Ana SayfaYazarlarNeden Afrika?

Neden Afrika?

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26 Şubat’ta Cezayir, Moritanya, Senegal ve Mali’yi kapsayan bir Afrika turuna çıktı. Beş gündür süren gezi, bugün (2 Mart Cuma) sona eriyor. Ziyaret süresince söz konusu ülkelerle çok sayıda ticaret anlaşması imzalandı. İkili ilişkileri daha da canlandıracak stratejik işbirliği sözleri verildi. Afrika’ya önem veriyoruz, çünkü oralarda çok ciddi ekonomik çıkarlarımız var. Eğer bölgesel bir güç olma gibi bir idealin peşinden koşuyorsak oralara gitmek, atalarımızın ayak izleri bıraktığı o coğrafyalarla çoklu işbirlikleri geliştirmek zorundayız.

 

Afrika’nın Türkiye için önemini ayrıntılı olarak ele alacağım. Ancak araya bir parantez açıp, Erdoğan ile birlikte sık sık yurtdışı gezilerine katılan gazetecilere dair bir tesbit yapmak istiyorum. Aşırı konformist davranıyorlar. Derslerine çalışmıyorlar. Ev ödevlerinden kaçınıyorlar. Bu gezilerden okurlarımız için hangi yararlı bilgileri çıkartabiliriz diye düşünmüyorlar. Sadece “Erdoğan ne dedi, nereyi gördü, nereyi gezdi”yi yazıyorlar. Oysa Anadolu Ajansı’nın zaten geçeceği bu tür bilgilerin ötesinde, ufuk açıcı izlenim ve analizlerle karşımıza çıkabilirler. Ama çıkmıyor, çıkamıyorlar. Nedenleri konusunda bir öngörüm yok. Yakından tanıdığım isimler olmadığı için bazı varsayımlarda bulunamıyorum.

 

Türkiye’nin önemsediği son Afrika ziyaretinde de maalesef bu tablo yaşandı. Geziye onlarca gazeteci katılmasına rağmen, çok az istisna dışında, “Türkiye’nin ne işi var oralarda” sorusuna yanıt verecek ne bir izlenim ne de bir analiz görebildik.

 

Oysa imkânlar mevcut. Çağımız internet çağı. Arama motorları sayesinde tonla bilgi parmaklarımızın ucunda. Ayrıca, geziye katılan üst düzey siyasetçi, işadamı ve uzmanlardan da çok sarsıcı izlenim ve malzeme edinebilirler.

 

Geç kaldık ama hızlı yol aldık

 

Afrika — özellikle Afrika’nın Boynuzu olarak tabir edilen Doğu Afrika’nın Kızıldeniz çıkışı ve Umman Denizi kıyıları — AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomik ve diplomatik ilişkilerini en fazla geliştirdiği bir coğrafya oldu. 16 yıl önce sadece 12 Afrika ülkesinde büyükelçimiz vardı. Bugün bu sayıyı 41 ülkeye çıkardık. 2003 yılında ancak 3.5 milyar dolar dış ticaret hacmimiz vardı. 2017 yılı sonu itibariyle bu rakam 20 milyar dolara ulaştı. Yeterli mi? Kesinlikle hayır!

 

Bu yoksul kıta Türkiye’nin ilgi alanında, çünkü Türkiye için yüzyılın pazarı. Türkiye Müteahhitler Birliği Başkan Yardımcısı Selim Bora’nın ifadesiyle, her alanı yatırımlar açısından bakir ve heyecan verici. Üretimden inşaata, kamu – özel sektör ortaklıklarından yap-işlet-devretlere, turizm ve  enerjiden madenciliğe inanılmaz bir potansiyel var. Türkiye bu pazara girmekte geç kaldı, ama 54 Afrika ülkesine her sahada çok yönlü esnek işbirlikleri önerebilecek tek ülke.

 

Özellikle müteahhitlik ilişkilerinde Türkiye bölgede adından söz ettiriyor. Müteahhitlik hizmetlerinde ilk kez bir Afrika ülkesi, Türkiye ile ortaklıkta Rusya ve Afganistan’ı geride bırakarak birinci sıraya yükseldi. 2017 yılında Tanzanya’da 3.1 milyar dolarlık iş alındı. Mozambik de Türk müteahhitlik sektörünün büyük iş aldığı on ülkeden biri oldu. Böylece Afrika’daki inşaat yatırımları, Türk müteahhitlik sektörünün 119 ülkede ulaştığı 355 milyar dolarlık yatırım hacminin yüzde 18’ine kadar yükseldi.

 

Türkiye, sadece ekonomik yatırımlarla değil, aynı zamanda stratejik işbirlikleriyle de bölgede nüfuz kazanmak istiyor. 2016 Aralık ayında hükümet, Kızıldeniz’in Umman Denizi ve Hint Okyanusu’na açılışında çok stratejik bir yerde bulunan Cibuti ile 12 milyon metrekarelik bir alanda 1 trilyon dolar potansiyeli bulunan bir serbest ticaret bölgesi anlaşması imzaladı. 2017 Eylül ayında ise ilk kez Türkiye dışında Somali’de büyük bir askeri üs inşa etti.

