Ana SayfaYazarlarPKK şiddeti ve solda şiddet meselesi

PKK şiddeti ve solda şiddet meselesi

 

Kendi adıma, PKK'nın son saldırılarının ve yükselttiği şiddet eylemlerinin tam olarak neyi amaçladığını, değerlendirmekte zorlanıyorum. Kendi içinde bir mantıklarının, bir hesaplarının  olduğunu düşünebiliriz.

 

"Müzakere masası"nın devlet tarafından devrilmesini de anlamlandırmak zor. Çözüm süreci boyunca, hepimizde tereddütler vardı. PKK'nın devletin kendilerine yönelik operasyonları durdurmasından güç alarak, bölgede eskisinden daha güçlü bir egemenlik kurabileceği öngörülebiliyordu. Bu dönemde belli bir silah yığınağı yapıldığı, şimdi daha iyi anlaşılıyor.

 

Bir silahlı örgütle, silah bırakma müzakereleri yapılırken, böyle sorunların çıkması mümkündür, hatta çoğu kez de kaçınılmazdır. Bunları bilerek, çatışmayı tırmandırmaktan uzak durmak gerekir. Çözüm isteyenlerden daha özenli davranmasını istemek hakkımızdır.

 

Kürtlerin hakları

 

Kürtler konusunda, eskiye oranla daha ileri bir farkındalık gelişiyor. Kürtler, yıllardır varlıkları inkar edilmiş, itiraz ettikleri zamanlarda imha edilmeye çalışılmış bir halk. Ülkedeki farklı kimlikler bastırılırken, en ağır yasaklara hedef olan topluluk Kürtlerdi.

 

Kürtlerin kimlik mücadelelerinin haklılığı, hem Türkiye'de hem dünyada, artık eskiye oranla daha ileri bir düzeyde anlaşılıyor. Özgürlük, eşitlik ve adalet istemeleri, haklarıdır. Yürüttükleri mücadeleyle epeyce mesafe aldılar. Daha önce Kürtleri yok sayanların önemli bir kesiminde, şimdi yeni bir anlayış şekillenmeye başlıyor. 7 Haziran 2015'te 80 milletvekili ile somutlaşan bu süreç, bütün toplumda ve devlet yapılanmasında, bir  olgunlaşma fırsatı yaratabilir.

 

Şiddetin rolü

 

Şimdi tartışmamız gereken konu, silah ve şiddetin siyasetteki rolü. PKK, şimdiye kadarki şiddet çizgisini tırmandıran, geçmişte başvurmadığı ölçüde yoğun bir saldırı kampanyasıyla, bir güç gösterisine girişmiş durumda. Bütün bu eylemler yapılır, bombalar patlarken, "savaşı, seçimi kazanmak için Tayyip Erdoğan çıkardı" iddiasından vazgeçilmedi. Devletin de PKK'ya yönelik yoğun bir bombardıman yürüttüğü görülüyor.

 

Toplumlar, ancak şiddetten uzaklaştıkları oranda gelişebilirler. Son aylarda, şiddetin ve silahın konuştuğu günler birbirini izliyor. Şiddetin tırmandığı oranda, gerçeklere ulaşmak ve toplumsal dinamikleri kavramak zorlaşıyor. Dezenformasyon, yalan ve tehdit dili, egemenlik kuruyor. Tartışma ve kültürel alışverişin yerini, şiddet alıyor.

 

Artık masa devrildi. Şimdi çatışmanın nasıl sonlandırılacağı üzerinde yoğunlaşmak zorundayız. Gerçekler üzerinden önerilerde bulunmaya çalışmak gerekiyor.

 

Solda şiddet

 

Aldığım mektup ve e-postaların ciddi bir kısmında "PKK şiddete başvurmakta haklıdır, eğer silahı bırakırsa Kürtler haklarını alamazlar" anlayışıyla karşılaşıyorum.

 

Bu söylem, Kürt gençliğinde yaygın olduğu kadar, solun bir kesiminde de etkili. Silahı bir hak arama yöntemi olarak görmek, devrimin ancak silahla olacağını düşünmek, zaten sol açısından yeni bir fikir değil… PKK'nın başvurduğu şiddet eylemleri, "olağan" ve hatta "kaçınılmaz" olarak değerlendirilebiliyor. "Devlet şiddetine şiddetle karşı koymak muhalefetin hakkıdır" şeklinde bir ruh hali, belirginleşiyor.

 

Yakın tarihimizde askeri darbelerle pekişen devlet şiddetinin yarattığı psikolojik ortam; ne yazık ki, soldaki şiddetin yarattığı tahribatı ve gayrı meşruluğu sorgulamamızı zorlaştırıcı rol oynuyor. Türkiye'de solun devlete yönelik şiddeti de sol içi şiddet, örgüt içi şiddet gibi konular da yeterince derinlikli bir şekilde masaya yatırılamıyor. PKK şiddetinin, kendine solda bir meşruiyet yaratabilmesi, bununla da ilgili.

 

Kürtlerin ruh halini daha derinlemesine analiz etmek ve şiddeti besleyen dinamikleri daha iyi kavramak gerekiyor. Cizre'den Yüksekova'ya uzanan coğrafyada, Kürtlerin acilen barışa ihtiyaçları var. Devlet çeşitli yönlerde haksızlıklar yapıyor, elindeki şiddet araçlarını kullanıyor. PKK şiddetinin yarattığı tahribatı görmezden gelerek, bu şiddete bir meşruiyet yükleyerek; demokratik veya özgür bir topluma ulaşmak da, mümkün olamıyor.

 

Şiddet yoluyla kurulmuş devletler, rejimler, daha sonra da şiddet ürtemeye devam etmiştir… Şimdi meselenin şiddeten arındırılması için ne yapabileceğimizi düşünmenin zamanı.

 

- Advertisment -