Bir an için kendinizi bir Avrupa ülkesinde düşünün; seçkin bir davetliler topluluğuna sinevizyonlu bir sunum yaptığınızı hayal edin. Ekrana şöyle bir cümle yansıtıyorsunuz:
1120 akademisyen bir bildiri yayınlayarak Kürt sorununda devletin sivilleri katleden uygulamalarına son verilmesini, barış için Kürt tarafının taleplerini içeren bir yol haritası hazırlanmasını önerdi.
Dinleyicilerinize bakıyorsunuz. Hepsinin yüzünde “cesur” akademisyenleri destekleyen bir ifade… Sonra cümlenizin altına şöyle bir cümle daha getiriyorsunuz:
Cumhurbaşkanı Erdoğan barış talep eden akademisyenleri aydın müsveddesi olarak niteledi, hain ilan etti, YÖK’ü ve yargıyı harekete geçirmeye çağırdı. YÖK ve savcılar harekete geçerek soruşturma başlattı. Bazı akademisyenler görevden uzaklaştırıldı.
Şimdi katılımcıların yüzünde öfke var… Salonda yuh ve alkış sesleri yükseliyor… Biraz bekleyip ekrana bir cümle daha getiriyorsunuz:
Akademisyenlerin bildirisinden bir gün sonra PKK Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde bombalı ve roketatarlı eylem yaptı. Eylemde ikisi bebek, biri çocuk 6 kişi öldü, 39 kişi de yaralandı.
Yuh ve alkışlarla kızgınlıklarını ifade eden dinleyicilerin yüzünde şimdi hayal kırıklığı ve mahcubiyet var. Sözlerinizi şu cümle ile sonlandırıyorsunuz:
Bazan ayağını yanlış ayak izi üzerine koyan birinin yanılgısını yaşarız.
Barıştan söz ederiz savaşı yaşarız
Niyetim dramatik bir sahne yaratarak “Hepimiz barıştan söz ederiz ama savaşı sürdürürüz” paradoksu oluşturan akademisyenleri eleştirmek değil. Zaten karşımızda, geleceği bugüne karşı ayaklandıran bir zekâ da yok.
Karşımızda, taraflardan biri lehine “halat çekerken” daha sonra kenara çekilip “şimdi aranızdaki mücadeleyi bitirmek için tarafsızlığıma güvenin” diye seslenen birinin yarattığı şaşkınlık var.
Yukarıdaki hayali anekdotu, bildiri tartışmasını “gösteren” yaparak Kürt sorunu etrafınnda pek üzerinde durulmayan söylem ve sembollerin nasıl üretildiği konusuna giriş perspektifi oluşturabilmek için verdim.
Anekdotun sadece ilk cümlesini gösterdiğinizde algıları etkilersiniz. İlk cümlenin ardından ikinci cümleyi sunduğunuzda algıları harekete geçirirsiniz. Üçüncü cümleyi ilk iki cümleden sonra görünür kıldığınızda algıları dönüştürürsünüz. İfadeyi hangi içerik formuna göre şekillendirdiğiniz, ifadenin etki sınırlarını belirler.
Söylem üreten kaynaklar
Kürt sorununda sahada şiddet kullanan tarafların yürüttüğü bir savaş var. Ancak asıl büyük savaş sahada değil söylem üstünlüğünde. Buna psikolojik savaş adı verilmekte. Amaç taraftarlarda motivasyon, tezlerde meşruiyet, halkta rıza oluşturmak. “Gösterilenin” doğasını çarpıtarak veya değiştirerek “gösteren” haline getirmek, yani algı değişikliği yaratmak, sıklıkla başvurulan yöntemlerden. Böyle yöntemlerin özünü de söylem ve sembol üretimi oluşturmakta. Bu durum sorunun etrafında dizilen aktör, grup ve kesimlerin pozisyonlarını belirliyor.
