Tahir Elçi, PKK’nın hendeklerine isyan edenlerden biriydi. Örgütün çatışmaları şehirlerin göbeğine taşıması en çok Kürtlere zarar verdi. Aslında herkes bunun farkında. HDP’li vekiller bile Kandil’in hendek ısrarına karşı sesini yükseltmeye başladı.
Peki nedir bu hendek meselesi? PKK Cizre’de, Silvan’da, Sur’da, Nusaybin’de ve daha pek çok yerleşim yerinde silahlandırdığı başıboş gençleri neden hendeklerde öldürtme yoluna gidiyor? 7 Haziran’dan sonra, neredeyse her gün bu hendeklerde 5-10 genç, insan hayatına kastedip kamu yararı ve düzenini bozara, polisin hedefi haline özellikle getirilerek öldürtülüyor. Bunun arkasında nasıl bir akıl olabilir?
Tabii, akla ilk olarak, örgütün Güneydoğu’dan başlayarak istikrarsızlık üretmeye çalıştığı ve bu kaosu ülke geneline yayarak iç savaşa çıkarma stratejisi güttüğü geliyor. Bunu göz ardı etmemekle birlikte, Kandil’in daha basit bir yol izlediğini düşünüyorum. Çözüm sürecinin beklentilerini karşılayacak formatta gelişmediğini görünce, PKK hâkimiyetini doğrudan, fiili olarak kurmaya, inşa etmeye yöneldiler. Bunu yolu da “daha çok ölmekten” geçiyor. En sağlam, en kalıcı, en tartışmasız iktidar olma yolu öldürmekten ziyade, ölmekten geçiyor. Zira ölmek de bir iktidar kurma biçimidir. PKK’nın, 40 yıldır gençlere yaşamın değil de, ölümün yolunu göstermesinin sebebi burada yatıyor. Kürt gençlerini 40 yıldır sadece ölüme hazırlıyorlar. Toplayabildikleri kadar militanı, başıboş genci silahlandırıp hendeklere tıkarak, evlere kapatarak ölüme terk ediyorlar. Çünkü “ölüm”den daha güçlü bir iktidar biçimi yoktur. Hiçbir muhalif güç “ölüm”le başa çıkamaz; dünyanın en “doğru”, en “haklı”, en “akıllı” sözü bile “ölümün” üstesinden gelemez. PKK, Güneydoğu’daki hâkimiyetini, etkilediği Kürt çocuklarını devlete öldürterek kuruyor.
Örgütün, son üç yılda Güneydoğu’nun neredeyse her şehrinde, ilçesinde, köyünde mezarlıklar kurma yoluna gitmesi manasız olabilir mi? Bir örgüt, neden mezarlık kurar?
Üstelik bu mezarlıkların büyük bölümünü de yalandan çoğalttılar. Şehirlere yerleşmeden önce mezarlıklar inşa ettiler. Birçok yerde örgüt mahkemelerinin, mezarlıkların yanında kurulduğu ortaya çıktı; bu ne anlama geliyor?
Öldürmenin iktidarı ölmek kadar derin ve güçlü olamaz. Ölmek, öldürmekten daha etkili bir silahtır. İslamiyet’in güçlü olduğu bir coğrafyaya hâkim olabilmek için asker ve polis öldürmek yetmez; daha çok “ölmek” gerekir. “Ölen”leri çoğalttıkça, PKK’nın etki ve nüfus alanı da derinleşip genişliyor. 1984’te başlayan “düşük yoğunluklu savaşta” ölenlerin sayısı 40 bini geçti. PKK gerçeği işte bu 40 bin ölümün hikâyesinde gizli.
Bu kıyıcı ruh, asla yerli olamaz. Dışarıdan gelen bir akıldır bu. Ölenlerin Kürt olması bu gerçeği değiştirmez veya PKK’yı yerli bir örgüt yapmaz. Meselenin yerli olması, o meselenin üzerinde tepinen örgütü yerli kılmaz. Kürt çocukları, bu örgütün arkasındaki uluslararası güçler için sadece ucuz bir asker kaynağı; PKK, Türkiye’ye karşı savaşan daha büyük güçlerin taşeronudur. Kürtleri, bütünden koparmak için maalesef daha çok genci ölüme yollayacaklar. Çocuklardan, gençlerden “terörist” yaratan karanlığı daha ne kadar görmezden geleceğiz? Bunu görme vakti gelmedi mi?