Ana SayfaYazarlarOrta Doğu’da askercilik oynamak

Orta Doğu’da askercilik oynamak

Erkek çocuklar belirli bir yaş döneminde askercilik veya Latin dillerindeki karşılığıyla savaş oynamaya (giocare alla guerra) eğilimli oluyor. Belki savaş oyuncakları, oyunları ve filmleri piyasaya hâkim olduğu için. Uzmanlara göre, çocukların ruhsal gelişimi bakımından bu tür oyun ve filmlerin yasaklanmaması ama her zaman iyilerin kötülere, barışın savaşa karşı üstün geldiği şiddeti özendirmeyen belirli senaryolarla kontrol edilmesi önem taşıyor.

Bugün piyasada bu tür birçok bilgisayar oyunu var, bunlara her geçen gün yenileri ekleniyor. Savaş oyunları gürültülü olduğundan ebeveynleri rahatsız edebiliyor tabii ama bilgisayarın sesini kısmak gibi bir çaresi de bulunuyor. Oysa askercilik bilgisayar oyunlarının olmadığı bir dönemin çocukları olan bizler için senaryoya ve rollerimize (hırsız-polis, kovboy-şerif) uygun biçimde oynadığımız saklambaç gibi bir oyundu. Bu nedenle evde değil ancak bahçe veya sokakta oynanabilirdi. Ebeveynler başları ağrımasın diye çocukların bu oyunu komşunun bahçesi gibi mümkün olduğu kadar uzakta bir yerde oynamalarını yeğlerlerdi.

Bunları uzun, uzun anlatmamın nedeni, bugün Türkiye’nin Güney sınırlarının ötesinde Irak ve Suriye topraklarında askercilik oynanıyor olması. Bir yanda, İslam Devleti adıyla görünürde Batı’ya karşı örgütlenmiş İslamcı terör örgütü, Arapça kısaltılmış adıyla Daesh,  karşısında da Kürtlerin savunma pozisyonundaki silahlı örgütü YPG (Halk Savunma Birliği) bulunuyor.  YPG, düşmanının düşmanı olduğu için konumu itibariyle Batı’da alkışlanıyor ama Türkiye’ye karşı silahlı mücadelesine kesin olarak son vermediği için terör örgütü damgasını üzerinden bir türlü atamayan PKK ile bağlantısından ötürü de eleştiriliyor.

Peki, askercilik oynayanlar kimler? Sorunun yanıtı net: hem Daesh’ in içinde yer alan, hem de YPG ile birlikte Daesh’e karşı savaşan Batı ülkeleri yurttaşları.  Kuşkusuz farklı, birbirinin zıddı profile sahip iki ayrı yurttaş grubundan söz ediyorum. Ama bu iki savaşçı grup içinde de Amerikalı, İngiliz ve Fransızlar var.  Ebeveynleri askercilik oyununu evlerinden uzakta bir yerde, Orta-Doğu’da oynamaya yollamış sanki onları.  

BM Güvenlik Konseyi’nin geçen Mayısta yayımladığı resmi rapora göre, bugün Daesh içinde 30 bin kadar yabancı terörist var. Dünyadaki 100 ülkenin uyruğuna sahip bu savaşçıların ortak özellikleri çok genç (15-35 yaş grubu) olmaları, aşırı uçlardaki ideolojileri benimsemeleri ya da ülkelerindeki günlük yaşantılarından çeşitli nedenlerle haz almamaları. Bu sonuncu grupta yer alanların bir bölümünün terör örgütünün ödediği maaşların çekiciliğine kapıldığına işaret ediliyor.

Raporda altı çizilen bir başka husus, Daesh’ in Batı ülkeleri yurttaşları arasından asker almak için bu ülkelerdeki cezaevleri, okullar ve ibadethanelerden yararlanıyor olması. Bu ülkelerin uyruklarından askerlere sahip olmak bu ülke topraklarında terör eylemleri gerçekleştirmeyi de kolaylaştırıyor. Paris’te Charlie Hebdo ekibine girişilen suikastta, Porte de Vincennes’deki Hipercacher’ de gerçekleştirilen rehine alma olayında olduğu gibi. Fransa’da son günlerde terör eylemi hazırlıklarında bulunurken yakalananların yine Fransız yurttaşı oldukları ortaya çıkmış bulunuyor.

