Pandeminin başından beri sınırları kapatarak koronavirüsü uzakta tutup vakaları ve ölümleri asgari seviyede tutmaya çalışan Avustralya’da artık planlar değişti.
Delta varyantı tüm planları bozdu.
Geçen yıl Melbourne’daki salgının ikinci dalgasında günlük vaka sayıları 700 seviyesine çıktıktan sonra alınan önlemler ve aylar süren tam kapanma sayesinde sıfırlanmış ve belki de binlerce ölüm önlenmişti. İkinci dalgada vaka sayısı 200’lere ulaşınca tam kapanma önlemleri alınmış ve 111 gün sonra 14 gün süresince sıfır vaka ve ölüm açıklayan eyalette tam kapanma sona ermişti.
Dünyanın geri kalanı kabul edilebilir ölüm sayısını tartışadursun, burada tüm dünyadan tecrit edilmiş şekilde güvenli bir şekilde yaşamaya koyulduk… Hatta bir ara maske de kullanmıyorduk.
Ve delta geldi.
Önce Sydney’de başladı. Günlük vaka sayısı 10 seviyelerindeyken tam kapanma ilan edildi.
Melbourne’da ise toplamda 3 vaka belirlenince tam kapanma önlemleri uygulanacağı açıklandı.
Şimdilerde Sydney ve çevresi bin 500 günlük vaka ortalamasıyla ilerliyor. Melbourne ve çevresi için günlük vakalar birkaç gündür üçyüzler ile ifade ediliyor. Tam kapanma şartlarında yaşamamıza rağmen binlere ulaşmak sadece ‘kısa zaman’ meselesi.
Pandeminin başından beri Melbourne’un tam kapanma kuralları altında geçirdiği gün sayısı 200’ü geçti.
Delta varyantına bağlı salgının başında yetkililer yine sıfır vaka hedefiyle yola çıktı.
İlk pes eden Sydney oldu. “Bir kere yaptık, bir kez daha yaparız” mottosuyla yola çıkan Melbourne’da yetkililer ise ay başında artık hedefin sıfır olmadığını, COVID’le yaşamak için aşıya odaklandıklarını açıkladı.
Ve daha önce hiç bahsi geçmeyen terimler ortaya çıkmaya başladı.
Bunlardan biri “Kabul edilebilir ölüm sayısı”.
Dünyanın geri kalanının uzun süredir yaptığı değerlendirmeyi Avustralyalı siyasiler de yapmak zorunda kaldı. Kabul edilir bir ölüm sayısı bulmamız gerekiyor.
Geçen gün bir eyalette sağlık müsteşarına gazeteci doğrudan, “Kabul edilebilir ölüm sayısı sizin için nedir?” diye sordu. Sinirden elleri titreyerek cevap veren tıp doktoru müsteşar, “Bu mesleğe yaşam kurtarmak için girdim” dedi.
COVID-19’un hayatımızın bir parçası olarak kalacağı ve her yılki grip salgını gibi görmemiz gerekeceği söyleniyor. Grip kabul edebileceğimiz ölüm sayısı hakkında bir ipucu veriyor.
Grip hayatımızın bir parçası. Her yıl insanlığın yüzde 5 ila 15’i grip oluyor, 5-6 milyon kişi hastalığı şiddetli geçiriyor ve yarım milyon kadarı da gribe bağlı solunum sorunları yüzünden hayatını kaybediyor.
Bazı yıllar daha iyi, bazı yıllar daha kötü…
2018 kötü bir yılmış.
Avustralya’da yüz binde ölüm 5,74. Türkiye’de 13,84. Japonya’da 32,04 ve Yemen’de 352.
“Her yıl olduğumuz grip aşıları da on yılların uzmanlığı yüzünden son derece etkili”… diyorsanız bir daha düşünün. ABD’de grip aşısının grip semptomlarını önlemedeki başarı oranı 2019’da yüzde 39’muş. Son 20 yılın en başarılı yılı 2010’da tespit edilen yüzde 60’lık etkinlik ise 2014’te yüzde 14’müş.
COVID-19 aşılarının yüzde yüz etkili olmadığından şikâyet edenlere gelsin.
Aşılanmamışların Pandemisi
Dünya çapında kabul edilebilir ölüm sayısını siyasiler veriyor.
“COVID-19 aşılanmamışların pandemisi haline geldi” diyenler şimdilik haklı.
