Aslında her gün boyutları küçülen haberler, tonları düşen açıklamalara bakılırsa sanki daha geçen hafta ABD ile karşılıklı vize yasağı restleri yapıldığına inanmak zor.
Belki de ABD’den krizi görüşmek için gelecek heyet öncesi tamir edici bir sessizliktir bu.
Bu sessizlikten istifade 66 yıllık Türkiye-ABD müttefiklik tarihindeki en büyük krizlerden birinin sebebi olan tutuklanmanın hikayesine daha yakından bakalım.
Hatırlayalım; 1960’dan beri İstanbul’da ofisleri olan ve Türk polisiyle birlikte çalışan Amerikalı narkotikçilerin, 1973’de kurulan FBI statüsündeki, çatı örgütünün adı DEA (Drug Enforcement Administration- ABD Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi)
35 yıldır ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nda görevli olan Metin Topuz, son 24 yıldır da İstanbul’daki Amerikan Narkotik Bürosu DEA için çalışıyor.
Muhtemelen konsolosluğun en kıdemli çalışanı. Statüsü Amerikan diplomatik misyonlarında kısaca LES (Locally Engaged Staff) ya da FSN (Foreign Service National) denen diplomatik statüsü olmayan yerel çalışan. İrtibat görevlisi olarak adlandırılan iş tanımının içinde ‘DEA’daki Amerikalı amirlerine tercümanlık, sık sık değişen Amerikalı görevlilerle Türk muhatapları arasındaki ilişkilerde devamlılığı sağlamak ve rehberlik’ var.
25 Eylül’de gözaltına alınan, emniyet ve savcılıktaki sorgularının ardından çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından 4 Ekim’de tutuklanarak Silivri cezaevine gönderilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Metin Topuz’un tutuklanma sebebiyle ilgili elimizde savcılığın mahkemeye gönderdiği tutuklama talebi ve gazete haberleri var.
(ABD Büyükelçisi Bass, Karar’ı da “ciddi medya” olarak kabul etmediği için veda basın toplantısı davet etmedi ve ona ciddi sorularımızı soramadık)
Gazete haberlerine göre Topuz aynı anda hem “Amerikan ajanı” hem de “FETÖcü ajan” hatta “FETÖ imamı”.
Herhalde bu yüzden gazete haberlerinde Topuz'un 90’lardaki narkotik operasyonlarında çekilmiş fotoğrafları bile “DEA mensubuymuş gibi operasyonlara katılmış” diyerek verildi.
Gazetelerdeki bu sıfatların kaynağıysa aslında “FETÖ üyeliği” ya da “Amerikan ajanlığı” suçlamalarının yer almadığı savcılığın tutuklama talebi. O talepte ‘Kuvvetli suç şüphesi” olduğu iddia edilen üç suçlamaya bakalım;
(Savcılığın tutuklama talebinin orijinalini merak edenler için
“17/25 Aralık şüphelileriyle, eylemin asıl faili konumundaki dış istihbarat ve ülkeler arasında aracılık”
“17/25 Aralık ve 15 temmuz darbe girişimini yöneten FETÖcülerle, Gülen arasındaki irtibat”
“Sahte delil ve ses kayıtlarının yurtdışına çıkarılması konusunda FETÖcülerin dış irtibatı olmak”
Bu üç suçlama cümlesindeki ortak kelime dikkatinizi çekmiştir. Resmi görevi ‘irtibat görevlisi’ olan Topuz, ikisinde ‘irtibat’, birinde ‘aracılık’ la suçlanıyor. Aslında üç suçlamada da esas fail o değil, esas failler arasındaki aracı o.
Peki bu ‘irtibat’ ve ‘aracılık’ suçlaması için gösterilen deliller ne? Yine savcılık tutuklama talebinden okuyalım.
Topuz’un 13’ü polis, biri asker ve biri savcı 15 FETÖ’cüyle “17/25 Aralık girişimi başlatılmadan hemen öncesinde ortak irtibat noktası olduğunun tespiti”, “şüphelinin iletişimleri kontrol edildiğinde FETÖ/PDY silahlı örgütüne üye olmak suç nedeniyle hakkında soruşturma yürütülen 121 kişi ile daha olağanının ötesinde (herhalde tashih var, hayatın olağan akışının ötesinde denmek isteniyor. YO) yoğun irtibatının bulunduğu gibi FETÖ/PDY terör örgütüne Bylock kriptografik iletişim sistemini kullanan çok sayıda kişi ile yüzlerce irtibatının tespiti” ve ‘1994-2017 yılları arasında 120 kez yurtdışına çıkmış’ olması.
‘İrtibat’ ve ‘aracılık’ suçlamalarına gösterilen deliller de telefon irtibatları. Bunların telefon konuşması mı, mesajlaşma mı başka bir irtibat mı olduğunu bilmiyoruz. Bu telefon irtibatlarında ne konuşulduğu, ne için irtibatın kurulduğunu da…
Topuz’un bu irtibatları yaptığı cep telefonu hattı için savcılık tutuklama talebinde yer alan “Başkası adına kayıtlı” bilgisi boldlanmış.
