Memur-Sen, AK Parti iktidarında büyüyen bir memur sendikası. Bir önceki genel başkanı Ahmet Gündoğdu, üç dönemdir AK Parti’den milletvekili. Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Memur-Sen’in Genel Kurulu’ndaydı.
Seçim kampanyası döneminden farklı bir dil kullanan Erdoğan, İmamoğlu’nun belediye başkanlığına başladığı gün, Memur-Sen’in genel kurulunda, sakin ve uzlaştırıcı bir üslupla dikkat çekici mesajlar verdi.
Önümüzdeki dönemi “kızgın demiri soğutma” dönemi olarak tanımlarken şunları söyledi: “Seçim tartışmalarını geride bırakarak, ekonomi ve güvenlik başta olmak üzere asıl gündemimize odaklanmamız şarttır. Dönem, kızgın demiri soğutma, musafahalaşma, kucaklaşma, birlik ve beraberliğimizi yeniden perçinleme dönemidir.”
Siyasette uzlaşma ve yumuşamaya ilişki umudumuzu yitirmeye başladığımız böyle bir anda, Cumhurbaşkanı’ndan, süpriz bir yaklaşım geldi. Benim gibi iyimserler, “İhtiyacımız bunu gerektiriyor”, “Gelin karşılıklı adımları çekinmeden atın…” diyebilir.
31 Mart’ta, seçmen, iktidarla muhalefeti ‘sorunlara birlikte çözüm üretmek’ konusunda uyardı. Önemli büyükşehir belediyelerinin neredeyse tamamı muhalefetin yönetimine geçti. Yani bu yolla iktidarın bir bölümü muhalefetin kontrolüne devredilmiş oldu. Bir anlamda muhalefet yeni bir sinerjiyle güç topladı.
Ülke ekonomik dertlerle baş etmeye çalışıyor, dış politikada sıkıntılı günler yaşanıyor. Böylesi bir dönemde, iç gerilimi tırmandırmak, özellikle iktidarın işlerini daha da zorlaştırır… İstanbul’da, oyların tekrar tekrar sayılması, siyasetçilerin ve toplumun özenli yaklaşımları sayesinde, tehlikeli bir tırmanışa neden olmadı. İmamoğlu’nun mazbatayı alması, ardından Mevlüt Uysal’ın mührü zaman geçirmeden kazanana teslim etmesi, olumlu bir tablo. Umarız, bir an önce Yüksek Seçim Kurulu da, karışıklıklara neden olmadan normalleşmeye katkıda bulunacak bir karar alır.
Ne yapılabilir?
Türkiye’nin bu koşullarında, siyasette uzlaşmayı ve normalleşmeyi, bugünden yarına beklemek, saflık olur.
Normalleşme, uygulamada kendini gösterdikçe anlamlı hale gelebilir.