Kürt sorununda kimler söylem ve sembol üretmektedir diye düşündüğümüzde, karşımıza dört kaynak çıkmakta. Her birine bir isim vereceğim. Nedenini yazının ilerleyen bölümlerinde göreceğiz.
Birinci grup: KCK, HDP, Kürt entellektüelleri, Kürt basın-yayın organları. Bunlara kısaca Alternatifçiler diyebiliriz. Bu grup iletişim kanalları olarak daha çok sosyal paylaşım ağlarını (twitter, facebook) kullanmakta, bu kanallarda daha etkili ve organize hareket etmektedir.
İkinci grup: AK Parti’nin halk gücüyle elde ettiği hegemonyadan rahatsız olan gruplar. CHP, MHP, Kemalistler, Cemaat, eski ayrıcalığını yitiren aydınlar, yabancı servisler, yabancı basın yayın organları. Bunları, evrenin oluşumunda maddeye çarparak ya da maddeyle birleşerek onu yok eden anti-madde kavramından yola çıkarak Anti-Maddeciler olarak isimlendireceğiz. Yabancı kaynaklar daha çok Kürt sorununu kendi çıkarlarının gerektirdiği pozisyonda tutmak amacına göre hareket ediyor. Birinci grup gibi ikinci grup da, iletişim kanalları açısından kendini ağırlıklı olarak sosyal paylaşım ağları (twitter, facebook), ayrıca internet haber siteleri, think-tank araştırma merkezleri üzerinden ifade etmekte.
Üçüncü grup: İktidar; iktidara yakın duran medya organları ve devlet. Bunları da Rasyonelciler olarak kavramlaştıracağız. Bu üçüncü grup iletişim kanalları olarak görsel ve yazılı medyada bariz üstünlük kurmuş görünmekte.
Dördüncü grup: Gri alan tutumu sergileyen seçkinler. Meseleye tarafsız yaklaşma yolunu seçen, çoklu bakış açısını prensip edinen liberal demokrat aydınlar. Bunlara ise Gri Alancılar ismini uygun göreceğiz. Dördüncü grup yazılı medya ve kişisel blog sitelerinde daha çok öne çıkmakta.
Propaganda savaşlarının mücadele stratejileri
Dört grubun şu alanlarda birbiriyle kıyasıya mücadele ederek söylem ürettiğini, propaganda savaşları yürüttüğünü görüyoruz.
(a) Çatışmaları kim başlattı? Birinci ve ikinci grup çatışmaları devletin, üçüncü ve dördüncü grup PKK’nin başlattığını söylüyor.
Bu alanda verilen mücadele şu açıdan önemli: Çatışmaları kimin başlattığı spekülasyonu, tarafların verdikleri mücadelenin meşruiyetini etkilemekte.
(b) Çatışmalarda kim kazanmakta, kim kaybetmekte? Birinci ve ikinci grup PKK’nin, üçüncü grup devletin çatışmalardan kazançlı çıktığını ifade ederken, dördüncü grup iki tarafın da kazanamayacağını dile getiriyor.
Bu soruya verilen yanıtlarda üretilen söylem, çatışmalara motivasyon kazandırmak açısından etkili olmakta. Dolayısıyla bu alanda üretilen sembollerin daha çok çatışan tarafta bir motivasyon yaratma amaçlı olduğunu vurgulamak gerekir.
(c) Çatışmalar nasıl sona erer? Bu soruya birinci ve ikinci grup “AK Parti hegemonyasının sona ermesiyle” yanıtını verirken, üçüncü grup soruyu “PKK’nin çatışmaları durdurması, sınır dışına çıkması, kamu güvenliğinin tesis edilmesine olanak tanıması” şeklinde yanıtlamaktadır.
Dördüncü grup ise herhangi bir ön koşul öne sürmeden müzakere masasına dönülmesini yeterli görmektedir.
Çatışmalar nasıl sona erer sorusuna verilen yanıtlar, moral üstünlüğün ele geçirilmesi imkânını yaratmaktadır.