Daesh içindeki yabancı ve özellikle Batı ülkeleri yurttaşı askerler konusu çokça işlenmiş ve artık uluslararası kamuoyunda kanıksanmış bir konu. YPG içindeki Batılı ülke yurttaşlarıyla ilgili yayınlar ise çok daha yeni. YPG ile Daesh arasındaki çatışmanın kronolojik olarak daha yakın tarihlerde gerçekleştiği dikkate alınırsa bunda şaşırtıcı bir taraf bulunmuyor. Nitekim Daesh ile savaşmak için YPG saflarına katılmak üzere Rojava’ya gidişlerin yaklaşık olarak geçen Ekim ayında başladığı biliniyor.

Kendisini Daesh’e karşı savaşan ilk Amerikalı olarak Jordan Matson ismiyle tanıtan kişinin CNN International’da yayımlanan röportajı bu tarihe rastlıyor. Kobane kuşatması sırasında yaralanan Amerikan ordusunun bu eski askeri, röportajında sosyal medya üzerinden örgüte (YPG) asker kazandırdığını, kendisiyle Batı ve Doğu Avrupa ile Avustralya gibi ülkelerdeki eski askerlerin bağlantı kurduğunu söylemişti.

Kendilerini “Rojava aslanları” olarak tanıtan Batı ülkeleri yurttaşı askerlerle ilgili olarak Francetv redaksiyon ekibinden Marie-Adélaïde Scigacz geçen Ocak ayında Avrupa’daki Kürtlerle röportaj yapmıştı. Röportajda görüşüne başvurulan uluslararası ilişkiler konusunda araştırmacı Karim Pakzad, “YPG’nin Batı ülkeleri yurttaşı savaşçıları bulunmasını” Batılı ülkelerin terör örgütleri listesindeki PKK’nin bu ülkelerden silah alması gündemdeyken gerçekleştirdiği bir “iletişim operasyonu” olarak değerlendirmişti.         

France 2 Televizyonunun Pazar günkü akşam ajansında Daesh’e karşı YPG ile birlikte savaşan Fransız ve Batı ülkeleri uyruklu kişiler hakkında yaklaşık 5-6 dakikalık bir belgesel yayımlandı. Fransa ve diğer Batı ülkelerinin uyruğunu taşıyan ve köken olarak Kürt olmayan savaşçılarla ilgili röportajların da yer aldığı belgeselde  “Türkiye’ye karşı terör eylemlerinde bulunan PKK ile bağı “ nedeniyle YPG’ye silah yardımı yapılmadığının altı çizildi. Bu vurgu PKK’nin sözünü edilen iletişim operasyonunda beklenildiği ölçüde başarılı olmadığını ortaya koyuyordu belki de. 

Belgesele görüşlerini açıklayan Fransa ve Batı ülkeleri uyruklu savaşçılara göre onları buraya getiren başlıca etmen “ Daesh ’in Batı ülkelerinde terör eylemlerine kalkışması, bombalar patlaması”. Ama dile getirdikleri hususlar dikkate alındığında, onların asıl tepkisinin Daesh’e katılan kendi yurttaşları, -Fransızlar için Daesh ’deki Fransızlar- olduğu anlaşılıyor. YPG’nin gönüllü savaşçıları arasında Daesh’ tekiler gibi kendi ülkelerindeki hayatın monotonluğundan yakınan ve daha çok “adrenalin” arayışıyla Rojava’ya geldiklerini ifade edenler de var.

Anlaşılan o ki Daesh ya da YPG saflarında savaşan Batı ülkeleri yurttaşları bölgeye askercilik oynamak için gelmişler. Ebeveynlerinin bu tehlikeli ve ayrıca gürültülü oyunu kendi evleri ve bahçelerinde oynamalarına izin vermediği çocuklar gibi. Davalarının haklılığına inanan bu savaşçılar, Daesh/YPG çatışma hattının berisinde olsun, öteki tarafında olsun, buranın yerlisi insanların oynanan bu oyun karşılığında evlerinden, barklarından edilmesini veya yaşamlarını yitirmesini hiç umursamıyorlar.

Bu tehlikeli oyun onlarca insanın ölümüne yol açan Suruç’taki intihar saldırısıyla milyonlarca mülteciye sınırlarını açmış bulunan Türkiye topraklarına da sıçramış oldu. Savaş cephesinin her iki tarafında Batılı ülkeler gibi yurttaşları bulunan Türkiye için bu tehlike, oyun alanının coğrafi yakınlığı bakımından çok daha büyük elbette. O bakımdan bugün sadece Türkiye’de değil, bölgemizde de askercilik oynanmasına izin vermeyen politikalara ağırlık vermek her zamankinden daha çok önem taşıyor.     

 

- Advertisment -