[16 Aralık 2018] Geçen seferden kalma, başlıkta devam edensorunun cevabı (a) nitelik; (b) taktiklerile ilgili. Bir kere, Persler karşısında Makedonya ordularınınzırh, silâh, eğitim ve disiplin açısından büyük bir kalite üstünlüğüsöz konusu. İskender’in komutanlarından biri Ptolemaios(Batlamyus — İskender’in ölümünden sonraki paylaşım savaşlarında Mısır’ı kapıp, kendi adıyla anılan ve Kleopatra’ya kadar uzanan hanedanı kuracak). İssos’un da, Gaugamela’nın da doğrudan katılımcı-tanığı. Persler konusunda, ovadaki meşalelere bakıp uyduruyor olması muhtemel (buna 16 Aralık tarihli ilk yazımda değinmiştim). Ama Makedonya tarafı, içerden bildiği ve bilfiil komuta ettiği kendi ordusu. Dolayısıyla çok daha sahih ve gerçekçi. Gene o ilk yazımda sözünü ettiğim Nikomedyalı Arrian, bütün bilgilerini muhtemelen Ptolemaios’tan alıyor. Dareios’un 40,000 atlı ve bir milyon yayasını koyun bir kenara. Makedonya tarafı için 31,000 ağır piyade + 9,000 hafif piyade + 7,000 süvari = 47,000 diyor ki, oldukça doğru olmalı.
Bu ağır piyade, Yunanlılar için Perslerle savaşlarında daha İÖ 5. yüzyıldan beri önemli bir avantaj. Bağımsız şehir devletleri döneminde bunlara (çoğul) hoplitesdeniyor. Baş ve yüzlerini bronz miğfer, gövdelerini bronz bir göğüslük koruyor. Bronz kalkanlarını sol, doruveya dorydenen 2.5 – 4.5 metrelik dürtme mızraklarını sağ ellerinde taşıyorlar. Klasik Çağ Yunan orduları hoplite’lerden oluşan düz cepheli phalanxformasyonunda savaşmakta. Genellikle sekiz saf derinliğindeki phalanx’ın gücü, ağırlığından, disiplininden ve iç dayanışmasından ibaret. Koşar adım duvar gibi ilerliyor ve birer koç gibi toslaşıyor, karşılıklı abanıyorlar; hafif gelen zamanla dayanamıyor, direnci kırılıyor ve önce gerileyip sonra kaçmaya başlıyor. (Tepedeki temsilî resim, belki İÖ 490’daki Marathon muharebesinde, belki İskender’in savaşlarında, Pers okçularını nasıl ezmiş olabileceklerini canlandırıyor.)
İlk Yunan phalanx’ından Makedonya phalanx’ıbu temelde evriliyor. Aşağıda değineceğim taktik değişim bir yana; önce II. Filip ekipman ve sonra İskender örgütlenme açısından da önemli birer hamle yapıyor. Ağır piyadenin ana silâhı artık ortalama 3 metrelik değil, çok daha uzun, 6 metrelik bir dürtme mızrağı (sarissa). Ve artık hoplitesdenmiyor; İskender onları pezhetairoi, yani (kralın) Yaya Yoldaşlarıdeyimiyle onore ediyor, saflarına katılmayı bir şeref ve ünvan meselesine dönüştürüyor. Pezhetairoitaburlarının ilk beş safı sarissa’larını yatırıp öne uzattıklarında, arkasına sarkılması halinde çok zor durumda kalabilecek, ama cepheden taarruz edilmesi imkânsız, düşman yayalarını da atlılarını da kesinlikle durdurucu bir “kirpi” formasyonu oluşuyor.
İskender 6 metrelik sarissa’larla donatılmış phalanx’larını daha çok aşılmaz bir savunma cephesi halinde, bilhassa sol kanadını sağlam tutmak için kullanıyor. Esas olarak peltast’ları ve okçuları kapsayan hafif piyadelerini, esas kıtaları arasındaki boşluklara, bir çeşit eklem veya menteşe gibi yerleştiriyor. Buna karşılık taarruz için gerek İssos’ta, gerekse Gaugamela’da, Kralın Seçilmiş Yoldaşları (hetairoiveya basilikoi hetairoi) olarak da bilinen Muhafız Süvarileri’ne başvuruyor. İskender ilk sefere çıktığında, bunların mevcudu 1800 kadar. İlki 300, diğerleri 215’er kişilik sekiz bölükten oluşmakta. Bunlar, İlkçağın en seçkin vurucu gücü. Ama onlara, bir de ilk mevcutları gene 1800 olarak bilinen Tesalya süvarileri eşlik ediyor. Hepsinin mevcudu giderek artıyor ve Gaugamela’da 7000’i buluyor.
