Ana SayfaYazarlarIŞİD'in herkese karşı savaşı

IŞİD’in herkese karşı savaşı

Ocak ayında Fransa, Charlie Hebdo dergisine yapılan saldırı ile sarsılmıştı. 12 kişinin katledildiği bu saldırının tesirinden çıkılmamışken Fransa, bu kez çok daha büyük ve korkutucu bir terör eylemine maruz kaldı. Paris, kana bulandı. IŞİD, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana bu ülkedeki en büyük terör eylemini gerçekleştirdi. 132 masum insan hayatını kaybetti.

 

Canice katliamın altındaki IŞİD imzası, örgütün stratejisindeki değişikliği ifade ediyor. IŞİD, Suriye ve Irak’ı mesken tutan ve buralarda bir devlet yapılanmasını gerçekleştirmek isteyen bir örgüt olarak telakki ediliyordu. Ancak bu eylemle birlikte IŞİD, aynen El-Kaide gibi, kendini herhangi bir coğrafya ile sınırlamayan cihadist bir hareket formuna bürünüyor. Teröre başvurmada sınır tanımaması, kendini moral hiçbir değerle bağlamaması IŞİD’i benzerlerinden ayrıştırıyor. Terörü kullanma ve bunu görsel medya aracılığıyla yayma konusunda IŞİD diğer bütün örgütleri uzak ara geride bırakıyor.

 

IŞİD, saldırıyı Suriye’nin ve buna bağlı olarak kendisinin kaderinin yoğun bir şekilde tartışıldığı bir zamana denk getirdi. Mesajı net: “Benim dışında yapılan herhangi bir hesabı tanımıyorum, bunları bozma gücüm de var.” IŞİD, savaşın Suriye ve Irak’ta kalmayacağını, bunu Avrupa’ya taşıyacağını gösterdi. Batı toplumunu korkutmak istedi. Hollande’ın saldırıdan hemen sonra “Bizi korkutmayı başardılar” dediği göz önünde tutulursa bu amacına kısmen vardığı da söylenebilir.

 

Batılı değerlere saldırı

Saldırının zamanlaması kadar seçilen yerler de mühim. İslamiyet adına mücadele verdiğini beliren IŞİD gidip konser salonlarını, restoranları ve spor sahalarını yaylım ateşine tutuyor,  buralarda bombalar patlatıyor. “Batılı” veya “seküler” denilebilecek bir hayat tarzını hedef alıp nefretini o tarzı simgeleyen mekânlara yöneltiyor. Batılılara her an ve her yerde karşılarına çıkabileceği ve terörü hayatlarının merkezine taşıyacağını gösteriyor. Böylesine kapsamlı ve organize bir eylemi yapanların, başka bir yerde de bu tür bir eylemi gerçekleştirmekte zorlanmayacakları düşüncesi yaygınlaşıyor.

 

İslami kimlik iddiası taşıyan bir örgütün bunları yapması, Batı’da yaşayan Müslümanlar için hayatı çok daha güç bir hale getiriyor. IŞİD, “Müslüman” denildiğinde akla gelen bütün önyargıları pekiştiriyor. Böylelikle Müslümanları IŞİD ile özdeşleştiren, onların yaptıklarının acısını Müslümanlardan çıkarmak isteyenlerin sayısı artıyor. Müslümanların yaşam alanları daralıyor. Bunun IŞİD’in hesabına geldiğine şüphe yok. Zira Müslümanlara yönelik öfkenin ve düşmanlığın büyümesi IŞİD’i güçlendiriyor. Onun manevra kabiliyetini artırıyor ve daha fazla eleman temin edebilmesini sağlıyor.

 

Fransa’nın savaşı

Saldırının akabinde olağanüstü tedbirler alındı. Bütün sınırlar kapatıldı. Devletin bütün birimleri teyakkuza geçirildi. Hollande, 11 Eylül’den sonra Bush’u hatırlatan bir savaş söylemine sarıldı. Görünen o ki, bir yıl içinde iki büyük saldırıya uğraması nedeniyle Fransa’da hem iç hem de dış politikada bazı taşlar yerinden oynayacak. Bir kere ülkenin güvenlik sorununun sorgulanma düzeyi artacak. Cumhurbaşkanı’nın ensesinin dibinde bombaların patlatıldığı bir ülkede istihbaratın ve güvenlik birimlerinin başarısızlığı sorgulanacak. 

 

Terörize edilen ortam aşırı sağa yarayacak. Hakların ve özgürlüklerin kısıtlanmasını savunanların eli güçlenecek, sesleri gür çıkacak. Çok-kültürlülüğü, mülteci ve göçmen haklarını, özgürlüklerin tahkim edilmesini isteyen siyasi grupları zor günler bekleyecek. Fransa, IŞİD’e karşı mücadelenin dozunu artıracak. Müttefiklerinden de aynı kararlılıkla IŞİD’e karşı tavır almalarını talep edecek. Bunun işaretleri uç vermeye başladı.

 

Saldırının Türkiye’yi ve Avrupa’daki Türkiye vatandaşlarına dönük boyutu gelecek yazıya.

 

- Advertisment -