Ermeni tehcirinin 100. yılında Batı'da Türkiye karşıtı bir havanın oluştuğu söylenebilir. Papa Francesco'nun "soykırım" ifadesini kullanmasının ardından, Avrupa Parlamentosu da Türkiye'yi "soykırım" ile yüzleşmeye davet eden bir karar aldı. Erivan'da düzenlenen anma törenine katılan Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ise Türk hükümetini "soykırımı tanımaya" çağırdı.
* * *
Bu tepkileri kuşkusuz tehcirin 100. yıldönümüyle ilişkilendirebiliriz. Diaspora, 1915 olaylarını dünyaya "soykırım" olarak kabul ettirmek için yoğun bir hazırlık yapmıştı. Ancak Türkiye karşıtı bu olumsuz havayı sadece tehcirin 100. yıldönümüne bağlamak doğru olmaz. Gelişen bu tepki dalgasının arkasında laiklik ve milliyetçilik kisvesi altında Türkiye'yi yıllardır kontrol eden lobilerin yaşadığı güç kaybı var.
Uluslararası ilişkilerde "tarih" yoktur, her şey "güncel"dir; yani yapılan her açıklama, her diplomatik girişim geçmişle değil, daha çok bugünle ilgilidir. Batı, laiklik ve beyaz Türklük üzerinden 70 yıldır kontrol ettiği Türkiye'de güç kaybediyor. İslamcıların ve sistem dışına itilen toplumsal güçlerin damgasını vurduğu yeni Türkiye, Batı'nın asıl rahatsızlık sebebi.
* * *
"Soykırım" tartışmalarında Batı'daki Türkiye karşıtı lobiler ve içeride laik-ulusalcı çevrelerin aynı hizada buluşması elbette tesadüf değil. Laik-ulusalcı cephenin temsilcisi olan Cumhuriyet'in Ermenice manşetle çıkıp bir anda "soykırım" yandaşı kesilmesi, Beyaz Türklerin birdenbire "Ermeni soykırımını" keşfetmesi, Cemaat medyasının "soykırım" yayınları yapması, Fethullahçı liberallerin -ki bunlardan bir profesör işi düzmece soykırım hikâyesi anlatan kitap basmaya kadar vardırmıştı – "soykırım lobisi" gibi çalışması, herhalde yüz yıl önce hayatını kaybedenlere duyulan derin üzüntüden kaynaklanmıyor. Bu gruba laik-beyaz Türk milliyetçiliğinin kopyası laik-HDP'lileri de eklediğimizde siyasi tablo yeterince açıklığa kavuşuyor. Bu çevrelerin tarihi gerçekleri gün ışığına çıkarma gibi kutsal bir amaçları yok. Buradaki kavga, Türkiye'nin hangi güçlerin kontrolü veya etkisi altında olacağıyla ilgili. Laik-Beyaz Türkler güç kaybettikçe Batı, Türkiye üzerindeki vesayetini kaybediyor; AK Parti'nin dayandığı toplumsal güçlerin iktidardaki ağırlığı arttıkça Batı'nın Türkiye karşıtlığı derinleşiyor. Batı, Türkiye ile ilişkileri yeniden düzenlemek yerine, içerideki siyasi ortaklarıyla Türk hükümetinden kurtulmanın yollarını arıyor. Türkiye ile Avrupa arasında asıl sorun bence bundan kaynaklanıyor.
* * *
Dışarıdan ve içeriden geliştirilen bu kuşatmaya karşı hükümetin hazırlıklı olduğu görülüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen yıl yayımladığı taziye mesajı ve bu yıl Patrikhane'de yapılan 1915 anmasına hükümetin temsilci göndermesi eski devlet politikalarının terk edildiğini gösteriyor. Bu değişiklik, Türkiye'nin "soykırım" kampanyasını rasyonel bir zeminde karşılayabilmesini sağladı. Erdoğan'ın Çanakkale Kara Savaşları'nın yüzüncü yıldönümünde dev bir uluslararası organizasyona öncülük etmesi de, bu toprakların tarihinin doğru anlaşılması açısından son derece önemliydi.