Fransa’da ekonomik krizle mücadele gereği kamu harcamalarının kısıtlanması çerçevesinde alınan önlemlerden biri, mevcut 22 bölgenin birleştirilerek 13’e indirilmesiydi. 7 Ağustos 2015 tarihli ve 2015-991 sayılı Yasa, bölgelere, arzu etmeleri halinde, 1 Ocaktan 1 Temmuza kadar yeni bir isim belirleme yetkisi tanımıştı. Çünkü birleştirilerek oluşturulan yeni bölgeler Alsace-Champagne-Ardenne-Lorraine ya da Languedoc-Roussillon-Midi Pyrénées gibi uzun isimlere sahip olmuştu. Örnek gösterdiğim bu bölgelerden ilki Grand-Est (Büyük Doğu) gibi coğrafi nitelikli bir isim benimsedi. İkincisi, geçen haftaki yazımın konusunu oluşturan tarihi/kültürel nitelik taşıyan Occitanie (Oksitanya) adını aldı. (https://www.serbestiyet.com/yazarlar/akin-ozcer/oksitanya-yeniden-mi-doguyor-698412)
Atıfta bulunduğum yazımda da belirttiğim gibi, Oksitanya aslında söz konusu bölgenin sınırlarını Fransa’nın tüm güneyini kapsayacak şekilde aşıyor. Buna karşılık bölgede sadece Oksitanlar değil aynı zamanda Katalanlar da yaşıyor. Bu bölgenin Batısında yer alan ve merkezi Bordeaux olan Atlantik kıyısındaki Aquitaine-Limousin-Poitou-Charentes geçen hafta yeni isim (Nouvelle Aquitaine/Yeni Akitanya) alan son bölge oldu. Akitanya aslında Oksitanya gibi tarihi/kültürel nitelik taşıyan bir isim. Oksitanların çoğunluk olduğu bu coğrafi alanda Baskların “İparralde” dediği Fransız Bask bölgesi de bulunuyor. Bölgenin İspanya sınırındaki Atlantik Pireneleri (Pyrénées Atlantiques) ilinin (département) 80’lerde “Pays Basque” adını alması söz konusu olmuş ancak merkeziyetçi Jakoben zihniyet bu ismi uygun görmemişti.
Robespierre’in sözcülüğünü üstlendiği Jakobenizm, bilindiği gibi, kökeni Fransız Devrimi’ne kadar giden bir ideoloji. “Jakoben” adı bu ideolojiyi savunan grubun devrim sırasında Paris’te Saint Honoré sokağındaki Jakobenler Manastırı’nda (Couvent des Jacobins) toplanmasından geliyor. Bu nedenle bu gruba “Jakobenler Kulübü” (Club des Jacobins) deniliyor.
Jakobenizmi, kulübün tarihçesine girmeden, özetle, ulusal egemenliği ve ülke bütünlüğünü esas alan ve siyasi iktidarı ülke sathına, tepeden inmeci seçkin bir bürokrasi aracılığıyla, yeknesak (uniforme) biçimde yaymayı öngören merkeziyetçi bir ideoloji olarak tanımlamak mümkün. Liberallerin ve yerel özellikleri görmezden geldiği, hatta yok saydığı için ayrıca bölgecilerin ve federalistlerin karşısında yer aldığı Jakobenizm, bugün Fransızcada ve diğer tüm dillerde merkeziyetçilik (centralisme) ve Fransa özelinde Parisçilik (Parisianisme) ile eş anlamlı olarak kullanılıyor.
Le Monde’un önceki gün konuyla ilgili olarak yayımladığı haberinde “Kimlik arayan yeni bölgeler” (http://www.lemonde.fr/politique/article/2016/07/01/ces-nouvelles-regions-en-quete-d-identite_4961844_823448.html) başlığını kullanması, Jakobenizme başkaldıran bölgeler olduğunu ima ediyor. Oksitanya’nın bu yeni bölgelerin başında geldiğine ve özerklik ve bağımsızlık talep eden siyasi akımlara da sahip olduğuna atıf yaptığım yazımda dikkat çekmiştim. Bu başkaldırı, Yeni Akitanya’nın kurulması ile birlikte daha da anlam kazanmış oluyor, her ne kadar eski 22 bölgeden biri “Aquitaine” adını taşıyorduysa da. Özellikle Oksitanya’daki Katalan ve Akitanya’daki Bask milliyetçilikleri için siyasi ortamın seslerini yükseltmek için daha elverişli hale geldiği hesaba katılırsa elbette.
