Konuk Yazar: İsmail Yaprak
Erdoğan'ı eleştirenlerin kimler olduğuna ve neler yaptıklarına bakıldığında çoğunun tek nedeninin sadece Erdoğan düşmanlığı olduğu alenen görülüyor. Yani otoriterlik eleştirisi bile aslında bizzat zihniyetsel değil, kimliksel… Bu anlamda eleştiriler doğru bile olsa samimi değil ve AKP tabanını ikna etmiyor. Açıklamaya çalışalım.
Diyelim otoriter bir patron var ve siz o adamın şirketin başından gitmesini istiyorsunuz, ama onun gitmesini isteme nedeniniz onun otoriter olması değil aslında. Siz sadece adamı sevmiyorsunuz ve onun otoriterliğini paravan yapmak istiyorsunuz kendinize. Sizin kimliğinizden biri ama başka bir otoriter başa gelse, aynı derecede otoriter olmalarına rağmen bunu sorun etmezsiniz, çünkü demokrat değilsiniz ve otoriterlik eleştiriniz ancak kimliksel olarak vücut bulabiliyor. Dayak atan türbanlı kadınla dayak atan laik kadın aynı derecede sevimsizler ama siz "ikisi de kötü" diyemiyorsunuz, siz sadece "türbanlı kadın dayakçı, onu istemiyoruz" diyorsunuz. "Bence onun yerine laik kadın gelmeli." İyi, hoş, gelsin ama o da en az onun kadar otoriter. Kimliklere bakmaktan zihniyetlere ulaşamıyoruz kısacası.
Şu eleştiriyi anlamak da mümkün… "İyi ama başımızdakilerin, yöneticilerin, başbakanın laik kesimi dinlemesi lazım çünkü ülkeyi yönetenler olarak bu onların sorumluluğunda." Çok doğru. Bu parti, bu başbakan beni muhatap almalı, sesimi duymalı ve taleplerimi yerine getirmeli, ama işte -meli -malı… Yani normatif bunlar. Öyle olmalı ama olmuyor. Olsaydı zaten bunları konuşuyor olmazdık. Tayyip Erdoğan eğer otoriterse zaten neden senin taleplerini dinlesin ki? Demek ki demokrat olmayan biriyle muhatapsın; sen kendin bizzat bunun farkındasın ve kendini ondan daha demokrat görüyorsun. O halde yapılması gereken otoriter birine otoriterce mi yaklaşmaktır, yoksa demokratça mı? Otoriter birine otoriterce yaklaşıldığı sürece elde edilecek sonuç sıfır olduğuna göre yapılması gereken demokratlığın ön plana çıkarılmasıdır. Evet, patron işini yapmıyor, evet yönetim otoriter… Öyle olmamalı… Hepsi cepte, hepsini biliyoruz, ama bütün bunlara bakan laik kesim evrensel değerlere bakıp muhalefet yapmıyor ne yazık ki. Sol-laik kesimin büyük çoğunluğu rövanşist ve çıkarcı bakıyor ve davranıyor.
O halde eleştirilerinde haklı bile olsa, gerçeklik oranı bu eleştirilerin yüzde 90 da olsa, halkın laikleri onaylaması ve ona kulak vermesi anlamsızdır ve hatta bu davranışları da mantıklıdır. Verilen en güzel ve benim de en sevdiğim örnek: "Evet, AKP çalıyor, ama hizmet de ediyor. Başka bir parti gelse sadece çalar ve hizmet de etmez." Bitti. Nokta. Çaldığı, çalmaması gerektiği, hepsi cepte, hepsini biliyoruz, ama insanlar gittiler yine oy verdiler; çünkü hırsızlık eleştirisi doğru, haklı, meşru da olsa, bir zihniyet üzerinden yapılmadığı için boşa düşmeye mahkûmdur. Burada halk eleştirilenin otoriterlik (zihniyet) değil, AKP’nin otoriterliği (kimlik) olduğunu hissediyor ve soruyor: “Tamam, sen eleştiriyorsun da sen kimsin? Sana nasıl güveneceğim bu konuda? Bir garantin var mı?"
Laik cenahın AKP eleştirileri olduğu gibi haksız değil elbette, ama yapılan eleştiriden sonra yerine ne konulacağı düşünüldüğünde halk AKP yerine gelecek olanın da otoriter olacağından emin. AKP de, CHP de, MHP de ataerkil/otoriter zihniyette partiler ve bunların arasında başka bir yerde duran HDP de en ufak bir karar anında otoriterliğe savrulabiliyor. Dolayısıyla Tayyip Erdoğan ve AKP eğer otoriterse, halkın diğer otoriter partiler arasından kendine daha yakın olan ve hatta zaman zaman demokratça da davranabilen kadim partisini kollamasından daha rasyonel bir durum olamaz.
“Tayyip Erdoğan’ı eleştiren herkesi aynı gruba sokamazsın” ve “bu indirgemeci bir mantık” diyeceklere cevabım çok basit — çünkü bunları ben dediğime göre bu genel laik tayfanın dışında başka bir laik tayfanın olduğunu da iddia etmiş oluyorum. Biz, ilkesel olarak, evet, genel bir otoriter kimliğin eleştirmenleriyiz ve kesinlikle azınlığız. Gezi'de de vardık. Azdık ama vardık. Sesimizi duyuramadık. Tayyip Erdoğan da zaten o curcunada buna gönüllü olmadı açıkçası; ama yine de eğer laik kesimden bir eleştiri geldiğinde hiçbirine kulak vermeyip arkalarını dönüyorlarsa bile, o ses bizden geldiğinde umursuyorlar. Eğer demokrat olduğunu ötekine ve özellikle dindarlara inandırabilirsen, o zaman seni dinliyorlar. “Dinliyorlar” diyorum; dinleyince birden demokrat oluyorlar demiyorum. Elbette demokrat olamıyorlar ve hatta isteseler de olmuyor; ama dinliyorlar ve samimiyetine inanıyorlar. Senin eleştirilerinin altında hinlik yatmadığını, senin bunları derken aynı zamanda kuyularını kazmaya çalışmadığını biliyorlar.