Buna karşılık Pers ordusu, esas olarak bir süvari ve hafif piyade ordusu; silâhları itibariyle ağır zırh, mızrak ve kılıç değil, cirit (yani fırlatma mızrağı), ok ve yay geleneğinden geliyor. İssos’ta, örneğin, ordunun tamamı (alt limiti itibariyle) 61,000 ise, bunun 30,000’ini hafif piyade; (üst limiti itibariyle) 100,000 ise, 70-80,000’ini hafif piyade meydana getiriyor. Bu bağlamda, İyonya’den devşirilen paralı peltast’lar,peltedenen küçük, hasır örme bir kalkan ve beş altı tane ciritle savaşa giriyor. Durdurucu savunma silâhları, diyelim uzun mızrakları mevcut değil. Gaugamela için de aşağı yukarı aynı bileşim geçerli. Her iki muharebede Pers ordusunun elit çekirdeği, Ölümsüzlerdenen 10,000 kişilik saray muhafızları (veya daimî, maaşlı hassa ordusu) ile keza 8-10,000 kadar Yunan paralı askerinden ibaret. Ama Ölümsüzlere dahi ağır piyade demek mümkün değil. Herodot’a göre onlar da kalın hasır kalkanlar taşıyor; ok ve yay artı kısa kılıç ile dövüşüyor. Mızrakları var, ama ancak 2 metre. Yani metal miğferli, metal zırhlı, metal kalkanlı, uzun mızraklı, çok sıkı eğitimlerden geçirilmiş, belirli formasyonlarda senkronize biçimde dövüşmeye alışmış Yunan-Makedon ağır piyadeleri yanında çok hafif, hattâ neredeyse çıplak kalıyorlar. İster peltast’ların, ister Ölümsüzlerin, pezhetairoi’nin phalanxdüzenindeki kalkan duvarına karşı etkili olmaları, ya da beş saflı phalanx’ların 6 metrelik sarissamızraklarını öne yatırarak ilerleyen “kirpi” formasyonuna direnmeleri mümkün değil. Dareios’un sadece Ege bölgesinden tutulmuş 8-10,000 Yunan paralı askeri, 3 metrelik mızraklarının artık kısa kalmasına karşın, hiç olmazsa phalanxdüzeninde savaşmayı bilen bir kaliteyi simgeliyor.Gaugamela’daki Pers ordusunu, tekerleklerine döner tırpanlar takılmış 200 savaş arabası ile Hindistan’dan getirilmiş 15 kadar savaş fili tamamlıyor. İkisi de hiçbir işe yaramıyor sonuçta. 200 savaş arabası başlangıçta saldırıyor, ama bunun için eğitimli ve hazırlıklı Makedon piyadesi saflarını aralayıip içlerinden geçip gitmelerine izin veriyor. Sonra işlerini gerideki stratejik rezerv bitiriyor. Arrian’ın zikrettiği 15 fil ise hiç girmiyor savaşa. Vakit kalmıyor. Herşey çok çabuk olup bitiyor.
Neden? İşte burası, taktiklerle ilgili. Bağımsız şehir devletleri döneminde (diyelim. İÖ 5. yüzyılın sonlarına kadar) Yunan ordularının düz cepheli phalanxformasyonunda ve âdetâ toslaşarak savaştığını söylemiştim. Bu yolda bir çizimi, alttaki şeklin üst kısmında görüyorsunuz. İki hat dümdüz gelip birbirine çarpıveriyor. Tek bir noktada yarma ve sarma(penetration and envelopment), ya da bir veya iki kanattan çevirip kuşatma(single-wingveya double-wing envelopment) gibi daha sofistike taktikler mevcut değil bu aşamada. Olsa olsa, bir phalanx’ın giderek kendi sağına kayıp düşmanın sol kanadının bitiminden öteye taşması söz konusu. Herhangi bir çevirme olanağı doğarsa bu sayede doğuyor.
