Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 26 şüpheliyle ilgili iddianame kabul edildi. İddianamede yakın tarihimize ışık tutan bilgiler yer alıyor. Bunların başında da Emniyet içinde oluşturulan gizli “C5 Şubesi” geliyor.
Bu şube, 2006’da Cemaat’in istihbaratçı şefi Ramazan Akyürek’in talimatıyla kurulmuş. Şube’nin başında ise Cemaat’in Emniyet’teki ismi Ali Fuat Yılmazer var. C5 Şubesi’nin kurulmasıyla birlikte azınlıkları hedef alan faili meçhul cinayetler dizisi de başlamış. Rahip Santoro cinayeti (5 Şubat 2006), Zirve Yayınevi katliamı (18 Nisan 2007) ve Hrant Dink suikastı (19 Ocak 2007). Savcılık, bu üç olayın gerçekleşmesinde C5 Şubesi’nin parmağı olduğunu gösteren evraklara ulaşmış. Evraklar arasında BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter kazasında ölmeden tam altı ay öncesine ait olanları da var.
Ergenekon ve Balyoz davalarının da, bu şubede planlandığı netleşmiş durumda.
Altı yıl boyunca kayıt dışı çalışan bu büro, siyaseti-toplumu-medyayı etkileyerek yanlış yönlendirdi. Özellikle de Hrant Dink davasında kamuoyunu maniple etmeyi başardılar. Bunda, C5 Şubesi’nin uzantısı gibi davranan medyanın ve solcu-liberal takımının büyük payı var. Öyle ki, Dink’in ailesini bile hâlâ etki altında tutarak yanlış yönlendirebiliyorlar.
C5 Şubesi’nin başındaki isim olan Ali Fuat Yılmazer, Yargı’daki uzantılarını ve medyadaki bazı itibarlı isimleri kullanarak suikastı uzun süre karartmayı bildi. Hrant’ın ardından en fazla “Katil devlet” diye bağıran ve kamuoyunun şüphelerini Cemaat üzerinden uzaklaştırmaya çalışan “demokratlar”ın, aslında faili belirsizleştirerek C5 Şubesi’nin izinden gittiğini şimdi daha iyi görebiliyoruz. Solcularla ilgili olarak bu kadar iyimser değerlendirme yapılamaz elbet; çoğu C5 Şubesi’nin uzantısı gibi davrandı ve hala da böyle davranıyorlar. Türkiye’de genelde sağcılar “derin devlet”in parçası olarak suçlanmış, “Gladyocu” eleştirilerine maruz kalmıştır. Oysa Türkiye solcuları, suçladıkları sağcılardan daha fazla derin devletin parçası ve yönlendirmesi altındadır. Önde gelen solcu mütefekkirlerin, siyasilerin, kalemlerin ve militanların şu ana kadar hep Gülen grubunun tarafında durması da bunu gayet iyi gösteriyor.
Malatya Zirve Katliamı, Rahip Santoro cinayeti ve Hrant Dink suikastını gerçekleştiren, Ergenekon ve Balyoz davalarını planlayan güç, “yeni Gladyo” denilen Gülen grubudur. Darbeye kalkışan, siyaseti ve toplumu yeniden dizayn etmeye girişen bu yapıdır. Hal böyleyken; derin devlet açığa çıkarılıp yargılanıyor olmasına rağmen neden herkes sessiz? Bazıları neyse de, asıl Hrant’ın dostları nerede? Neden sessizler? Fail, paralel devlet çıktığı için mi? Ya da cinayeti AK Parti’ye bağlayamadıkları için mi susuyorlar?