Geçtiğimiz gün CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven ve HDP Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları’nın milletvekillikleri düşürüldü.
AK Parti iktidara geldiğinde, 1994 yılında tutuklanan DEP milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak hâlâ cezaevindeydi. Hepimizin hafızalarına kazınan olaylı bir Meclis oturumunun ardından dokunulmazlıkları kaldırılmış ve Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yargılanarak haklarında 10 yıl cezaya hükmedilmişti.
2003’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararla salıverilen eski DEP vekilleri, Avrupa Birliği yolunda kararlı gözüken AK Parti tarafından ağırlanmaya başladı. O sırada Adalet Bakanı Cemil Çiçek, tahliyeleri için “Çok doğru bir karar” yorumunu yaptı. Eski DEP vekillerini, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül Dışişleri konutunda, TBMM Başkanı Bülent Arınç ise Meclis makamında ağırladı.
Hattâ yıllar sonra Wikileaks belgelerinde yer alan iddialara göre, Abdullah Gül o dönemde ABD Büyükelçisine “DGM’nin kararını tersine çevirmesi için ne kadar çalıştığımıza inanamazsınız” demişti.
Yasama dokunulmazlığı nedir?
Yasama dokunulmazlığı, Meclis çalışmalarının devamlılığını ve sürekliliğini sağlamak adına seçmen oylarıyla görevlendirilmiş parlamenterlere yargı bağışıklığı tanınmasıdır. Böylece seçim dönemi boyunca milletvekillerinin, yargı ve/ya yürütmenin olası baskılarına karşı korunması sağlanır.
Anayasanın 83. Maddesi, yasama dokunulmazlığını temin eden hükümdür. Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve soruşturmasının seçimden önce başlamış olması kaydıyla, Anayasanın 14. maddesi istisnaları düzenlemiştir. Milletvekillerinin yargılanabilmesinin ancak bu hallerde mümkün olabileceği, anayasal güvence altındadır.
Ancak anayasa hükmündeki istisna 08.06.2016’da Resmi Gazetede yayınlanan geçici yasa maddesi ile genişletilmiş ve “yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin dosyaları bulunan milletvekilleri hakkında, bu dosyalar bakımından” yasama dokunulmazlığının uygulanmayacağı yasalaşmıştır. Bunun üzerine Mecliste bekleyen yüzlerce dosya ile milletvekillerine peşi sıra dâvâlar açılmıştır.
Yargılamalar sırasında milletvekillerinin görevleri devam etmektedir. Milletvekilliğinin sona erdirilmesi, TBMM Başkanlık Divanı ile ilgilidir. Anayasanın 84. maddesine göre, “Milletvekilliğinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi, bu husustaki kesin mahkeme kararının Genel Kurula bildirilmesiyle olur.” Yani, dokunulmazlığın kaldırılmasıyla vekil yargılanacak; yapılan yargılama neticesinde verilen hüküm kesinleşecek; ardından bu kararın TBMM Başkanlık Divanı tarafından Meclis Genel Kuruluna bildirilmesiyle yargılanan kişinin vekilliği son bulacaktır.
İstisnanın uygulanması
AK Parti iktidara geldiği 2002’den 2017’ye dek hiçbir vekil için bu istisnai hâli uygulamadı. Kesinleşmiş mahkeme hükümleri Meclis Başkanlık Divanına gönderilse dahi, Başkanlık bu kararları Genel Kurula bildirmediği için hiçbir vekil, seçim dönemi sona erene dek cezai müeyyide ile karşılaşmadı. Nitekim MHP milletvekili Engin Alan ile ilgili Balyoz Dâvâsı yargılamasında kesinleşmiş mahkeme hükmü, Başkanlık Divanı tarafından Genel Kurul gündemine alınmadı ve Alan seçim döneminin sonuna dek parlamentodaki görevini sürdürdü.
2017’den itibaren ise Başkanlık Divanı (3 kişininki devamsızlık gerekçesiyle olmakla birlikte) toplam 13 milletvekilinin görevine son verdi.
Üstelik, Enis Berberoğlu hakkında verilen mahkumiyet kararı 20.09.2018; Leyla Güven ve Musa Farisoğulları hakkındaki kararlar ise 17.09.2019 tarihinde kesinleşmiş. Enis Berberoğlu’na isnat edilen MİT Tırları ile ilgili suçlamaya konu olay, aslında ilk kez Aydınlık gazetesi tarafından haberleştirilmiş — fakat onlar ceza almamış. Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın yargılandıkları KCK Dâvâsı, Cumhurbaşkanlığı tarafından “FETÖ kumpası” olarak nitelendirilmiş. Bunlar, bu dâvâlarda esasa yönelik hak ihlâlleri olduğunu gösteriyor. Fakat yargı konusu edilen faaliyetlerin ne olduğu tartışılmaksızın salt Meclis Başkanlık Divanındaki bu bekletme ve aylar sonra Genel Kurula getirme, bu kadarıyla dahi siyasi bir kararın söz konusu olduğunu açıkça gösteriyorr. Yani Anayasaya göre tarafsız olması gereken Başkanlık Divanı, apaçık politik bir tavırla hareket ediyor.
26 sene önce Leyla Zana, Orhan Doğan, Hatip Dicle ve Selim Sadak’ın Meclisten yaka paça gözaltına alınmasının görüntüleri, en başta da söylediğim gibi hâlâ hafızamızda. Önceki gün ise bu hafızamız seçimle görev başına gelmişlerin yine kelepçeli fotoğrafları ile tazelendi. Tüm bunların kaygı verici olmasının yanında, “İktidar ortağıyız” diyen “Doğu Perinçek’ten al haberi” kapsamında dünkü “Bu bir başlangıçtır, HDP kapatılmalıdır” haberi bir sonraki adımı işaret ediyor.