştum araştırdım. AE5 şeklindeki numaralar kütüphanede ansiklopedilerin bulunduğu raflara ait endeks numaraları. Yani verdiğiniz numarada Grolier ansiklopedisini bulamıyorsunuz.Çandar: Sessizlik.Çandar: Peki dinle arayı soğutma. Hafta içinde seninle yine konuşalım. Zafer seni alırım diyor.Yavuz: Hafta içinde filan konuşuruz. Tuğba’ya çok selam.Çandar: Bilmukabele, eyvallah.Israrlı sorulara karşı her seferinde “böyle bir ansiklopedi yok ama” diyen Turhan Yavuz. Eşlere selamlarla biten dostlar arası bir telefon sohbeti. Fazla karıştırmasın diyor Zafer, alırız onu burayalar…Peki.Ve 20 Aralık 1993.Sabah gazetesinin dev sürmanşeti büyük harflerle atılmış: SKANDAL.Manşetin imzasında şöyle yazıyor: “Cengiz Çandar gerçeği ortaya çıkardı”.Cengiz Çandar imzalı sürmanşeti okumaya başlayalım:Spot: Meydan Gazetesi TV reklamlarında oynayan Milliyet Gazetesi Washington muhabiri Turan Yavuz kelime oyunları yaparak yalan söylediğini itiraf etti.Devam ediyor: Şimdi hiç lafı uzatmadan size arkadaşımız Cengin Çandar ile günlerdir televizyon reklamlarında, Washington’da Grolier International Americana ansiklopedisi bulamadığını söyleyen Milliyet muhabiri Turan Yavuz arasındaki telefon konuşmasının bant çözümünü sunuyoruz.Evet. Yapmış. Bingo. Bir arkadaş sohbetini gizlice kaydedip, gazetesine sürmanşet yapmış. Yetmemiş. Konuşma metnini de değiştirmiş, çarpıtmış.Ve dünya medya tarihinin en feci dost kazıklarından, en pespaye işlerinden birinin altına imza attığı yetmemiş gibi… Sürmanşetin en sonunu da okuyalım:“Gördüğünüz gibi günlerdir televizyon reklamlarında Washington’da ansiklopediyi bulamadığını söyleyen Milliyet muhabiri nasıl kelime oyunu yaptıklarını açıkça kabule diyor. Lütfen altı çizili yerleri bir daha dikkatle okuyun. Panik içindeki insanların nasıl çirkinleşebileceğini, nelere başvurabileceğini açıkça gösteriyor. Bu telefon konuşması, bir gazetecinin Milliyet gazetesinin merkezinden aldığı talimatla kelime oyunlarının arkasına sığınarak nasıl yalan söylemek zorunda kaldığını ortaya koyuyor.”İşte buna katılmak mümkün değil. Esas bu telefon konuşması ve bu sürmanşet bir gazetecinin patronu emir verince ne kadar çirkinleşebileceğini, en yakın dostuna bile nasıl kazık atabileceğini ortaya koyuyor.Ertesi gün Milliyet “Sabah’ın komplosu”, “Çandar’a büyük tepki” başlıklarıyla çıktı. Gazetecilerin, basın cemiyetlerinin Çandar’ı kınayan açıklamalarıyla….Sonra Türkiye medya tarihinin eşi benzeri görülmemiş kepazeliği unutuldu. Arkadaşının telefondaki sesini gizlice kaydedip, hakaretlerle gazetesine manşet yapan gazeteci hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden maceralarına devam etti.Gün geldi, Türkiye’nin yakın tarihinin en büyük “medya utancı”na imza atmış bu zat, ALO Fatih hadisesi için “Türkiye’nin yakın tarihinin en büyük medya utancı” diye bile yazabildi. Yandaş, diktatör, lümpen diye köşesinden sağa sola medya, etik, demokratlık dersleri verdi.En son Etyen Mahçupyan’a “dalkavuk” diye hakaret edince hafızasız medya dünyasında hak etmediği itibarının keyfini çıkaran, o itibarın da son damlalarını harcadı harcayacak bu heyecanlı abiye bir hatırlatma yapma ihtiyacı hasıl oldu. Böylece belki 51 yaşında hayatını kaybetmiş iyi bir gazetecinin (Turhan Yavuz) ruhunu da şad etmiş olmuşuzdur.Kayıtlara geçsin…
Heyecanlı bir abiye küçük bir hatırlatma…
- Advertisment -
Önceki İçerik
Sonraki İçerik