Ana SayfaYazarlarPKK/HDP B planı mıydı?

PKK/HDP B planı mıydı?

17-25 Aralık darbesi öncesi kulislerde ABD elçisinin "Yakında Türkiye'de tarih değişecek" açıklaması dolaşıyordu. Cemaat mensupları, darbe başlamadan önce etkisi altında olmayan yazarları tek tek arayıp "Erdoğan dönemi bitti, sakın yanlış tercih yapmayın" diye uyarıyordu. Paralel yapı darbeye başladığında arkasında epey bir güç topladı. Doğan grubu, paralel medya ve Cumhuriyet gazetesi, algı operasyonu ile toplumu darbenin arkasına takmaya çalıştı. Liberaller, tıpkı Mısır'da olduğu gibi darbenin akıl hocalığını üstlendi. 

Seçilmiş hükümetin paniğe kapılarak dağılacağını uman darbe cephesi, Erdoğan'ın kararlı duruşu sayesinde gerilemeye başladı. Paniğe kapılarak elinde ne var ne yok silah olarak piyasa sürdü. MİT TIR'larının durdurulması, Dışişleri'nde yapılan kritik toplantı kayıtları ile kriptolu telefon dinlemelerinin montajlı halde gazetelere ve internete sızdırılması da bekledikleri sonucu getirmedi; aksine paralel yapının varlığının daha fazla deşifre olmasını sağladı. 

Darbenin arkasındaki uluslararası gücün A planı Pensilvanya idi; ama cemaat başarısız olup deşifre olunca B planı devreye sokuldu. Pensilvanya merkezli darbe sürecinin yerini HDP ve Kandil merkezli yeni bir darbe süreci aldı. 17-25 Aralık'ta Cemaat'in arkasında toparlanan CHP, MHP, Doğan grubu, Cumhuriyet ve Cemaat medyası bu kez HDP'nin arkasında birleşti. Güneydoğu'da PKK, Batı'da DHKP-C harekete geçirildi. 

HDP ve PKK'nın B planı olduğunu bana düşündüren gelişme, bu yapının 17-25 Aralık darbe koalisyonuyla hızla bütünleşmesi ve bu güçlerle birlikte hareket etmesi oldu. Gezi ve 17 Aralık darbesi sırasında Öcalan, "Kürtler darbe ateşine odun taşıyamaz" diyerek örgütün ve HDP'nin pozisyonunu darbe karşıtı olarak belirledi. Ancak Öcalan'ın üzerine gidince bu pozisyonunu koruyamadı. PKK ve HDP, darbe ateşine odun taşıyan bir yapıya dönüştürüldü. PKK ve HDP'nin pozisyonunun tam aksi yönde değişmesi, arkadaki üst aklın varlığına ve yönlendirme gücüne işaret ediyor. 

PKK ve HDP'nin bu kadar utanmazca darbe koalisyonunda yer alması, çözüm sürecinin gidişatına dair hükümetin daha doğru temelde netleşmesini sağladı. Üst akıl, Cemaat'i hükümetin üzerine saldırtarak, onu İmralı ve PKK'ya mecbur etmeye zorluyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan tuzağı gördü ve bugüne kadar PKK ve HDP'nin başı sonu bir türlü gelmeyen taleplerine direndi; devleti, PKK ve HDP'ye mecbur kılmayı amaçlayan planı boşa çıkardı. Erdoğan'ı çözüm sürecini bozan kişi olarak suçlamaya başlamalarının sebebi bu. 

A planı ağırlıklı olarak derin devletin hukuk üzerinden geliştirdiği bir darbe girişimiydi; B planı ise derin devletin siyaset kurumunu kullanarak geliştirmeye çalıştığı yeni bir darbe sürecidir. A planı nasıl başarısızlığa uğradıysa B planı da muhakkak başarısızlığa uğrayacaktır. Bu millet artık darbenin her türlüsüyle baş edecek güce ve olgunluğa sahiptir.

- Advertisment -