Ana SayfaYazarlarReina saldırısı (I) flashbang yalanı

Reina saldırısı (I) flashbang yalanı

 

İddia ilk kez eski asker ve terör uzmanı Abdullah Ağar tarafından dillendirildi.

Saldırı sırasında Reina’da olan bir barmenin ifadesine göre, ‘Terörist şarjöründe mermi bittikten sonra değiştirme sırasında bir şey atıyor, sonra bu ortalığı aydınlatıyordu.’ En az üç kere bundan attığını söylüyor. İfade doğru ise buna bağlı yorumum: Büyük olasılıkla bir tenvir (aydınlatma) mayınına benzer bir şey.”

 

Ağar böyle diyor ve ardından bu silahın nasıl kullanıldığını, ne işe yaradığını etkileri üzerinden tarif edip daha yaygın ismini söylüyordu: Flashbang.

Bu iddia büyük bir dalga, neredeyse bir tezvirat tsunamisi başlattı.

Sosyal medya paylaşımlarından gazete haberlerine, tv programlarından demeçlere kadar yayılan örnekler sayılamayacak kadar çok, ama tek bir yazı ile tek bir haber, hepsini anlatmaya yetiyor.

İlki Celal Kazdağlı’nın yazısı (http://www.kanalahaber.com/yazar/celal-kazdagli/abd-reinada-neden-imza-birakti-28125/): “Katilin kullandığı bir bomba türü var. Buna Flashbang deniyor” cümlelerinden sonra, tam bir palavra sallıyor: “Bu bomba yalnızca ABD’nin Özel Kuvvetleri’ne kayıtlı.” Devam ediyor: “Saldırgan Reina’da katliam sonrası bir iz bırakıyor. Kullanılan Flashbang eylemin imzası. Flashbang ABD yapımı olduğu ve ABD Özel Kuvvetleri’nin envanterinde bulunduğuna göre adres belli. Burada asıl soru şu:
ABD neden böyle bir eyleme imza atar?”

İkincisi ise Sabah gazetesinin haberi (http://www.sabah.com.tr/gundem/2017/01/03/katliamin-pimi-amerikan-mali). Haberde Türkiye'de daha önce hiçbir saldırıda kullanılmadığı anlaşılan ABD malı Flashbang'lerin Amerikan ordusu envanterinde bulunduğu, fabrikasının da Pensilvanya'da olduğu belirtildi” deniyor.

Yukarıdaki ifadeler, önceden de söylendiği gibi farklı uzman, yorumcu, gazeteci ve medya organı tarafından, küçük nüanslarla hemen her mecrada sayısız defa tekrarlandı.

Tsunami benzetmesini hak edecek şekilde de devam ediyorlar. Ama acaba doğru mu?

Cevap net: Hayır. Ve her zaman olduğu gibi, bu yalan yumağı da bir doğrunun etrafına sarıldı.

Gerçekten de ABD’nin Pennsylvania eyaletindeki Jamestown’da, CTS markası altında flashbang üretimi yapan bir firma var (https://www.combinedsystems.com/).

Ancak birincisi, bu, ABD’de flashbang üretimi yapan tek firma değil; daha birçok benzeri var.

Örneğin Wikipedia’nın ilgili maddesinde (https://en.wikipedia.org/wiki/Stun_grenade) örneklenen M84, en tercih edilen flashbang markalarından ve Picatinny Arsenal adlı bir firma tarafından New Jersey’de, Morris County’de üretiliyor.

Flashbang’ler hakkında girişeceğiniz sıradan bir internet aramasında M84’e kolaylıkla denk gelebilirsiniz, ama Pennsylvania merkezli CTS’ye ulaşabilmeniz için çok daha fazla zaman harcamanız gerekecek.

Saldırıda flashbang kullanılıp kullanılmadığına daha sonra değineceğiz. Ama şu an için bu yönde yapılmış herhangi bir resmi açıklama olmadığını da ekleyelim.