Bölgelere dağ, deniz ya da nehirler gibi coğrafi isimler takarak farklı kimlikleri boğmayı amaçlayan Jakoben zihniyet, eski 22 bölgeden ikisinde bu politikasını hayata geçirememişti. Öteden beri bağımsızlık hareketlerine sahip olan Bretanya ve Korsika ile birlikte Fransa’da hiçbir ulusal azınlık olmadığı söylemi artık tümüyle anlamını yitirmiş görünüyor.
Hatırlatmak gerekirse, Bretanya IX. yüzyıldan Fransa Krallığı’na bağlandığı 1532’ye kadar bağımsız bir Krallıktı. V. yüzyılda Büyük Britanya Adası’ndan önemli göçler almış olan ve Fransızca gibi bir “Oil dili” (langue d’oil) olan Gallo’nun yanı sıra Kelt (Celtic) dillerinden Bretonca’nın (Breton) yaygın olarak konuşulduğu bölgenin etnik ve kültürel açıdan ülkenin diğer bölgelerinden çok farklı olduğunu ayrıca vurgulamaya gerek yok kuşkusuz.
Jakobenizm gibi bölgelerin yerel özelliklerini görmezden gelen, bu bağlamda ülke genelinde “yeknesaklık” sağlamak için bölgesel dilleri bir dönem yasaklayarak Fransızca’yı dayatan bir ideolojiye karşı Breton milliyetçiliğinin oluşması şaşırtıcı değildi doğal olarak. Özetlemek gerekirse, Breton dil, kültür ve tarihinin korunması fikrinden hareketle XX. yüzyılın başında gelişmeye başlayan Breton milliyetçiliğinin 1911’den itibaren partileştiği görülüyor.
Breton milliyetçiliği bağımsızlık taleplerini de içeriyor. 1966-81 arasında faaliyet göstermiş olan silahlı Bretanya Kurtuluş Cephesi FLB’den (Front de Libération de la Bretagne) sonra bugün Bretonca “Rönesans” anlamına gelen Adsav adlı siyasi parti demokratik yollardan bağımsızlık talep ediyor. Adsav’ın kurucusu Padrig Montauzier’nin eski bir FLB militanı olduğu göz önüne alınırsa, partinin aynı siyasi çizgiyi barışçıl yollardan devam ettirdiğini söylemek mümkün.
Korsika’ya gelince, Ada her ne kadar 13. bölgeymiş gibi görülüyorsa da, farklı bir statüye sahip. Resmen “Teritoryal topluluk “ (Collectivité territoriale) olarak adlandırılıyor. Özel statüsünde bazı yetkilerle donatılmış olsa da, Korsika Meclisi’nin atadığı Yürütme Konseyi İspanyol özerk hükümetlerinin 1978 Anayasası’nda yazılı yetkilerine sahip değil. Bununla birlikte, geçen yılki seçimlerde sandıktan ılımlı milliyetçi Femu a Corsica ile bağımsızlıkçı Corsica Libera ittifakı çoğunluk olarak çıkmış durumda. Yürütme Konseyi’nin başında aynı zamanda Bastia Belediye Başkanı da olan ılımlı milliyetçi Gilles Simeoni var ama bölgesel milliyetçiliğin sadece Korsika’da değil, ulusal azınlıkların olmadığını söyledikleri Fransa‘nın genelinde de giderek gelişiyor olması Paris’teki Jakobenleri yeterince kaygılandırıyor olmalı.
Oksitanist Jean Marc Pellet’nin altını çizdiği gibi, “Fransız vatandaşlarının çok büyük bir çoğunluğu Kuzeyli galiplerin Fransa Tarihi’ni öğrendi, öğreniyor. (…) Hepsinin kültürel temelinde: merkezi ve Jakoben, özgürlük, demokrasi ve gerçeğin, Fransız Devleti’nin bölünmezliği ve ölümsüzlüğünün tek güvencesi Paris’teki iktidara sadakat ve saygı var. (…) Kim bana Fransızca ya da Tarih öğretmeninin (…) ağzından Oksitanya sözcüğünün çıktığını söyleyebilir?
Pellet’nin söyledikleri belirli yaşa gelmiş olanlarımızda belki bazı şeyleri çağrıştırıyor. Ne de olsa Fransa’yı ve Jakobenizmini uzun yıllar örnek almıştık, belki hâlâ alanlarımız var. Benim gibi ayrıca ucundan Fransız eğitimi görmüş olanların durumu, sonradan farkında olmamışlar ise, daha vahim belki de. Ama çok daha vahimi, tarihi, dilsel ve kültürel azınlıklardan oluşan bir ülkenin, başkalarının benzeri sorunlarını deşmek için özel çaba harcamaya kalkışması olur kuşkusuz.