Anayasa’nın 155. maddesi uyarınca görevinden alınan ve tutuklu yargılanmamak için çareyi Belçika’ya kaçmakta bulan eski Generalitat Başkanı Carles Puigdemont geçen Çarşamba Brüksel Güzel Sanatlar Sarayı’nda Fransızca yaptığı konuşmada, İspanya’dan gelen 170 Katalan belediye başkanı ve Flaman dostları önünde Komisyon Başkanı Jean Claude Juncker ile Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Antoni Tajani’ye İspanya’ya destek verdikleri için verip veriştirmişti. Özerk parlamento seçimlerinde sandıktan çıkmayı, uluslararası hukuka ve anayasaya aykırı bile olsa Katalunya’nın bağımsızlığını ilan etmek için yeterli gören tuhaf demokrasi anlayışla eleştirdiği AB’ye 21 Aralık’ta yapılacak özerk parlamento seçimlerini tanıması için uyarıda da bulunmuştu: “seçimlerden bağımsızlık kararını destekleyen bir sonuç çıkarsa bunu kabul etmeyecek misiniz?
Puigdemont’un AB’ye yönelttiği sorunun doğru ifade edilen şekli şöyle olmalıydı: “seçimleri bağımsızlığı destekleyen siyasi partiler yine kazanır, özerk parlamentoda sandalyelerin salt çoğunluğunu elde ederse, bu sonuçları bağımsızlığa esas olarak tanımayacak mısınız?” Bu sorunun ne kadar saçma olduğunu görmek için hukukçu olmaya gerek yok. Basit bir mantık yürütme, anayasa gereği yapılan özerk parlamento seçimlerini kazanmanın bu anayasanın öngörmediği bir şeyi yapmak için geçerli olmadığını anlamaya yetiyor aslında. Ama konuyla ilgili önceki yazılarımda belirttiğim gibi, Puigdemont’un stratejisi “ya 155. maddeye ya da bağımsızlığa destek” parolasıyla 21 Aralık seçimlerini plebisite dönüştürme temeline dayalı.
Ne var ki devlete karşı suçlarda yetkili özel mahkeme Audiencia Nacional tarafından tutuklu yargılanan ortağı Oriol Junqueras’ın partisi Cumhuriyetçi Sol ERC (Esquerra Republicana de Catalunya) bu seçime Katalunya Demokrat Partisi PdeCat ile “Evet için birlikte” (Junts pel Sí) gibi ortak listeyle girmek istemiyor. Son anda bir beraberlik gerçekleşmezse Puigdemont’un partisi bu ayrılıktan zarar görecek. PdeCat’ın “birlikte mücadele etmezsek, İspanyol devleti kazanır” uyarısına boyun eğmeyen ERC eski ortağının sözcüsü Josep Lluis Cleries tarafından artık “parti çıkarlarını ülke çıkarlarının önünde tutmakla” suçlanıyor.
Gerçek olan şu ki sadece 7 yıl önce yüzde 38,5 oyla Katalunya’nın birinci partisi olan CİU’nun (Convergència i Unió) ayakta kalan kanadını temsil eden PdeCat son anketlerde 4. sırada görülüyor. Kısacası işler Puigdemont ve partisi için hiç ama hiç iyi gitmiyor. Bunda sadece ERC’in ortak liste oluşturmak istememesinin rolü yok. Ayrıca bağımsızlık karşıtı Katalanları temsil eden liberal Yurttaşlar Partisi Ciutadans’ın (C’s) sadece Katalunya’da değil, İspanya genelinde büyük bir yükseliş göstermesinin de payı olduğunu kabul etmek gerekir.
Ciutadans’ın anketlerde önlenemez yükselişi
Geçen hafta (7 Kasım) yayımlanan Sosyolojik Araştırmalar Merkezi’nin (CIS/ Centro de Investigaciones Sociológicas) dönemsel anketinde Katalan ayrılıkçılara karşı anayasanın 155. maddesinin uygulanmasını sağlayan üç siyasi partiden ikisinin oy oranını koruduğu, C’s ’in ise büyük bir sıçrama gösterdiği görülüyor. Ankete göre, iktidardaki Halkçı Parti PP (Partido Popular) yüzde 28 ile birinci parti konumunu korurken, Sosyalist İşçi Partisi PSOE (Partido Socialista Obrero Español) yüzde 24,2 ile onu izliyor. Katalan krizinde ayrılıkçıları kollayan politikasıyla seçmenden rağbet görmeyen radikal Sol’daki Podemos yaklaşık 2 puan kayıpla yüzde 18,5 oranına gerilemiş durumda.
