Ana SayfaYazarlarŞeytan, sahne, anahtar

Şeytan, sahne, anahtar

 

1 Kasım 2015 seçimlerinin üzerinden 15 gün geçmişti. Hükümete yakın bir tanıdıkla sohbet ediyorduk.

 

“Hadi gözünüz aydın” dedim, “hükümeti hedef alan propaganda endüstrisi sustu. Artık zor harekete geçer.”

 

Tanıdık “Sen öyle san” dedi, devam etti: “Bak göreceksin. YPG’nin kantonları birleştirme hamlesi ile eş zamanlı olarak propaganda endüstrisi yeniden harekete geçecek.”

 

Yaklaşık bir hafta sonra hem içerde hem dışarıda hükümeti karalama kampanyası yeniden start aldı. Kısa bir süre sonra da YPG, Kobani ile Afrin kantonları arasında stratejik önemi bulunan Tişrin Barajı’nı ele geçirdi.

 

Suriye’nin iç savaş aşamaları

 

Türkiye perspektifinden bakınca Suriye iç savaşı beş aşamadan geçti.

 

Birinci aşama Amerika’nın “Esad gitsin” aceleciliği sergilediği dönemdi. Temmuz 2011 – Şubat 2012 tarihleri arasında geçen süreyi kapsar.

 

İkinci aşama Şubat 2012 – Temmuz 2012 tarihleri arasındadır. PKK 1500 civarında kadrosunu Suriye’ye sevk eder. Türkiye hâlâ Esad’lı bir geçiş süreci ile Suriye probleminin halledilmesi taraftarıdır.

 

Üçüncü aşama Temmuz 2012- Aralık 2013 arasındaki devreyi içerir. Türkiye bu süreçte Suriye’ye direkt müdahildir. Rejim karşıtı muhaliflere her türlü desteği vermektedir. Ancak ABD, Türkiye’nin Suriye Kürtleri ile ilgili niyetlerinden rahatsızdır.

 

Dördüncü aşama Aralık 2013 – Eylül 2015 arası dönemdir. Bu aşamanın temel özelliği Kürt coğrafyasının oluşması, Amerika tarafından da güvenceye alınmasıdır.

 

Beşinci aşama Eylül 2015 tarihinden bugüne kadar geçen süreyi kapsar. Bu aşamaya karakteristik nitelik kazandıran, Rusya’nın Suriye’ye direkt müdahil olması, bir Rus uçağının ise Türkiye tarafından düşürülmesidir.

 

Süpermenim ama uçamıyorum

 

Bu beş aşama şu analizlere zemin sunar:

 

(1) “Türkiye Suriye’ye bu kadar müdahil olmasaydı, Suriye’deki belirsizlik Türkiye’nin başına bunca bela açmazdı.”  Doğru bir tez değil. Türkiye Suriye’ye müdahil olmasaydı da Suriye’nin olumsuz yansımasını durduramazdı. Ancak iç barışını koruyabilse, Rojava ile karşılıklı dostane ilişkiler kurabilme yeteneğini geliştirebilseydi, Suriye’nin olumsuz yansıması bu kadar can alıcı olmazdı.

 

(2) Türkiye Suriye’ye müdahil olduğu için Suriye karışmadı. Suriye’yi Amerika karıştırdı.

 

(3) Türkiye önce Suriye’ye müdahil olmak istemedi. Ancak Şubat 2012 MİT krizinden sonra müdahale etmek zorunda kaldı. Müdahale edince de, ABD ile Suriye Kürtleri konusunda karşı karşıya geldi. ABD Kürtlere teritoryal bir bölge verme taraftarıydı. Türkiye buna itirazlıydı. Tam da bu gerginlikte 17-25 Aralık 2013 operasyonları oldu.

 

(4) Türkiye Suriye’ye müdahil olmakla hem Kürtlerin Irak benzeri güçlü bir statü sahibi olmamalarını sağlamak, hem de PKK’nin Suriye Kürtleri üzerinde nüfuz sahibi olmasını önlemek istedi. Ayrıca, Esad sonrası dönemde Suriye’yi hinterlandı kılmayı arzuladı. Ancak gücü, etkisi, nüfuzu, kapasitesi buna yetmedi. Ulusal çıkarlarının peşinde koştu, ancak kazanamadı. Daha anlaşılır ifade ile, “süpermenim” dedi ama “uçamadı.”

 

(5)  ABD Suriye konusunda iki amacını hayata geçirdikten sonra meydanı Rusya’ya bıraktı. Kürtleri statü sahibi kıldı, Esad’ın gücünü sınırlandırdı.

 

(6) ABD Suriye’de Kürtlere yarı-devlet statüsü verirken Türkiye ile de dost kalmak istedi. “Bu nasıl olabilir”in arayışı içindeydi. İmdadına Rusya’nın Eylül 2015’te Suriye’ye girmesi, 24 Kasım 2015’te Rus uçağının düşürülmesi yetişti. Hem Kürtleri kazandı, hem de bunu sağladığı için Türkiye ile ilişkileri bozulmadı.

 

(7) Türkiye’nin Suriye Kürtleri konusunda Amerika ile karşı karşıya geldikten sonra Rusya’yı “dostu” statüsünden “düşmanı” statüsüne çevirmesi, “çıkış yok” sonucu doğurdu. Güç oyununda akıl tutulması yaşadı; tüm aktörleri karşısına alınca da, elini zayıflatan ilişkiler networku içine düştü.

 

                                                            *          *          *

 

Yakın bir zamanda bir kez daha “tanıdık”ı aradım. Ankara saldırısını hangi bağlamda ele alacağını merak ediyordum.

 

Bu kez bana bir soru sordu. Hâlâ o sorunun yanıtını aramakla meşgulüm.

 

Sorusu şuydu:

 

“Şeytan Suriye’de sahne kursaydı anahtarını kime verirdi?”

- Advertisment -