Flashbang’in başka adları da var. Stun grenade de deniyor (sersemletici el bombası), flash grenade de (flaş şeklinde çok parlak ışık yayan el bombası), aynı anlamda flashbomb da. Non-lethal (öldürücü olmayan) bir silah. Genellikle rehine kurtarma operasyonlarında kullanılıyor. Ateşlendiğinde parçalanmıyor; dolayısıyla kullanılmış bir bombanın markası ve seri numarası gibi bilgilere ulaşmak oldukça kolay; üzerinden okunabiliyor.

Buna rağmen Sabah’ın haberinde marka yok, ama adres var, her nasılsa.

Dolayısıyla Sabah’ın net bir kesinlikle belirttiği “Pennsylvania yapımı flashbang’in” kanıtının ne olduğu, bu “bilgi”ye nasıl ulaşmış oldukları, büyük soru işaretleri.

Dönen tartışma ve yapılan yorumlar, sadece yazının girişinde bahsi geçen tanıklık (Reina barmeninin tanıklığı) üzerine kurulu. Muhtemelen o yüzden, ortada olmayan kanıtlar uyduruluyor ve bir duyum damlası önce bir dalga, sonra tsunami haline getiriliyor.

Tekrar Kazdağlı’nın yazısına dönelim. İki kritik cümlesi var. (a) “Bu bomba yalnızca ABD’nin Özel Kuvvetleri’ne kayıtlı.” Burada “yalnızca sözcüğünü kullanıyor. (b) Flashbang ABD yapımı olduğu ve ABD Özel Kuvvetleri’nin envanterinde bulunduğuna göre adres belli.” Bu cümlesinde “yalnızca” veya “sadece” demiyor.  Ama ilk “yalnızca”sının etkisi devam ediyor ve yazısının tamamından bu “sadece” iddiası kuvvetle çıkıyor.

 

Bu da çok büyük bir yanlış, yanılgı veya yalan. Çünkü mesele, ABD’de tek bir flashbang üreticisi olmamasının çok ötesinde. Yukarıda alıntılanan Wikipedia maddesinden de görülebileceği gibi, silah öyle çok gizli ve inanılmaz bir yüksek teknoloji ürünü vb değil. Nitekim ABD dışında, örneğin İsrail’de de üretiliyor (http://acs-grenade.com/products/safariland-flash-bang-coming-soon/). Ama asıl önemlisi, silah sadece ABD güçlerince de kullanılmıyor. Neredeyse bütün dünya ordularının ve polis acil müdahale timlerinin envanterinde var — ki bunlardan biri de Türkiye.

İletişime geçtiğim bir eski asker ve yine bir terör uzmanının konuyla ilgili yorumu kısaca şöyle: “Flashbang 90’lı yıllardan beri ordunun, polisin ve hattâ korucuların bile envanterinde var.”

Üstelik, daha birkaç yıl öncesine kadar bu silah, Mercan yokuşunda av malzemesi vb satan dükkanlarda da bulunabiliyordu. Hâlâ dahi el altından satılıyor olabilir. Kaldı ki, internetten bile satın alınabiliyor. Örneğin bkz  http://www.gunbroker.com/All/BI.aspx?Keywords=flash+bang.

Dolayısıyla teröristin kullandığı söylenen flashbang veya flashbomb’un sadece ABD’de üretilip yine sadece ABD ordusunca, üstelik de Özel Kuvvetleri tarafından kullanıldığı bilgisi tümüyle yanlış. O kadar yanlış ki, insan iki kere ikinin dört etmediği (dört dışında herşey ettiği) iddia edilmekte gibi bir hisse kapılıyor. İmal edilen dezenformasyonu neresinden tutacağını bilemiyor.  
 

Konuyla ilgilenmek isteyen okuyucu basit bir internet aramasıyla, silahın kullanımına Entebbe baskınından IDF’nin (İsrail Savunma Gücü’nün, yani İsrail ordusunun) Filistinli göstericileri dağıtmasına kadar birçok olayda rastlayabilir.