Peki, bu telefon hattının “başkasına adına kayıtlı” olması bir gizliliğe mi işaret ediyor?
Savcılık tutuklama talebinde yer almayan “Telefonun kimin üzerine kayıtlı olduğu” bilgisini önceki gün Sabah’ta yer alan haberdeki bir belgeden öğreniyoruz. Belgede Topuz’un telefonunun “Murat A. ABD Başkonsolosluğu” üzerine kayıtlı olduğu yazılı.
http://www.sabah.com.tr/gundem/2017/10/13/al-sana-belge-bass.
***
Murat A. kim?
Küçük bir Google araştırmasıyla karşımıza çıkıyor. Elçilikte irtibat kurulan telefonun üzerine kayıtlı olduğu M.A. elçiliğinin telekomünikasyon işlerine bakan bir çalışanı, numaralar onun üzerine kayıtlı.
Yani aslında Metin Topuz, suçlamaya teşkil eden telefon irtibatlarını elçiliğin ona verdiği resmi telefonuyla yapmış.
(Murat A. daha önceki iddianamelerden de hatırlayanlar olabilir. En azından bu köşeyi daha eski takip edenlere ismi tanıdık gelebilir. 17 Aralık tutuklusu iki polisin ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nu aradıklarıyla ilgili ilk tespit bundan iki yıl önce İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İsmail Uçar tarafından hazırlanan 25 Aralık İddianamesi’nde yer almıştı. Bu konuda iki önce yazılmış iki yazı için:
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/588281.aspx
http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yildiray-ogur/590485.aspx )
Şimdi de savcılık tutuklama talebinde Metin Topuz’un irtibatta olmakla suçlandığı isimler ve son görevlerine bakalım;
İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili firari sanık Zekeriya Öz, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mutlu Ekizoğlu, İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mahir Çakallı, İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Yakub Saygılı, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcıları Yasin Topçu ve Kazım Aksoy, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Büro Amiri Mehmet Akif Üner, Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Teknik Büro Amirleri Arif İbiş ve İbrahim Şener, İstihbarat Şube Müdürü Serdar Güldalı, İstanbul Narkotik Şube Müdürü Özcan Bulduk, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Oğuzhan Ceylan, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı komutan yardımcısı Yarbay Oktay Akkaya, eski Emniyet Müdürü Zeki Taşkın.
Bu 15 isimden ilk 13’ü 17/25 Aralık soruşturmalarında, son ikisi 15 Temmuz soruşturmalarında sanık.
Peki bu telefon irtibatlarının tarihleri ne?
Bu irtibatların tarihiyle ilgili savcılık talebinde yer alan tek bilgi “17/25 Aralık girişimi başlatılmadan hemen öncesinde” cümlesi. Bunun dışında somut tarihler en azından bu tutuklama talebinde yok.
Tutuklama talebinde Topuz’un 1994-2017 arasında 120 kez yurtdışına çıkış yapmış olması suçlamalara delil olarak gösterildiğine göre, hakkındaki soruşturma geniş bir zaman aralığını kapsıyor ve 121 FETÖ şüphelisi ya da tam sayısı verilmeyen “yüzlerce Bylockçu’yla teması da daha geniş bir aralıkta yapılmış olabilir, bunu da bilmiyoruz.
(Örneğin 2010 yılına kadar devam eden Wikileaks’teki ABD telgraflarında İstanbul’daki DEA çalışanlarıyla ilişki içinde olan ve daha sonra FETÖ üyeliğiyle suçlanan onlarca polisin adı geçiyor. https://wikileaks.org/plusd/cables/09ANKARA445_a.html )
Topuz’la 15 FETÖcü polis, savcı ve asker arasındaki telefon irtibatlarının tarihi hakkında savcılık talebinde geçen “17/25 Aralık girişimi başlatılmadan hemen öncesinde” cümlesinden kastedilen ne olduğunu yine Sabah’taki Nazif Karaman’ın haberinden öğreniyoruz.
Habere göre 17 aralık soruşturmasını yürüten, tutuklu eski İstanbul Nitelikli Dolandırıcılık Büro Amiri Mehmet Akif Üner, Topuz’un elçilik adına kayıtlı telefonuyla 15, 16, 19 ve 22 Kasım 2013 tarihlerinde 9 kez ve toplam 27 dakika görüşmüş.
Yine tutuklu eski İstanbul Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı’nın da bu telefonla 10 Kasım 2013’de bir kez irtibatı var. Eski tutuklu İstanbul Organize Şube Müdürü Nazmi Ardıç’la ise 2 Ekim 2013 günü bir kez 11 dakika 48 saniye telefonda konuşmuş Topuz.
Habere göre Saygılı ile diğer görüşmeleri 2012- 2014 yılları arası 10 kez, Ardıç’la da 2012-2014 arası 10 kez irtibat tespit edilmiş. Eski İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı Mahir Çakallı’yla da Topuz 2012-2014 yılları arasında 16 kez görüşmüş. Bu görüşmelerin 17/25 Aralık öncesinde olup olmadığ