Bireyler için psikolojik danışma hizmeti var ama milletler için henüz yok. Bütün bir milletin bir psikoloğun önünde dev bir koltuğa uzandığını hayal edin. İşte tam buna ihtiyacımız var. Bu yazıda bir psikolog gibi milletimizi inceleyeceğim.
Öncelikle hal hareket ve tavırlarınızdan söylemeliyim ki, depresyondasınız. Ve bana göre bunun en büyük sebebi ne ekonomik durum ne başka bir şey. Depresyonunuzun sebebi psikoloji literatürüne henüz girmemiş, benim “fetih yoksunluğu” dediğim durum.
Evet, çok uzun zamandır fetih yapmıyoruz ve bu gerçekten çok can sıkıcı. Öncesinde depresyona girdiğimizde biraz dışarı çıkıp bir yerleri fetheder gelirdik. Bir rahatlama gelirdi, kurtlarımızı dökerdik. Neredeyse dört yüz yıldır böyle bir durum yok.
Bu bir Aborijini plazaya hapsetmek gibi bir şey.
“Fetih yoksunluğu” neden depresyona sebep oluyor? Çünkü fethetmek bizim kanımızda var. Kahvede dolardan şikâyet eden, omuzları çökmüş bezgin dayıya “hadi fetih var” desek gözleri parlar. Hanginizin canı fetih çekmiyor? Dürüstçe söyleyin.
Her milletin karakteri farklıdır ve onlar da benzer yoksunluklar çeker. Fransızlar mesela, sömürmeden duramazlar. Sömürge dönemi tarihe karışınca, görünürde bağımsız pek çok ülkeyi başka yollarla sömürmeye devam ediyorlar. Bırakamazlar ki. Sigara yasak diye nikotin sakızı çiğniyorlar.
Benim bu konudaki önerim çok net: Birkaç adayı Yunanlılara verelim, heyecanlansınlar, komşuluk işte bu desinler, ertesi gün olunca o adaları tekrar fethedelim. Yatıp kalkıp Türkler bize saldıracak diye kendi kendilerine gelin güvey olup gariban Yunan vatandaşın parasını silaha yatırırlar. Kazan kazan olur.
Tabii psikolojide sorunlara günlük çözümler bulmak yerine o sorunlara sebep olan şeyleri sorgulamak prensiptir. Zira bugünkü pek çok sorunun kaynağı aslında çok eskilere dayanıyor olabilir. Ben de böyle yapacağım ve çocukluğumuza ineceğim.
Bana göre sorunlar Orta Asya’dan göç etmekle başladı. Ortaokuldan hatırladığım kadarıyla olumsuz iklim koşulları ve Çinli prenseslerle evlenip Türk kimliğinden uzaklaşma gibi sebepler bizi göçe zorlamış. Atalarımızı eleştirmek istemem ama iklim koşulları için göç edilecekse önce Eskimoların başlaması gerekmez miydi? Bir tane Eskimo çıkıp da, beyler napıyoruz biz demedi, topraklarını terk etmediler.
Asya’nın bağrından kopup ülkeleri yara yara ilerledik ve Anadolu dediğimiz bu topraklara geldik. Atalarımız bir baktı, cennet gibi yer. Konya’yı gördüler, aaa hububat yetiştiririz burada dediler, Çorum’u gördüler, aaa leblebi üretmeye ne kadar uygun bir yer dediler, Çankırı’yı gördüler, aaa burada da hiçbir şey yapmayız dediler.
Biri de demedi ki, burayı bize yar etmezler.
Anadolu’ya geldikten sonra bütün gözler üzerimize çevrildi. Timur’u sağdan, Haçlı’sı soldan, herkes bizle uğraştı, yıllar yılı herkes bizi kıskandı. Gün yüzü göremedik. Ermeniler Van’ı istiyor, Yunanlılar İzmir bizim diyor, bir tek Hititler sağolsunlar Çorum üzerinde henüz hak iddia etmediler.
Öte tarafta Orta Asya’ya bir bakın. Kimse Kırgızistan üzerinde oyunlar oynamıyor, Tacikistan Somonisi yıllardır aynı değerde, Türkmenistan’da devlet başkanı ayların isimlerini değiştirip Ocak ayına kendi adını, Mart ayına annesinin adını verecek derecede çılgınlıklar yapsa bile kimsenin umurunda olmuyor. Şu güzelim ortamı bırakıp neden buralara geldik?
Benim önerim, Anadolu’da birkaç nöbetçi bırakıp tekrardan Orta Asya’ya dönmek. Hem şu an Çinli prenseslerle evlenmek çok daha avantajlı. Çin’de asgari ücret dört yüz dolara yükseldi, neredeyse Türkiye’nin iki katı artık. Karı-koca altı yüz dolara gül gibi geçinirsiniz. Ama kimliğinizi bir şekilde muhafaza etmeniz şart. Size “akşama köpek pişireyim mi hayatım” derse, bir kereden bir şey olmaz demeyin, reddedin. Sonra başımıza neler geliyor görüyorsunuz.