 

Wikipedia’nın Stun grenade (= sersemletici el bombası) maddesi, sadece ABD polisi tarafından çeşitli olaylarda kullanımı sırasında kazara ölüme yol açtığı altı yedi ayrı olay zikrediyor. Bunların dışında, Ukrayna’da, Makedonya’da (bir futbol maşı sırasında) ve güney Fransa’da (bir baraj yapımına karşı gösteriler sırasında) kullanılmazsının yol açtığı en az üç ölüm daha kaydediliyor.

 

Hani nerede, sırf ABD’de bulunması ve sırf ABD Özel Kuvvetleri’nce kullanılması? Son derece yaygın, aleladeleşmiş bir erişim ve kullanım var önümüzde.

 

Tekrar Reina’ya dönelim ve soralım; peki, acaba artık ismi de bilinen terörist (Özbek asıllı, “Abu Muhammed Horasani” kod isimli Abdulkadir Masharipov) saldırıda böyle bir silah kullandı mı gerçekten?

İsmail Saymaz’ın Reina’nın güvenlik kameralarını izleyerek yaptığı habere dek, bu bile oldukça şüpheliydi.

Bu şüphenin de önemli dayanakları var/dı. Bunlar genellikle medyanın zaaf ve hatâlarıyla, sonuçta güvenilmezliğiyle ilgili. Bu tür olaylarla ilgili haberler dikkatsizlik veya abartı boyutlarını çoktan aşmış durumda ve bazen oldukça da mantık dışı kullanılıyor.

Örneğin şu Reina olayı hakkında Emniyetten yapılan açıklamalarda, saldırıda tek bir silah, dipçiksiz bir AK-47 kullanıldığı belirtiliyor — ama bu bilgiye rağmen, görgü tanıklarından birinin “birden çok saldırgan vardı” iddiası haberleştirilebiliyor.

Yapılan resmi açıklamaların azlığı, kriz yönetimindeki zafiyetle ve oluşan infialin şok içindeki tanıkların çarpılmış ifadeleriyle de birleşmesi sonucu, işler iyice karışıyor, içinden çıkılmaz bir hal alıyor.

Oysa şiddetin ve karmaşanın bu kadar yüksek olduğu durumlarda en az güvenilir olan, olay merkezinden edinilmiş izlenimlere dayandırılarak sonradan yapılan tanıklıklardır.

İçinde camların, aynaların, farklı bölmelerdeki 700-800 kişinin olduğu ve otomotaik bir silahtan (bir “saldırı tüfeği”nden) 180 atışın yapıldığı bir karmaşada algı kolaylıkla çarpılır. Zaman esner ve uzar, saniyeler dakikalara dönüşür, silahlar el değiştirir, saldırgan erkekken kadın, beyazken siyah, bir iken beş olabilir.

Dolayısıyla ilk ağızda, flashbang iddiasının da böyle bir algı çarpılmasının sonucu olduğu düşünülebilir. Zira flashbang kullanıldığında etkisi, anısı ve tanıklığı, öyle tek bir kişinin sözlerine bağlanabilecek gibi değil. Oysa pek çok kişi, silah atışı dışında patlama duymadığını söylemekte.

Ancak mekan da dağınık ve çeşitli bölümlerden oluşuyor. Birinin gördüğünü diğeri görmeyebilir, gördüğünü tanımlayamayabilir, hatırlayamayabilir, karıştırabilir.

Durumun karmaşıklığını anlamak için, biraz silahın detaylarına ve kullanımına girmek gerek.

Yukarıda da belirtildiği gibi, flashbang parça tesiri özellikle az tutulmuş, öldürücü olmayan bir silah.

Patladığında 170 desibel üzerinde bir ses ve göz kamaştırıcı bir ışık saçıyor.

Kullanıcının içinde olmadığı kapalı yerlerde ve genellikle de rehine kurtarma operasyonlarında kullanılıyor.

Işığının göz kamaştırıcı şiddeti saldırgan(lar)ın kısa süreli (5 saniyelik) körlüğüne, dolayısıyla müdahale timine ve/ya rehineye doğru atış yapamamasına yarıyor.