Derken, Peloponez Savaşları’nı (İÖ 431-404) izleyen kısa süreli bir Sparta hâkimiyetinden sonra yükselen Thebai döneminde, ilk defa Epaminondas (İÖ 418-362), eğri, çapraz phalanxveya çarpık, dengesiz phalanx(oblique phalanx) diye tarif edilebilecek bir formasyonu geliştirip uyguluyor. Birliklerini düz bir hat üzerinde, sekiz on saf halinde sıralamakla yetinmiyor. Bir kanadını, meselâ sol kanadını, 15-20 kısa saf halinde bir boynuz gibi öne çıkarıp, düşman phalanx’ına çok küçültülmüş bir cephe üzerinden, âdetâ tek bir noktada çarpıyor. İlk defa İÖ 371’deki Leuktra muharebesinde kullandığı bu taktiğin şematik çizimi, yukarıdaki resmin alt kısmında yer alıyor. Sol kanadına elli saf yığmış. Spartaphalanx’ını o noktada delip geçmeyi ve arkasına dolaşmayı başarıyor.
Epaminondas bu yarma-çevirme taktiğini icat ederken, onu yakından izleyen bir çift göz de var: Thebai’de rehin-misafir tutulan Makedonya prensi Filip. Dersini öğreniyor; ülkesine dönüp de Kral II. Filipolduğunda, Yunan şehir devletleriyle savaşlarında; sonra oğlu İskender, Pers savaşlarında hayata geçirmeye koyuluyor. Aşağıdaki ilk renkli harita, İssos’u özetliyor. Persler kırmızı, Makedonlar mavi. Tıpkı İÖ 371’de Epaminondas gibi İÖ 333’te İskender de eğri bir formasyonu benimsemiş. Bu sefer sağa yatık. Kendi sol kanadı Persleri oyalasın yeter, diye düşünüyor. Şekilde, sağ kanadının dengesiz bir phalanxbiçiminde öne çıktığını çok net görebiliyorsunuz. Perslerin sol kanadına tazyiki arttırırken, uzakta Dareios’u görüyor ve ansızın sola çark edip, o ünlü Muhafız Süvarileri’yle Pers merkezine yükleniyor. Dareios da soğukkanlılığı ve komuta yeteneğini kaybedip dönüyor ve kaçmaya başlıyor. İşte belki tam İskender Mozayiği’ndeki o ân.Gerçi İskender’in sol kanadı, Perslerin o cenahta ilerleyişi karşısında gerçekten zor durumda. Fakat bunun hiçbir önemi yok artık. Dareios’un kaçtığı görülünce genel bir başsızlık ve bozgun hızla gelişiyor. Ordular en büyük zayiatı direnirken değil, sırtlarını düşmana dönüp kaçarken verir.Antik kaynaklara göre Makedonların kaybı sadece 1200, Perslerin kaybı ise 110,000 (= 100,000 yaya artı 10,000 süvari). Tabii bu da hayli uyduruk. Günümüz tarihçileri İskender’e 7000, Dareios’a 20,000 kayıp izafe ediyor.
Nihayet Gaugamela (İÖ 331). Şaşırtıcı olan bir şey varsa, İskender’in nasıl tamı tamına aynı taktiği tekrarlayabildiği, Dareios’un ise sanki İssos’tan hemen hiçbir şey öğrenmemiş olduğu. Aşağıdaki çizime bakın. Gene Persler kırmızı, Makedonlar mavi. Ve bir kere daha, Parmenio’nun komutasındaki sol kanadına İskender sadece oyalama görevini vermiş; kendi sağ kanadını ise alabildiğine öne çıkarmış, eğri/dengesizphalanxbiçiminde. Çarpışa çarpışa sağa ve daha sağa doğru ilerliyor, Perslerin sol kanadını çevirecekmişçesine. Bu da Perslerin sol kanadını, (çembere alınmamak için) giderek kendi soluna doğru kaymaya zorluyor. Dolayısıyla Pers merkezi ile sol kanadı arasında bir boşluk açılıyor. Makedon pezhetairoitaburları sarissa’larıyla Pers merkezini ve Ölümsüzleri yerlerine mıhlayıp oyalarken, İskender ve Atlı Yoldaşları ansızın 90 derece sola çarkedip bir kama formasyonunda bu boşluğa dalıyor ve Pers merkezini yandan vuruyor. Dareios dönüp kaçıyor (satrap’larından Bessustarafından öldürülecek)… ve bu da Ahemenidhanedanının sonu oluyor.
Kıssadan hisse: orduların mutlak büyüklüğü değil, tâyin edici olan. Tâ başta da söylemiştim. Sonucu, kesin darbenin indirildiği noktadaki “mahallî üstünlük” (local superiority)belirliyor.