Ana SayfaYazarlarNewroz’da ne gördüm?

Newroz’da ne gördüm?

 

Diyarbakır, Şırnak, Mardin, Adana, İzmir, Batman, Van, Dersim gibi yerleşim yerlerinde Newroz kutlamaları yapıldı.

Kutlamalara 500 binin üzerinde insan katıldı. Geçen yıl da katılım aynı seviyede gerçekleşmişti. Bu açıdan baktığımızda meydanlarda klasik, geleneksel Newroz kitlesi vardı.

 

Ancak bu yıl, önceki yıllarda olmayan bir şey vardı.

 

Geçmiş yıllarda, Newroz kitlesinin kutlamalardaki halet-i ruhiyesi “varlığını koruma” refleksine dayanıyordu. Buna kimlik inkârı neden oluyordu. O yüzden kitlelerin varlığı coşkulu, direngen, meydan okuyan, devlete diklenen bir tarzda pratikleşiyordu.

 

Ancak bu form değişiyor.

Form değişikliği geçen yıl başladı. Bu yıl daha çok belirgin hale geldi.

 

Artık meydanlarda kendi varlığını koruma halinden ziyade, kimlik inkârının büyük oranda yumuşatılmasının da etkisiyle, “kendisini siyasal katılımla ifade etmesinin (kayyum tâyinleriyle) engellenmesine tepki gösterme” şeklinde bir davranış görüyoruz.

 

Bu bir geçiştir.

 

Militanlıktan olgunluğa geçiş de diyebiliriz.

 

Geçmişteki kutlamalar, sahiplenme (1990’lar) veya koruma (1999 sonrası, çünkü strateji değişmişti) şeklinde hayata geçerken, yani daha çok militan bir karakter kazanırken…

 

Bugün ise katılanların “geçmiş yıllardaki coşku yoktu” sözleriyle ifade ettiği gibi, daha olgun, geçmiş yıllara göre daha az coşkulu bir formla kutlanıyor.

 

Eğer kitle geçmiş yıllardaki gibi çok belirgin bir öfke ve coşku ile donanmış olsaydı, yüzbinlerce insan pekâlâ bu negatif enerjiyi dışarı yansıtacak bir form ve zemin bulurdu.

 

Ayrıca Kürt siyasal hareketi tüm zamanların en kötü döneminin yaşandığını söylüyor, bunun için günlerdir kitlesel açlık grevleri yapıyor — ama kitle, geçmişteki gibi militanca bir duruş sergilemiyor.

 

Militanca duruşu bir tarafa bırakalım; altı çizilmesi gereken bir davranış daha sergiliyor, Kandil vurgusundan daha çok, Öcalan ve HDP vurgusu yapıyor.

 

Bu önemli bir vurgu mu? Evet, önemli.

 

Geçmiş kutlamalarda kitle inadına inadına “PKK halktır, halk burada” sloganını atar, bu da inanılmaz bir ambiyans oluştururdu. Bu yıl, bu ambiyans oluşturulmadı. Geçen yıl da bu ambiyans belirgin ve vurgulu değildi.

 

Ben nedenlerini hendek siyasetine kadar götürebileceğimiz bu yeni durumu, “PKK kitlesinin HDP’lileşmesi” olarak tanımlıyorum. Eskiden HDP kitlesi PKK’lileşirdi; şimdi tersini görüyoruz, PKK kitlesi HDP’lileşiyor.

 

“Kitleler yönünü Kandil’e değil HDP’ye çevirdi” demek için henüz erken belki, ancak bu istikamete girildi.

 

O yüzden silâhlı mücadeleye değil siyasal mücadeleye daha fazla vurgu yapılıyor. O yüzden Newroz kutlamaları dayanışma ve eğlenceye dönüşüyor. O yüzden kitle, Kürt siyasal hareketinin beklentisinin tersine, direnişin değil çözümün öznesi olmak istediğini haykırıyor, bu haykırışının da duyulmasını istiyor.

 

Kürt siyaseti, bu dönüşümden dersler çıkarır mı? Çıkarmasını arzu edelim. Eğer değişmeye başlayan kitleye silâhların arkasında durma çağrısı yaparsa, büyük hatâ işler. Kitleyi siyaset yoluyla dönüşümün öznesi yaparsa, doğru olanı yapar.

 

Sadece Kürt siyaseti değil, devlet de dersler çıkarmalı. Bu yeni kitlenin psikolojik yönetimi, artık güvenlik konsepti belirlenmesinde daha fazla önemsenmeli. Bir de şu konuda artık özeleştirel davranılmalı:

PKK ile askeri mücadele çok başarılı bir şekilde götürülürken örgütün siyasallaşma, kitleselleşme ve psikolojik propaganda etkinliklerine karşı aynı başarı gösterilemiyor. Neden?

 

Kürt sorununu ana akım medyada jinekologların tartıştığı, Kürt siyasetinin Kars gibi çok stratejik bir ili Türkiye’ye entegre olmuşluktan çıkarmak için zekice hamleler yaptığı, buna rağmen (artık hangi akla hizmetse) sadece oradaki adayın ana akım medyaya dâvet edilip övülmesiyle yetinildiği bir atmosferde, başka bir şey beklemek de doğru olmazdı.

 

- Advertisment -