Fenomenleşen numenler
Tarafların propaganda tekniklerine baktığımızda, birinci grubun (Alternatifçiler) sistem kurucu ve sistem dönüştürücü bir toplumsal gerçeklik olarak algılanmaya ağırlık verdiğini, proaktif bir kampanya yürüttüğünü görmekteyiz. Örneğin sık sık Kürtlerin artık statüsüzlüğü kabul etmeyecekleri, demokratik özerklikle sorunun çözüleceği vurgularının bu amaç için yapıldığını söyleyebiliriz. Bu kesitte “bizi” inşa eden retorik ön plandadır.
İkinci grubu (Anti-Maddeciler) oluşturanlar ise PKK’yi var olan her şeyle zıtlık halinde hiçliğe dönüştürmek istemektedir. Çünkü AK Parti ile yaşadıkları çelişki bunu gerektiriyor. Müzakere sürecinde somut hiçbir adımın atılmadığı, Dolmabahçe mutabakatının Erdoğan tarafından bozulduğu, hükümetin Suriye’de Kürt kazanımlarını berhava etmek için DAİŞ’i kullandığı gibi söylemler bu amaca yönelik olarak kullanılmakta. Bu kesim “yorumun doğruluğu değil inandırıcılığı daha önemlidir” prensibinden yola çıkıyor. Yine bu kümeyi oluşturan bazı grupların “gerçeğin algılanmasının üstünü ört, tehdidin algılanmasını abart” tekniği izlediğini görüyoruz.
Üçüncü grubu (Rasyonelciler) oluşturanların daha çok saldırı değil savunma içeren bir propaganda tekniği izlediğine şahit oluyoruz. Çünkü karşısında, yabancı kaynakları da eklersek, fenomenleri (görünüşler, töz) numenler (şeyin kendisi, öz) olarak algılatan geniş bir ıskala var. Savaşı kimin başlattığı, müzakere masasından kimin kalktığı, savaşın sosyal maliyetini kimin yarattığı konularında bu grubun daha çok savunmada, üretilen tezlere karşı tez geliştirme pozisyonunda kaldığını ifade etmemiz gerek. Pe peşe gelen olgular serisinin yarattığı izlenimler de ister istemez bu grubu meydana gelen dizileri izah etmeye sevk ediyor.
Dördüncü grubun (Gri Alancılar) söylem üretme tekniğine baktığımızda ise eleştirel sorumluluk çerçevesinde hareket ettiklerini gözlemliyoruz. Çözüm için kaçınılmaz olan düşünülmeyeni düşünmenin yarattığı rahatsızlığı oluşturmaya çalışıyorlar. Ancak pek başarılı oldukları söylenemez.
Asıl amaç halkı etkilemek
Kürt sorununda propaganda savaşlarının asıl amacı halkı etkileyebilmek. Çünkü halkı yanına çekebilen taraf bu mücadeleden galip ayrılacak. Alternatifçiler yeni bir toplumsal modeli, Anti-Maddeciler çarpıtmayı, Rasyonelciler makul ve doğru olanı, Gri Alancılar da çözümü önceleyerek halkın gönlünü kazanmaya çalışıyorlar.
Propaganda savaşlarında en dikkat çekici grubu Anti-Maddeciler oluşturmakta. Çünkü amaçlarının merkezinde PKK’yi var olan her şeyle zıtlık halinde hiçliğe dönüştürmek düşüncesi yatıyor.
Kişisel kanaatime göre halk Alternatifçileri sosyal maliyet yaratan savaşçılar, Anti-Maddecileri her şeyi yıkan anarşistler, Rasyonelcileri çaresizciler, Gri Alancıları güçsüzler olarak görmektedir.
Birinci ve ikinci grupların savunduğu tezler “propaganda yanlış yaşanan doğrulardır” algısı oluşturmaya başladığı takdirde, propaganda savaşları Rasyonelcilerin lehine sonuçlar doğuracaktır.