Ciutadans’ın İspanya genelinde yükselişi dikkat çekici oranda. Albert Rivera’nın partisi 4,4 puan kazançla oy oranını yüzde 17,5’e yükseltmiş bulunuyor. 2005’de Barselona’da kurulan “Katalunya Yurttaşları” (Ciutadans de Catalunya) sivil platformunun oluşturduğu bu siyasi partinin pusulası Katalanlara dayatılan “zorunlu milliyetçiliğe” karşı çıkmak. 2007 yılında özerk parlamento seçimlerine katılmaya başlayan C’s 27 Eylül 2015’de yapılan seçimlerde yüzde 17,9 oy oranı ve 25 sandalye ile Parlament’in ikinci siyasi gücü olmayı başardı.
Ciutadans ayrıca Podemos ’la birlikte Temsilciler Meclisi’ne girmeyi başaran yeni partilerden biri. Son genel seçimlerde elde ettiği yüzde 13,1’lik oy oranı ve 32 sandalye ile İspanya’nın da 4. partisi konumunda. Herkes Podemos’un başarısından söz ederken fazla dikkat çekmeyen C’s CIS anketine göre önümüzdeki dönemde tek başına koalisyon ortağı olabilecek konuma gelmiş bulunuyor.
Son genel seçimlerde oylarının yüzde 69,9’unu PSOE, 68, 8’ini PP, 60.1’ni Podemos ’tan almış olan Ciutadans’ın gelecekte sadece Katalunya’da değil, İspanya genelinde de önemli rol üstlenebileceği belirtiyor. C’s Genel Sekreteri José Manuel Villegas, seçmenlerin partisine gösterdiği büyük ilginin Katalan krizinde aldığı doğru tavırdan kaynaklandığını söylüyor. (Https://politica.elpais.com/politica/2017/11/07/actualidad/1510044178_252789.html)
Ciutadans Katalan krizinin Parlament seçimlerinin erkene alınarak giderileceğini ilk dile getirmiş olan siyasi parti. 21 Aralık seçimlerine Katalunya’daki lideri Inés Arrimadas ile iddialı giren C’s, ayrılıkçı siyasetçiler karşısındaki Anayasa Bloğu’nun da en güçlü partisi konumunda. Bununla birlikte özerk parlamento seçimleriyle ilgili anketler, bugüne kadar Anayasa Bloğu’nun salt çoğunluğa ulaşabileceğini göstermiyor. Público’nun dikkat çektiği gibi, 21 Aralık’tan sonra Katalunya’da Bayan Arrimadas başkanlığında bir özerk hükümet kurulması olasılığı çok düşük. Çünkü bir önceki seçimlerde Parlament’te 135 sandalyeden sadece 53’ünü alabilmiş olan C’s, PP ve PSOE’nin Katalan kolu PSC’nin bağımsızlık cephesini geride bırakabilmesi neredeyse imkânsız. (http://www.publico.es/politica/pactos-catalunya-21d.html)
Público, bu durumda 21 Aralık’ta ayrılıkçılığa atılabilecek tokadın ancak ERC, PdeCat ve tabanının seçime katılmayı benimsediği radikal Sol eğilimli Halk Birliği Adaylığı CUP’tan (Candidatura d'Unitat Popular) oluşan bağımsızlık cephesinin salt çoğunluğun (68) altında kalmasını sağlamak olacağına işaret ediyor. ERC ile PdCat’in bu olasılıkta bile bir azınlık hükümeti formülünü benimseyebileceğini belirten gazete, seçime ittifak halinde girmeyen ERC’in elinde bağımsızlık dayatmasını ileri bir tarihe erteleyerek radikal Sol ile hükümet kurma olasılığı da bulunduğunu anımsatıyor.
Sonuç olarak belirtmek gerekirse, 21 Aralık özerk parlamento seçimlerinde Puigdemont’un partisi PdeCat’ın yenilgiye uğraması kaçınılmaz olmakla birlikte Bağımsızlık Bloğu’nun azınlığa düşmesi, dolayısıyla Anayasa Bloğu’nun salt çoğunluğa ulaşması pek mümkün görünmüyor. Anayasa Bloğu içinde ise C’s ‘in liderliğinin pekişeceğine kuşku bulunmuyor. Bu, ayrılıkçı Katalanların sürdürdüğü ve yurt dışında yankı bulan “İspanyollar Katalanlara karşı” propagandasını yerle bir eden önemli bir gelişme. Ciutadans’ın sadece Katalunya değil İspanya genelinde de yükselişi belki de sorunun çözümünün anahtarını oluşturuyor.