Kabak tadı

 

Türkiye, önemli bir genel seçim yaptı. Parlamentoya dört parti girdi. AKP hükümeti kaybetti. Hiçbir parti tek başına hükümeti kurabilecek bir çoğunluğa erişemedi. Şimdi partiler arasında koalisyon görüşmeleri yapılıyor. Görüşmelerin seyrine göre ya bir koalisyon hükümetinde uzlaşılacak, ya da yeniden seçimlere gidilecek.

 

Herkes bu tablonun aydınlanmasını bekliyor. Nasıl bir hükümet kurulacak? Hükümet ortakları kimler olacak? Yeni hükümet nasıl bir nitelik taşıyacak? Kısa ömürlü bir seçim hükümeti mi olacak, yoksa uzun vadeli bir icraat hükümeti mi? Ana sorunlarda partiler anlaşabilecek mi? Ya da düğümü çözmek için tekrardan halka mı başvurulacak? Memleketin çok sayıda meselesi var. Tüm bu meselelerde izlenecek siyaset işte bu soruların cevaplarına göre biçimlenecek.

 

PKK de tavırlarını netleştirmek için siyasi durumun açıklığa kavuşmasını beklediğini ifade ediyor. Murat Karayılan, IMC’den Ayşegül Doğan’a verdiği röportajda, kurulacak hükümete bakacaklarını ve ona göre yol tayin edeceklerini söylüyor: “Yakın gelecekte süreci tümüyle netleştirmeye çalışıyoruz. Yani en azından koalisyon hükümetinin kurulma süreci gündemde. Kurulacak hükümetin rengine bakıp biz de kendi yolumuzu belirleyeceğiz artık.”

 

“Ateşkesin bitmesi”

 

Ne var ki PKK’nin eylemi ile söylemi birbirini tutmuyor. Ortada kurulan bir hükümet yok. Dolayısıyla olası hükümetin nasıl bir güzergâh izleyeceğine dair bir emare de yok. Ama buna rağmen PKK, söylediğinin aksine tavrını giderek sert bir noktaya taşıyor. Son bir hafta içinde PKK’nin iki hareketi oldu:

 

İlkin, KCK’nin bir açıklaması yayınlandı. KCK, devletin yol, baraj ve karakol yapımlarını gerekçe göstererek bunlara karşı tüm imkânların seferber edeceğini ve bütün barajların hedefte olduğunu belirtti. Ayrıca yapılacak her müdahaleye karşılık misillemede bulunacağı ilan etti.

 

İkinci olarak PKK, açıklamayı müteakiben şiddeti tırmandırdı ve üst üste eylemler yaptı. Ardahan-Göle’de şehre su temin eden tesisi bastı, belediye aracına el koydu, ardından bu aracı yaktı. Burada bir çatışma çıktı, bir vatandaş hayatını kaybetti. PKK, Ağrı’da karayolunu kesti, kimlik kontrolü yaptı, üç tane tırı yaktı. Yine Ağrı’da bir beton mikserini ateşe verdi. KCK tarafından yapılan açıklamada 2.5 yıldır devam eden ateşkesin bittiğine dair net bir ifade yoktu. Ama gerek açıklamaya sinmiş tehdit dili ve gerek akabinde meydana gelen olaylar nedeniyle kamuoyunun büyük bir kısmı olanları “ateşkesin bitmesi” olarak okudu ve yorumladı.

 

Barışı lütuf görmek

 

KCK açıklaması hem zamanlaması hem de sertlik dozu yüksek dili nedeniyle yanlıştı. Aslında yanlışlık yalnızca söz konusu açıklamayla sınırlı değil, daha derinde. O da PKK’nin sürece  “kendisi tarafından devlete, hükümete ve halka bahşedilmiş bir lütuf” gibi yaklaşmasıdır. PKK sürecin üzerinde her türlü tasarruf hakkını kendinde görüyor ve her an bu bağıştan vazgeçebilirmiş gibi görüntü sergiliyor. Bu nedenle süreç içinde bir problemle karşılaşıldığında PKK’nin aklına ilk olarak silah geliyor. En ufak bir sıkıntıda PKK masaya silahı koyarak başka alternatiflerinin de olduğunu hatırlatıyor ve süreci bitirmekle tehdit ediyor. Arşivlere dönüp bakın, sürecin başladığı günden bu yana PKK’nin bu meyanda birçok açıklamasına rastlayacaksınız. Baştan beri var olan bu tavrın rahatsız edici bir yönü var.

 

Keza PKK’nin eylemlerinin de kabul edilebilir bir tarafının bulunmadığının altını çizmek lazım. Geçen yıl PKK, bölgenin birçok ilinde bu tarz eylemler yapmıştı. YDG-H’nin kontrolünde gerçekleşen bu eylemler yaşamı çekilmez hale getirmiş, halkı mağdur etmişti. Şikâyetlerin artması üzerine PKK, Aralık ayında, bu tür eylemlerin artık devrinin kapandığını açıklamıştı. Doğrudan halka zarar veren ve onun gündelik hayatını çıkmaza sokan yol kesme, kimlik kontrolü yapma, araç yakma, kepenk kapatma, vb. eylemlere son verileceğini duyurmuştu. Hatta daha da ilerisini söylemiş, bu eylemleri yapanların “hain” olarak değerlendirileceğini belirtmişti.    

 

Aradan epey vakit geçti. Bu eylemlerin artık tarih olması gerekiyordu. Ancak olmadı, PKK halen bunları yapmaktan imtina etmiyor. Hâkimiyetini göstermek veya kendini hatırlatmak ihtiyacı hissettiğinde –kendisinin de yanlış olduğunu deklere ettiği- bu eylemlere başvuruyor. 

 

PKK’nin ikide bir halka silah gösteren, kaba şiddet gösterileri ile sağı solu ateşe veren ve silahların gölgesini sürecin üzerinden kaldırmayan tavrı artık kabak tadı verdi. PKK hep devletin kesin bir karara varması ve eğer barış konusunda samimiyse gerekli adımları atması gerektiğini söyler. Haklı, ama sadece devlet değil PKK de kesin bir karara ulaşmalı. PKK, çözüm sürecini sürdürmeyi gerçekten istiyor mu? Birlikte yaşamak, demokrasiyi geliştirmek ve barışa varmak için kesin kararlı mı? Eğer öyleyse PKK bu tavrını behemehâl terk etmeli. Zira bu tavır çözüme de, demokratik siyasete de bir katkı sunmuyor.

 

- Advertisment -