Gaziantep’te iki pitbull’un saldırısı sonrası ağır yaralanan 4 yaşındaki Asiye’nin hıncı sokak hayvanlarından alınmak isteniyor bugünlerde. Bahtsız küçük kızın yaşadıklarının sorumlusu sanki onlarmış gibi…
Oysa bu hayvanlar, özellikle şu soğuk kış günlerinde yiyecek ve barınma peşinde koşarak önlerindeki baharı görme mücadelesi veriyor. Birçoğu da baharı göremeden hayata veda ediyor. İnsan yardımına ihtiyaç duydukları bu aylarda pitbull saldırısı bahane edilerek hedefe konmaları, bir kez daha insanın bütün canlıların en acımasızı olduğunu gösteriyor.
İnsan, bilinen en saldırgan ve vahşi hayvanın öldürdüğünden çok daha fazlasını -kendi cinsi de dahil olmak üzere- öldüren vicdansız bir yaratık.
Son yıllarda siyaseti kutuplaştırma üzerine kuranlar, Antep’teki pitbull saldırısından nemalanmaya kararlı görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Asiye’nin ağır yaralanmasından sonra “Beyaz Türkler hayvanlarınıza sahip çıkın” dedi. 20 yıla yakın iktidarda olan bir partinin lideri neticede, bu süreçte kimin beyaz kimin siyah olduğunu elbette benden iyi bilecek. Ama ortada apaçık bir gerçek var, giderek büyüyen yoksullaşmayla birlikte memleketin çoğunluğu toptan griye dönüyor. Çoktandır griye dönenler de siyaha dönüp sokağa düşmemek için hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Çocukluğundan itibaren hayvanlarla içli dışlı yaşayan biriyim. Hayatımın belli dönemlerinde köpeklerim oldu. Beş yıldır da iki kediyle yaşıyorum. Hiçbir dönemimde kendimi ‘beyaz Türk’ olarak görmedim. Erdoğan’ın konuşmasından sonra demedim desem yalan olur. Öyle ya; okuma yazma dahi bilmeyen dedemin ataları elit tabakadan olabilirdi. Eğer öyleyse atalarımdan kalma ‘elitlik’ hakkımı istiyorum.
Köpekler değil, sahipleri saldırgan olur diye bir laf vardır. Köpekleri silah olarak, korkutma amaçlı, saldırı amaçlı besleyen insanlar var elbette. Hepsi olmasa da pitbull’lar da bu amaçla kullanılan köpeklerden. Güçlü çeneleri sebebiyle tercih edilen bu köpeklerin aslında doğal güdüleri itibarıyla son derece munis hayvanlar olduklarını, bu işe yıllarını vermiş, araştırmalar yapmış bilim insanları söylüyor. Bütün pitbull sahiplerini bu kategoriye koymak bu köpeği seven ve onlarla yaşayan insanlara elbette haksızlık olur. Fakat bu amaçla kullanılan pitbull’ların saldırgan olmasının sebebi köpek değil, insanlardır. Bunun da bilinmesini isterim.
Her bahaneyle üzerlerine öfke boca edilen sokak hayvanlarına gelince: İstanbul’da yaşadığım uzun yıllar boyunca sokak hayvanlarıyla ilişkim her zaman iyi olmuştur. Yaşadığım mahallede bol miktarda kedi-köpek vardı. Hâlâ da öyle, daha birinin bir mahalle sakinine saldırdığına tanık olmadım. Bazen arabaların peşinden havlayarak koşturduklarını görürdüm. Bir de yaşamak için bir araya gelen ‘çete’ler olurdu. Kendi bölgelerini savunan o köpekler, dışardan gelenleri aralarında istemezdi. Bir çeşit hayatta kalma mücadelesi…
Son üç yıldır ise yaz-kış, tatil beldesi sayılan Ege’de küçük bir yerde yaşıyorum. Her tatil yöresinde olduğu gibi buranın da en önemli sorunlarından biri sokak hayvanları. Üstelik insan eliyle yaratılan bir sorun bu. Yazları gelen insanlar ya evcil hayvanlarını yanlarında getiriyor ya da burada satın alıyor. Bu hayvanların bir bölümü geri götürülmüyor. Kaldıkları sürece insan eliyle beslenmeye alıştırılan bu hayvanlar sahipsiz kaldıklarında ne yapacağını bilemez hale geliyor. Bu yörelerde kışları nüfus çok azaldığı için kalanların onlara yaptığı yardımlar haliyle yeterli olmuyor. Birçoğu bir sonraki yazı göremeden hayata veda ediyor.
Yaşadığım sitede de aynı sorun var. Yazın ortalıkta görünmeyen, insana fazla yük olmadan yaşayan kediler, insanlar çekilince kalanlardan yaşamak için yardım istiyor. Sitede kışın da kalmaya devam eden komşularla bu işin üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Sokak hayvanlarının, özellikle kedilerin kışı geçirebilmeleri için daha çok yemeye ihtiyaçları var. Yoksa soğuktan etkilenir, donarak ölürler. Mamalar ise son zamlarla birlikte yanına yaklaşılamayacak bir hal aldı. Ciddi bütçeler ayırarak üstesinden gelmeye çalışıyoruz.
Son zamanlarda bahçenin kalabalık ziyaretçilerine yeni bir kedi eklendi. Daha önce görmediğim, Russian blue cinsi, gri füme renkli bir kedi. Davranışlarından, daha önce evde beslenen bir kedi olduğu hemen anlaşılıyor. Toplu mama verildiğinde diğer kediler ona dayak atıp mama yemesine pek izin vermiyor. Bu nedenle ona ayrı mama vermeye çalışıyoruz. Sevdiğim Rus yazar Puşkin’in adını verdiğim kedi, bir şekilde eve kapağı atmaya çalışıyor. Bahçe kapısını açık gördüğünde eve sızma hareketi yapıyor. Derdi sadece mama değil, daha önce yaşadığı evin sıcaklığını hissetmek istiyor. Ara ara evde kalmasına izin versek de, önündeki en büyük engel, kedimiz Maya. 8 yıldır birlikte yaşadığı diğer kedi Beşir’e alışamayan, onunla sürekli didişen Maya, bu yeni geleni hiç benimsemedi. Hırçınlık yapıyor, maruz kaldığı sözde fenalığı protesto etmek için olur olmaz yere gözümüzün içine bakarak işiyor, bir çeşit isyan hali… Şimdilik çözümü Puşkin’i kısa sürelerle eve almakta fakat mamasını düzenli yedirmekte bulduk. Derdimiz Puşkin’in yazı görmesi. Onunla birlikte soğuk kış günlerini atlatmaya çalışan sokak hayvanlarının da…
‘Beyaz Türklerin’ bakmadığı hayvanlara bakmaya çalışan, onların kısa ömürlerinin biraz daha uzaması için gayret gösteren sıradan insanların rengi ne oluyor? Hazır el atmışken Cumhurbaşkanı bunu da açıklasa iyi olur doğrusu.