 

Ocak 2017’de Türkiye, Amerika’nın ekonomik yaptırımlara maruz bıraktığı Sudan’la, 300 milyon doları dolaysız yatırımları içeren toplam 650 milyon dolarlık bir ticaret anlaşması (bir havaalanı, yeni enerji santralleri, pamuk üretimi, tahıl siloları, et işleme alanları) imzaladı. Daha da önemlisi, Erdoğan Sudan ile ticaret hacmini 10 milyar dolara çıkarma sözü verdi. Son olarak, 3.5 milyar dolarlık iş hacmimiz bulunan Cezayir ile, bu rakamı ikiye katlayacak girişimlere kapı aralandı.

 

Türkiye ne istiyor?

 

Türkiye’nin Afrika’ya, özellikle de kıtanın Kızıldeniz kıyılarına ilgi duyması, hayata sırf ideolojik bakanlar tarafından Türkiye’nin yeni Osmanlı rüyalarının canlandırılması olarak tanımlanıyor. Ancak Türkiye’nin ilgisi ideolojik özlemlerden ziyade ekonomik çıkarlarından kaynaklanıyor.

 

Öbür taraftan Türkiye, Afrika’ya ve Kızıldeniz bölgesine stratejik açıdan da bakıyor. Bazı bölgelere askeri açıdan yerleşiyor. Çünkü Körfez ülkelerinin gazabına uğrayan Sudan, Etiyopya ve Somali’ye Katar’la birlikte arka çıkarak bölgede etkili partner ilişkileri kurmak istiyor. Bir tür “dezavantajlılara avantaj” sunarak ekonomik imkân yaratıyor.

 

Tabii bu durum bölgede ciddi çıkarları bulunan İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin kaşlarını çatmalarına neden oluyor.

 

Mustafa Gürbüz’ün Arab Center’de Türkiye’nin Afrika politikaları üzerine kaleme aldığı son derece önemli yazıda belirttiği gibi, bu bölge Suudi Arabistan – İran ekseninde ve Yemen üzerinde bir vekâlet savaşına sahne olduktan sonra, ciddi şekilde militarize oldu. Böylece bölgesel güç oyununda daha da kritik bir alana dönüştü.

 

Afrika ilgisi neye yol açabilir?

 

Türkiye’nin Afrika’ya ilgisi Türkiye ile Mısır arasında daha ciddi problemlerin doğmasına yol açabilir. Geçen Kasım ayında Mısır’ın 19 Türk vatandaşını casusluk suçlamasıyla tutuklaması bu gerginliğin daha da büyüyebileceğine işaret ediyor.

 

Türkiye’nin Sudan ile ilişkileri (özellikle askeri işbirliğine dönüşürse) Mısır için ayrı bir hassas konu. Çünkü Mısır Sudan ile sınır ve su sorunları yaşıyor. Ayrıca iki ülke birbirini muhaliflerine destek vermekle suçluyor.

 

Benzer şekilde, Türkiye’nin Etiyopya ile yakın ilişkileri Körfez ülkelerinin yakın desteğine sahip olan Eritre’nin sinirlenmesine yol açabilir.

 

Türkiye’nin “Afrika’nın Boynuzu”na ilgi göstermesi sadece Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır’ı değil, İsrail’i de tedirgin ediyor. İsrail’in eski Mısır büyükelçisi Zvi Mazel, 6 Ocak’ta Jerusalem Post’ta kaleme aldığı bir makaled,e Türkiye’nin Kızıldeniz’in Afrika kıyılarına ilgi göstermesini sinsilik olarak niteledi; bunun sadece Mısır’ın değil, İsrail’in de bölgedeki çıkarlarını tehdit ettiğini iddia etti.

 

Bu karmaşık ve çok yönlü ilgiler Türkiye’nin çıkarlarını etkilemek için Sudan ve Somali’de ülke içi karışıklıkların daha da artmasına neden olabilir. Son ziyarette bazı ipuçlarını görebildiğimiz üzere, Cezayir’i Türkiye’den soğutacak hamlelere de kapı aralayabilir.

 

Amerika ne der?

 

Türkiye’nin Afrika’ya yakın ilgisi özellikle Kızıldeniz bağlamında Amerika ile de sorunlara yol açabilir. ABD şimdilik bölgeye büyük bir ilgi göstermiyor gibi. Ancak Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Eritre, İsrail ve Mısır hattı ile Türkiye, Sudan, Somali, Etiyopya ve Katar hattı arasındaki ilişkilerin giderek gerginleşmesi üzerine, kendisini bölge sorunlarına dahil olmak zorunda hissedebilir. Bu takdirde Amerika’nın bölgeyi Türkiye-Katar-Sudan hattı üzerinden değil İsrail-Suudi Arabistan-Mısır bakışı üzerinden algıladığını veya algılayacağını şimdiden söyleyebiliriz. Daha da önemlisi, bu vesileyle Türkiye’nin yurtdışındaki askeri varlığı Amerikan Kongresi’nde gündeme gelerek tartışma konusu olabilir.

 

Türkiye ekonomik refah pastasını büyütmek, bölgesel aktör olma iddiasını sürdürmek, stratejik derinliğini daha da artırmak niyetiyle Afrika’da bayrak gösteriyor. Ancak ABD-İsrail öncülüğünde gelişen bir Körfez Ülkeleri aksı da Türkiye’nin Afrika’daki çıkarlarını minimize etmek için çalışıyor. Kuşkusuz Türkiye bu aks ne diyor diye kulak kabartmalı. Ancak bu durum çıkarlarımızdan vazgeçme sonucunu da doğurmamalı.

- Advertisment -