Ana SayfaYazarlarSaraylarımız

Saraylarımız

02Biri Akropol’de olmasına rağmen Sultanahmet’in altında kaldığı, diğeri (Tekfur sarayı) ise neredeyse bir isimden ibaret kalıp inşaat tekniği belgesi niyetine ayakta tutulmaktan öte ne bir deneyime ne de hayale aracılık edecek mecalden yoksun20olduğu için Bizans’ınkileri saymasak zamanındaki rejimle çelişkili olmadıklarından göze batıp ismi üzerinde durulmamış en az iki sarayımız vardı: Topkapı ve Dolmabahçe.Madem söz saraydan açıldı ben de herhangi bir politik imâda bulunmaksızın mimari gözün sınırları içinde kalmaya özen göstererek, Cumhuriyet ertesinin lideri ve halefleri için yapılmış modern başkanlık  ikametgâhını da aralarına katarak bir değerlendirme yapmaya çalışacağım…03Her ikisi de karakteristikti. Topkapı, sadece Antik geleneğe uygun şekilde İstanbul’un Akropol diye nitelenebilecek ilk tepesinde bulunduğu için değil, yanı sıra Pekin’in “Yasak Şehir”inden, Viyana’nın Hofburg’una, küresel ölçekte yinelenen avlu içinde avlu şablonunu özgül şekilde  yeniden-üreten bir yerleşme morfolojisine de sahip olduğu için. Devlet tanıtımı ilanların klişe ifadeleri dışında mimari özellikleriyle de anmaya değer saraylarımız olduğunu hatırlatarak başlamış olayım söze.050601Topkapı Sarayı’nda da şehir surlarından ayrı bir sur dizisinin çevrelediği bölge yine duvarları, avluları ve binalarıyla ayrı bir saray bölgesi olarak tanımlanmıştır. Osmanlı, sarayının teraslar sistemini Constantin gibi şehrin Akropolü olan burunun Marmara’ya dökülen yamaçlarına değil, Haliç’e dönen yamacına yerleştirmişti. Onun resmini koyduğum maketi de okullarımızda ve bürolarımızda kullandığımız gerçekçi soyutlama tekniklerinden ziyade minyatürlerde çizilen atmosferi canlandıran bir peyzaj ortamı olarak canlandırılmış. Bu bakımdan herhangi bir sunilik duygusu yaratmadan minyatürün artık o hepimize tanıdık temsili ifade çağrışımı aracılığıyla bizi o günün dünyasına taşıyabilmektedir, ki Osmanlı öncesi Constantin’in sarayı da Topkapı’nın berisinde bugünün Sultanahmet meydanının altındaki Hipodromun kenarından başlayıp teraslarla iki koldan  Marmara’ya kadar inen yamaçlarına yerleşmiş bir silsile imiş zamanında,  Versailles’i izleyerek tüm kıtaya yayılan herşeyi kanatları altında toplamış iri Barok saray binası yayılmasının gecikmiş son örneklerinden biri 19.yüzyıl ikinci yarısındaki Dolmabahçe Sarayı’dır.092107221011Osmanlı eliti Topkapı’dan Beyoğlu yakasına tek seferde taşınmıyor. Önce Kağıthane vadisini mesire yeri olarak kullanma alışkanlığı gelişiyor, sonra Topkapı gibi birbirlerine bağlanan zincir oluşturmasa da Boğaz kenarındaki bir korunun içine dağılmış binalardan oluşan Yıldız sarayı geçici bir süre kullanılıyor. Bu arada askerî reformlarla da bütünleşmiş olarak ordunun taşınması da sözkonusu. Devasa kışla Selimiye en geniş boşluğu sunabilen Kadıköy yakasına daha küçükleri, yeni saray bölgesi olacağı belli-Yıldız-Dolmabahçe ile kentin geri kalanı arasında bariyer teşkil edecek Maçka vadisi çevresinde toplanıyor. Versailles modeli saraya yetecek yer olmadığından Boğaz kenarına adını da alacağı dolgu alan üzerine yapılıyor.121314Ankara’daki Çankaya Köşkü, Avusturyalı mimarı Clemens Holzmeister’in portföyünde de özel bir yere sahip özgün bir yorumun ürünüdür. (1) Döneminin klasik yüklerden arınmış sade diliyle şekillenirken, kütle kurgusunda villa ve Palazzo mimari geleneğinde de tipik olmayan ilginç bir yorumla, özellikle de Rönesans Palazzoları için tipik olan geniş orta avlulu bir kurgu etrafında biçimlendikten sonra orta avludaki düzen iki kenardan binayı kuşatarak soğan kabuğu misali sarmalayıp binaya damgasını vurmuştur. Turgut