Ama asıl etkisi sesi. Çıkan ses orta kulakta basınç oluşturuyor ve bu, neredeyse bir dakikaya varan denge bozukluğu ile oryantasyon kaybına sebep oluyor. Flashbang’e İngilizcede stun bomb/grenade ve dolayısıyla Türkçede sersemletme bombası denmesi de bundan kaynaklanıyor.

100’ünün isabet aldığı ve bunlardan 39’unun hayatını yitirdiği 700 kişilik bir kitle içinden flashbang tanıklığı yapanların sayısının çok fazla olması, hattâ bazı tanıklıkların da mekân dışından gelmesi beklenebilir.

Buna karşılık, saldırganın ateşlediği mermilerin bir kısmının Reina türü mekânlarda bolca rastlanan, içinde çeşitli gazların bulunduğu ampulleri patlatmış olması, flashbang tanıklıklarının da bu patlamalara bağlı olması pekâlâ mümkün.

Bir diğer detay, kullanıcının flashbomb atmak için her iki eline de ihtiyacı olması.

Biriyle bombayı tutarken, diğeriyle pimini çekmesi ve öyle fırlatması gerekiyor.

 

Ancak Reina saldırısını gerçekleştiren teröristin tüfeğinde askı yok.

O yüzden, hem de üç kere bu silahı kullanmak için tüfeğinden ayrılması, onu bir kenara bırakması, flashbomb’u attıktan sonra bıraktığı yerden tekrar alması gerekiyor ki, bu pek mantıklı bir hareket değil.

Bunların hepsi, gerçekten flashbang kullanılıp kullanılmadığı konusunda tereddüt uyandırabılacak faktörler.

Ancak İsmail Saymaz’ın haberi, bize saldırının bir aşamasında bu silahın kullanıldığını söylüyor. Küçük bir yanılma payı bırakarak da olsa, bunu gerçek kabul etmek ve üzerinde durmak durumundayız.

Saymaz’ın haberi bize, saldırganın elinde söz konusu bombayı tutarken mekândakilerden biri tarafından arka arkaya tekmelendiğini, yere düştüğünü ve bu sırada bombanın elinde patlayarak saldırganı yaraladığını söylüyor.

Mantık, elinde AK-47 tutan birine böyle bir tepki gösterilemiyeceğini, gösterilirse de sonrasının pek haberdeki gibi olamayacağını, saldırgana tekme atanın herhalde hemen vurulacağını söyler.
 

Fakat herhalde tekmeleri atanın artık bunları düşünemeyecek kadar öfkeden gözü dönüş olması, teröristin de tekmelenince düşmesi ve bombanın patlaması, herşeyi değiştiriyor.

Haberde saldırganın bombayı sol elinde tuttuğu ve düşünce de patladığı anlatıldığına göre, daha önce pimi çekilmiş ancak mandalı bırakılmamış olmalı.

(Teknik açıklama: Bu tür silahlarda bir pim ve bir de mandal bulunur. Kullanıcı, mandalı baskılayarak pimi çeker. Pimin çekilmesinden sonra bomba, artık üretiminde hesaplanmış ve silâha işlenmiş belli bir sürenin (örneğin 4 saniyenin) sonunda kesinlikle patlayacaktır — ama bu süre ancak mandalın baskılanması bitince başlar. Kullanıcı saldırıya karar verdiğinde mandalı baskılar ve pimi çeker. Bundan sonra bombayı kullanacağı ânı kestirebilmesi için gereken süreyi, ona mandalı baskılaması sağlar. Karar verir ve bombayı istediği yöne bırakır veya fırlatır. Mandal baskıdan kurtulur, süre başlar ve başlangıç ayarına göre bomba, ayarlandığı süre bitince patlar. Bu kısa süre içinde de kullanıcı, bombanın etki alanı dışına çıkma fırsatını bulur.)

 

Peki, Reina’da ne olmuş olabilir?