Avustralya’da aşılanmada en yüksek yüzdenin yakalandığı grup, risk seviyesi en yüksek olan 60 yaş üstü nüfus. En fazla bulaştıranlar da 18-39 yaş arasındaki aktif nüfus. Önceki varyantların aksine, çocuklar da bulaştırıyor.
Henüz ölüm seviyesinin çok yükselmemesinin nedeni en riskte olan grupta aşı yüzdesinin yüksek olması. Hastanede tedavi görenlerin ve ölenlerin büyük çoğunluğu aşı olmayanlar… Melbourne’da çift doz aşı olup hastanede tedavi gören tek kişi bile yok.
Sydney ve Melbourne’da yetkililerin yeni hedefi, tam kapanma kurallarını uygularken nüfusu aşılamak. Nüfusun yüzde 80’i aşılandıktan sonra da çeşitli tedbirler dahilinde uluslararası sınırların açılması dahil olmak üzere esnemelere gitmek. Evet, biz pandeminin başından bu yana hiçbir yere hareket edemiyoruz. Hava trafiği kapalı…
Aşılanma hedefi tutturulunca, esnemeler başlayacak. Hemen ardından da vakaların ve ölümlerin artması bekleniyor. Burada kilit önemdeki amaç, artacak vakaların sağlık sistemini iflas ettirmesinin önüne geçmek.
Vakaların artması, takip sisteminin zorlanması ve hastane kapasitesinin aşılıp sağlık sisteminin iflas etmesinin yüzbinlerce yeni vaka ve binlerce ölüm anlamına geleceğini belirtiliyor. Bu durumda yeni vakaların çoğu aşılanmamış 16 yaş altı nüfustan, ölümlerin çoğu da özellikle aşılanmamış olan 60 yaş üstü nüfustan olacağı belirtiliyor.
Melbourne önümüzdeki aylarda beklenen vaka artışı için yurt dışından yüzlerce sağlık uzmanı getirtiyor. Sydney de yoğun bakım kapasitesini dört katı artırmaya çalışıyor.
Esnemeler yüz maskesi, hijyen veya sosyal mesafe kurallarının tamamen kaldırılacağı anlamına gelmiyor. Aylarca kapalı kalıp iflas etmeyen işletmelerin açılması, yurt dışından ülkeye gelmek isteyen on binlerce Avustralyalının çeşitli planlar dahilinde geri dönmesi anlamına geliyor.
Öğrenciler okula dönecek, üniversiteler açılacak. Her yıl on milyarlarca dolarlık bir ekonomi yaratan yüzbinlerce yabancı öğrenci başka ülkelerdeki üniversitelere geçiş yapmadılarsa geri gelecek.
Ancak son günlerde gündemi etkileyen en önemli tartışma farklı.
Avustralya’yı oluşturan sekiz eyalet ve bölgeden üçünde delta varyantına bağlı salgınlar var. Diğerlerinde haftalardır veya aylardır yeni vaka tespit edilmiyor.
Federal Başbakan Scott Morrison geçen gün çıktı ve elini kaldırdı ve “Bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Avustralya olacağız” dedi. Sloganın artık sahipsiz olduğunu duymuş olmalı.
Belki tam olarak bu kelimeleri kullanmamıştır ama söyledikleri bu anlama geliyordu.
Peki, tam bu sırada uzun süredir vaka görülmeyen Batı Avustralya’nın başındaysanız ne yaparsınız?
Aşılanma oranında yüzde 80 oranına ulaşılması demek, aslında yetişkin nüfusun yüzde 80’inin aşılandığı anlamına geliyor. 12 yaş altı çocuklar dahil değil. Henüz aşılanmamış yüzde 20’yi de düşünmek lazım. Aşı karşıtlarına karşı hiç acımam yok. Ancak hiçbir ülkenin 12 yaş altı çocuklar için aşı kullanmadığını hatırlamak gerekiyor.
Bu durumda diğer eyaletlere sınırların açılması, COVID-19’a karşı hiçbir savunması olmayan bir milyona yakın nüfusu öldürücü bir pandemiyle karşı karşıya bırakmak demek.
Bunların bazıları virüsü kapacak, bazıları hastanelik olacak ve bazıları da hayatını kaybedecek.
Peki, yüzde 80’de açmayacaksan, ne zaman açacaksın?
Avustralya’nın 25 milyonluk nüfusunun yarısı şu anda tam kapanma şartları altında yaşıyor. Diğer yarısı da gayet serbest yaşasa da sınırların açılmasına büyük bir endişeyle bakıyor.
Yöneticilerin sorduğu soru da şu:
Kaç kişinin ölmesi siyaseten kabul edilir?