Cansever’in “tezyinilik” diye adlandıracağı ışık-gölge mertebesindeki vurgularla ifade kazandırılmış hassas bir mimari kurgu sözkonusudur.Kütlenin etrafında şekillendiği iç avlunun da belirleyici unsuru ortasındaki, su seviyesinin yanındaki taşlık kotuyla aynı tutulmasından içindeki suyun kavurucu kara iklimi içinde binanın tümüne yayılacak serinletip ferahlatıcı bir iklim dengesi unsuru olarak düşünüldüğü anlaşılan havuzudur. Yanı sıra havuz taşlığını kuşatan ince sütunlar 1. kat seviyesinden teras olarak da kullanılan gölgelik saçağın da narin kesiti ve oranlarıyla bütünleşerek, avlunun tamamını Orta Anadolu’nun yakıcı güneş ışığı ve ısısı altında neredeyse binadan da bağımsız zarif bir kabuktan/zarftan müteşekkil korugana dönüştürmektedir. ( 2) Binanın mimarisindeki bu bıçak-sırtı  hassasiyeti özellikle de avluda belirginleşmekle birlikte, mesela antrenin uzantısı vestiyerin duvarlarına kaplanmış Carrera mermerinin mekânı doldurmakla boşaltmak arasındaki kararsız dengede salınan etkisi türünden hassas tercihlerle binanın tamamına yayılmaktadır. Hafızanın şimdiden geçmişe doğru silinmesi gibi, yapılı fiziki çevre de saray falan bile dinlemeyip sondan başa doğru tahrip ediliyor.1615181917Ne de olsa Topkapı ve Dolmabahçe; Çankaya’nın en çarpıcı yeri avlusunun üzerinin aluminyumcu marifetiyle kapatılıp yüzme havuzuna dönüştürülmesiyle kıyası kabul bir tahribat görmüş değil neyse ki. Haydi yandaşlar, yanında durduklarının hatırına… Peki ya diğerleri? Neden kimse manşetlerden inmeyen bir konuyken bile isimlerini dahi ağıza alamıyor onların? Sanki buralarda daha önce hiç saray yapılmamışcasına, üstelik o havuz talihsizliğine rağmen bile olanca endamlarıyla dipdiri ayaktayken hepsi? Otosansür herhalde, dokunanı çarpacak tabuya dönüştü adeta. O namlı İstanbul silüetinin en hâkim unsurlarıyla Ankara’nın doruğu. Kolay açıklanamaz bir suskunluk değil mi? Hatırlatayım dedim… Dipnotlar_____________________________________________(1) Yazının devamında Çankaya Köşkü olarak sözü edilecek bina, Ankara Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı yerleşmesinin sadece Cumhurbaşkanlarının aileleriyle geçirecekleri özel hayatları için yapılmış bir ikametgâh bölümüdür. Geniş bir yeşil alanın içindeki yerleşme Cumhurbaşkanlığı ofisleri, misafirhaneleri,vs. ihtiyaçları karşılama amaçlı çok sayıda binadan oluşmaktadır. Dolayısıyla köşk, işlevsel bakımdan özel bir aileye mahsus villa programının en üst dereceden devlet makamına uyarlanmış bir çeşidi gibi düşünülebilir, İkametgâh yerleşmenin en hacimli binası değilse de mimarisiyle ayrışmış en özenli temsili nitelikte binasıdır. Cumhurbaşkanının resmi çalışma ofisi başka binada olsa da özel yaşamına ayrılmış binada da tıpkı evlerimizde de olduğu gibi çalışma mekânları bulunmakta, Hatta binanın ön cephesindeki içiçe açılarak salonu teşkil eden geniş bölümler, makamın kabul ve görüşme ihtiyaçlarını karşılayacak kapasitededir. Hatta ayrıntısıyla sözedilecek havuzbaşı avlusu küçük topluluklar halinde biraraya gelmeye de imkân tanıyacak kapasitededir. Kısaca modern yaşamda evlerimizin, çalışmaya ve konuk ağırlamaya imkan tanıdığı ölçülerde bu makamın evi de tanımaktadır. Dolayısıyla konu olacak bina, siyasi makamın prestij ve sembolik değerlerini içeren bir yapıdadır; programı itibariyle villanın kent içindeki genişçe bir alana taşınmış şekli diye düşünülse de iç avlusuyla birlikte tipolojik kurgusu, Rönesans Palazzolarının bir çeşidi olarak değerlendirilebilir.(2) Çankaya Köşkü ile ilgili gözlemlerim Gül dönemi yönetiminin mimari performans değerlendirmesi talebi üzerine yapılan keşif gezisine dayanmaktadır. 

- Advertisment -