İsmail Saymaz’ın haberindeki anlatı, saldırının son anlarına denk geliyor. Saldırganın kendisini tekmeleyeni vurduğuna dair bir şey söylenmediğine göre, herhalde saldırgan silahını bırakmış durumda ve kaçış aşamasında.

AK-47’yi bırakıyor, eline flashbomb’u alıyor ve mandala basıp pimi çekiyor.

 

Mekândan çıkış aşamasında görgü tanıklarının algısında bir kesinti yaratmak amacıyla son olarak bombayı kullanacak, çevresindekileri sersemletecek ve mekânı öyle terkedecektir.

Her ne oluyorsa, mekândakilerden birine yaklaşıyor, onun tekmeli tepkisiyle karşılaşıyor, düşüyor ve bomba elinde patlıyor.

Kısa bir süre sersemleyerek yerde yatıyor ve sonra kalkıyor, ardından da muhtemelen kalabalığa karışarak mekândan çıkıp gidiyor.

 

(Sonraki aşamayı gösteren bir filmde saldırgan, yaralı sol eli cebinde, dışarı çıkıp insanlar arasından yürüyor; dışarıdaki birileri tarafından üzerindeki kan izleri sebebiyle yaralanmış olduğu düşünülerek durduruluyor ve kısa bir konuşma sonrası uzaklaşıyor.)

Yukarıda da anlatıldığı gibi, saldırganın tüfek kullanırken aynı anda flashbomb kullanması zor görünüyor. Mantıkî olan bunu son ana, kaçışa saklamış olduğu. Yani muhtemelen saldırıda tek bir flash bomb kullanıldı.

 

                                                 *          *          *
 

Sonuçta, flashbang veya flashbomb veya stun grenade (hepsi aynı şey), Sabah gazetesinin iddia ettiği gibi sadece ABD’nin Pennsylvania eyaletinde üretilmiyor.

Hattâ, Celal Kazdağlı’nın iddia ettiği gibi sadece ABD’de de üretilmiyor ve yalnızca ABD Özel Kuvvetleri veya güvenlik güçlerince de kullanılmıyor.

Saldırıda kullanılan bir veya birkaç flashbomb, ister Picatinny Arsenal üretimi M 84, ister Pennsylvania Jamestown üretimi CTS veya başka bir marka olsun; İsrail’de, İngiltere’de, Rusya’da veya ABD’de imal edilmiş olsun; bu bir kanıt, medyada ısrarla söylendiği gibi bir imza değildir.

Rahatlıkla IŞİD tarafından yağmalanan Irak ordu depolarından elde edilmiş olabilirler. Bırakın flashbang’leri; daha birçok savaş malzemesinin yağma edildiği gibi. Üstelik burada, internetten sipariş olasılığı bile mevcut.

Nasıl, saldırıda kullanılan AK-47’nin Rus, Çin, İran, Bulgar vbyapımı olması bir imza olarak kabul edilemeyecekse, flashbomb da bir imza, saldırıyı planlayanı gösteren bir kanıt olarak kabul edilemez.

Bu aşamada elimizde bir soru kalıyor.

Bir takım basın mensupları, uyarılmış da olmalarına rağmen, neden, IŞİD’e ait olduğu kesin olan bir saldırıyı, oldukça da mantıksız biçimde [Bağlantı]  ABD’nin üzerine yıkmaya çalışıyor?

Belki burada yazılanlar, haber-yorum süreçlerinde artık giderek artan sıklıkla rastlanan bir sakatlığa karşı alarm yerine geçebilir.

Son bir not. AK-47 çok yaygın kullanılan; sık sık ve kolaylıkla el değiştiren bir silâhtır. Kimse kökenine bakmaz.

Oysa bu olayda kullanılan AK-47’nin seri numarasının silinmiş olması nedense kimsenin dikkatini çekmemekte.

Flashbomb’da uydurma bir ABD imzası bulup emin oluveren uzman gazetecilerimiz, bu gibi detaylara yoğunlaşsalar daha iyi eder.

 

- Advertisment -